بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَهُوَ ٱلَّذِي يُنَزِّلُ ٱلۡغَيۡثَ مِنۢ بَعۡدِ مَا قَنَطُواْ وَيَنشُرُ رَحۡمَتَهُۥۚ وَهُوَ ٱلۡوَلِيُّ ٱلۡحَمِيدُ ٢٨

O, (insanlar) ümidlerini kesdikden sonra, yağmuru indirmekde, rahmetini yaymakda olandır. O, hakıykî yâr, her hamde sezâvârdır.

– Hasan Basri Çantay

وَمِنۡ ءَايَٰتِهِۦ خَلۡقُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِ وَمَا بَثَّ فِيهِمَا مِن دَآبَّةٖۚ وَهُوَ عَلَىٰ جَمۡعِهِمۡ إِذَا يَشَآءُ قَدِيرٞ ٢٩

Göklerin ve yerin ve bunlar içinde yayıp üretdiği canlıların yaratılışı Onun âyetlerindendir. O, bütün bunları (kıyamet gününde) toplamıya da, dileyeceği zaman, hakkıyle kaadirdir.

– Hasan Basri Çantay

وَمَآ أَصَٰبَكُم مِّن مُّصِيبَةٖ فَبِمَا كَسَبَتۡ أَيۡدِيكُمۡ وَيَعۡفُواْ عَن كَثِيرٖ ٣٠

Sizi çarpan her musîybet, kendi ellerinizin (ihtiyarınızın) işleyib kazandığı (günâhlar) yüzündendir. (Bununla beraber Allah) bir çoğunu da afveder (de musıybete uğratmaz.)

– Hasan Basri Çantay

وَمَآ أَنتُم بِمُعۡجِزِينَ فِي ٱلۡأَرۡضِۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِيّٖ وَلَا نَصِيرٖ ٣١

Siz yer (yüzün) de (Allahı) aaciz bırakabilecekler değilsiniz Sizin Allahdan başka ne bir haamîniz, ne bir yardımcınız yokdur.

– Hasan Basri Çantay

وَمِنۡ ءَايَٰتِهِ ٱلۡجَوَارِ فِي ٱلۡبَحۡرِ كَٱلۡأَعۡلَٰمِ ٣٢

Denizde dağlar gibi akıb giden gemiler de Onun âyetlerindendir.

– Hasan Basri Çantay

إِن يَشَأۡ يُسۡكِنِ ٱلرِّيحَ فَيَظۡلَلۡنَ رَوَاكِدَ عَلَىٰ ظَهۡرِهِۦٓۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَٰتٖ لِّكُلِّ صَبَّارٖ شَكُورٍ ٣٣

Eğer O, dilerse rüzgârı durdurur da (gemiler denizin) sırtı üstünde (akmayıb) kalırlar. Şübhesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için kat'î âyetler vardır.

– Hasan Basri Çantay

أَوۡ يُوبِقۡهُنَّ بِمَا كَسَبُواْ وَيَعۡفُ عَن كَثِيرٖ ٣٤

Yahud (Allah bu gemileri, binenlerin) kazandıkları (günâhlar) yüzünden (fırtına ile batırıb) helak eder. (İçlerindekilerden) bir çoğunu da bağışlar (kurtarır).

– Hasan Basri Çantay

وَيَعۡلَمَ ٱلَّذِينَ يُجَٰدِلُونَ فِيٓ ءَايَٰتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٖ ٣٥

(Tâki) âyetlerimiz hakkında mücâdele etmekde olanlar, kendileri için kaç (ıb kurtul) acakları hiçbir yer olmadığını bilsin (ler).

– Hasan Basri Çantay

فَمَآ أُوتِيتُم مِّن شَيۡءٖ فَمَتَٰعُ ٱلۡحَيَوٰةِ ٱلدُّنۡيَاۚ وَمَا عِندَ ٱللَّهِ خَيۡرٞ وَأَبۡقَىٰ لِلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ ٣٦

(36-37-38-39) Size verilen şey dünyâ hayaatının (geçici birer) fâidesidir. Allah indinde olan (sevab) ise daha hayırlı, daha süreklidir. (Bu sevablar) îman edib de ancak Rablerine güvenib dayanmakda, büyük günâhlardan ve faahiş kötülüklerden kaçınmakda, öfkelendikleri zaman bizzat (kusurları) örtmekde (bağışlamakda) olanlara, Rablerinin (tevhîd ve ibâdete âid da'vetine) icabet edenlere, namaz (ların) ı dosdoğru kılanlara — ki bunların işleri aralarında müşavere (ile) dir—, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allaha tâat uğrunda) harcamakda bulunanlara, kendilerine tağallüb ve zulüm vaaki olduğu zaman elbirlik (mazluma) yardım eyleyenlere mahsusdur.

– Hasan Basri Çantay

وَٱلَّذِينَ يَجۡتَنِبُونَ كَبَٰٓئِرَ ٱلۡإِثۡمِ وَٱلۡفَوَٰحِشَ وَإِذَا مَا غَضِبُواْ هُمۡ يَغۡفِرُونَ ٣٧

(36-37-38-39) Size verilen şey dünyâ hayaatının (geçici birer) fâidesidir. Allah indinde olan (sevab) ise daha hayırlı, daha süreklidir. (Bu sevablar) îman edib de ancak Rablerine güvenib dayanmakda, büyük günâhlardan ve faahiş kötülüklerden kaçınmakda, öfkelendikleri zaman bizzat (kusurları) örtmekde (bağışlamakda) olanlara, Rablerinin (tevhîd ve ibâdete âid da'vetine) icabet edenlere, namaz (ların) ı dosdoğru kılanlara — ki bunların işleri aralarında müşavere (ile) dir—, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allaha tâat uğrunda) harcamakda bulunanlara, kendilerine tağallüb ve zulüm vaaki olduğu zaman elbirlik (mazluma) yardım eyleyenlere mahsusdur.

– Hasan Basri Çantay

وَٱلَّذِينَ ٱسۡتَجَابُواْ لِرَبِّهِمۡ وَأَقَامُواْ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَمۡرُهُمۡ شُورَىٰ بَيۡنَهُمۡ وَمِمَّا رَزَقۡنَٰهُمۡ يُنفِقُونَ ٣٨

(36-37-38-39) Size verilen şey dünyâ hayaatının (geçici birer) fâidesidir. Allah indinde olan (sevab) ise daha hayırlı, daha süreklidir. (Bu sevablar) îman edib de ancak Rablerine güvenib dayanmakda, büyük günâhlardan ve faahiş kötülüklerden kaçınmakda, öfkelendikleri zaman bizzat (kusurları) örtmekde (bağışlamakda) olanlara, Rablerinin (tevhîd ve ibâdete âid da'vetine) icabet edenlere, namaz (ların) ı dosdoğru kılanlara — ki bunların işleri aralarında müşavere (ile) dir—, kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allaha tâat uğrunda) harcamakda bulunanlara, kendilerine tağallüb ve zulüm vaaki olduğu zaman elbirlik (mazluma) yardım eyleyenlere mahsusdur.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu