بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَهُوَ ٱلَّذِى يَقْبَلُ ٱلتَّوْبَةَ عَنْ عِبَادِهِۦ وَيَعْفُواْ عَنِ ٱلسَّيِّـَٔاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ ﴿٢٥

Hem odur ki o, kullarından tevbeyi kabul eder ve kabahatlerden afiv buyurur ve her ne yaparsanız bilir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O; kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarını bilendir.

— İbni Kesir

O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.

— Diyanet İşleri

O, kullarının tevbesini kabul eden, kötü hareketlerini (tevbe ile) bağışlayan, ne işlerseniz bilendir.

— Hasan Basri Çantay

O, kullarından tevbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.

— Seyyid Kutub

وَيَسْتَجِيبُ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ وَيَزِيدُهُم مِّن فَضْلِهِۦۚ وَٱلْكَٰفِرُونَ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ﴿٢٦

Ve iman edip salih ameller yapanlara icabet buyurur, fazlından onlara ziyade de verir, küfredenlere gelince onlara şiddetli bir azâb var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İman edip salih ameller işleyenlerin duasını kabul buyurur ve onlara lutfundan arttırır. Kafirlere gelince; onlar için şiddetli bir azab vardır.

— İbni Kesir

Allah, iman edip salih ameller işleyenlerin dualarına karşılık verir; lütfundan onlara fazlasını da verir. Kâfirler için ise çetin bir azap vardır.

— Diyanet İşleri

İman edib de iyi iyi amel (ve hareket) lerde bulunanlar (ın duasın) a icabet eder. Onlara fazl (-u kerem) inden (daha nicesini) artırır da. Kâfirlere gelince: Onlar için de çok çetin bir azâb vardır.

— Hasan Basri Çantay

Allah, iman edip iyi işler yapanların tevbesini kabul eder. Lütfundan onlara fazlasını verir. Kafirlere gelince onlara da çetin bir azap vardır.

— Seyyid Kutub

وَلَوْ بَسَطَ ٱللَّهُ ٱلرِّزْقَ لِعِبَادِهِۦ لَبَغَوْاْ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَٰكِن يُنَزِّلُ بِقَدَرٍ مَّا يَشَآءُۚ إِنَّهُۥ بِعِبَادِهِۦ خَبِيرٌۢ بَصِيرٌ ﴿٢٧

Bununla beraber Allah kullarına rızkı bol bol seriverse arzda azar ve taşgınlık ederlerdi. Ve lâkin dilediği kadar bir mikdar ile indiriyor, şüphesiz ki o kullarına habîrdir basîrdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet Allah kulları için rızkı geniş tutsaydı; yeryüzünde azgınlık ederlerdi. Fakat O; dilediği ölçüde indirir. Muhakkak ki O; kulları için Habir'dir, Basir'dir.

— İbni Kesir

Allah, kullarına (tümüne birden) rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde mutlaka azgınlık ederlerdi. Fakat O, rızkı dilediği ölçüde indirir. Şüphesiz O, kullarından hakkıyla haberdardır ve onları hakkıyla görendir.

— Diyanet İşleri

Eğer Allah (bütün) kullarına (müsavat üzere) bol rızık verseydi yer (yüzün) de muhakkak ki taşkınlık ederler, azarlardı. Fakat O, ne mıkdar dilerse (rızkı o kadar) indirir. Şübhe yok ki O, kulların (ın her haalin) den hakkıyle haberdârdır, (her şey'i) kemâliyle görendir.

— Hasan Basri Çantay

Allah kullarına rızkı bollaştırsaydı, yeryüzünde azarlardı. Fakat O rızkı dilediği ölçüde indirir. Çünkü O, kullarından haberdardır, onları görür.

— Seyyid Kutub

وَهُوَ ٱلَّذِى يُنَزِّلُ ٱلْغَيْثَ مِنۢ بَعْدِ مَا قَنَطُواْ وَيَنشُرُ رَحْمَتَهُۥۚ وَهُوَ ٱلْوَلِىُّ ٱلْحَمِيدُ ﴿٢٨

Ve öyledir ki o, ümidi kesmişlerken feyz indirir ve rahmetini neşr eder, O öyle veliy öyle hamîddir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O'dur ki; ümidlerini kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini yayar. O; Veli'dir, Hamid'dir.

— İbni Kesir

O, insanlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, dost olandır, övülmeye lâyık olandır.

— Diyanet İşleri

O, (insanlar) ümidlerini kesdikden sonra, yağmuru indirmekde, rahmetini yaymakda olandır. O, hakıykî yâr, her hamde sezâvârdır.

— Hasan Basri Çantay

İnsanların umutsuzluğa düşmelerinin ardından yağmuru indiren ve rahmetini yayan Allah'tır. O, gerçek dosttur, övülmeye layık olandır.

— Seyyid Kutub

وَمِنْ ءَايَٰتِهِۦ خَلْقُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَثَّ فِيهِمَا مِن دَآبَّةٍۚ وَهُوَ عَلَىٰ جَمْعِهِمْ إِذَا يَشَآءُ قَدِيرٌ ﴿٢٩

O Göklerin ve yerin yaradılışı ve onlarda ürettiği her dabbenin üretilişi de onun âyâtındandır ve O dileyeceği zaman onları toplamağa da kadirdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gökleri, yeri ve ikisinde yaydığı canlıları yaratması da O'nun ayetlerindendir. O, dileyince bunları toplamaya da hakkıyla kadirdir.

— İbni Kesir

Gökleri, yeri ve bu ikisi içinde yaydığı canlıları yaratması, O’nun varlığının delillerindendir. O, dilediği zaman, onları bir araya getirmeye de gücü yetendir.

— Diyanet İşleri

Göklerin ve yerin ve bunlar içinde yayıp üretdiği canlıların yaratılışı Onun âyetlerindendir. O, bütün bunları (kıyamet gününde) toplamıya da, dileyeceği zaman, hakkıyle kaadirdir.

— Hasan Basri Çantay

Gökleri, yer ve bunların içine yayıp ürettiği canlıları yaratması da O'nun ayetlerindendir. O, dilediği zaman onları tekrar toplamaya da kaadirdir

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَصَٰبَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُواْ عَن كَثِيرٍ ﴿٣٠

Başınıza ne musibet geldi ise kendi ellerinizin kazancı iledir, halbuki bir çoğundan afvediyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Size musibetten ne gelirse, kendi ellerinizin kazandığındandır. Bununla beraber O, çoğunu affeder.

— İbni Kesir

Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.

— Diyanet İşleri

Sizi çarpan her musîybet, kendi ellerinizin (ihtiyarınızın) işleyib kazandığı (günâhlar) yüzündendir. (Bununla beraber Allah) bir çoğunu da afveder (de musıybete uğratmaz.)

— Hasan Basri Çantay

Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder.

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَنتُم بِمُعْجِزِينَ فِى ٱلْأَرْضِۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِىٍّ وَلَا نَصِيرٍ ﴿٣١

Hem siz arzda âciz bırakacak değilsiniz ve size Allah’dan başka kurtaracak ne bir bâmî ne de bir yardımcı yoktur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yeryüzünde O'nu aciz bırakamazsınız. Ve sizin Allah'tan başka ne bir veliniz vardır, ne de bir yardımcınız.

— İbni Kesir

Yeryüzünde O’nu âciz bırakamazsınız. Sizin için Allah’tan başka hiçbir dost ve yardımcı yoktur.

— Diyanet İşleri

Siz yer (yüzün) de (Allahı) aaciz bırakabilecekler değilsiniz Sizin Allahdan başka ne bir haamîniz, ne bir yardımcınız yokdur.

— Hasan Basri Çantay

Yeryüzünde O'nu aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dostunuz da yardımcınız da yoktur.

— Seyyid Kutub

وَمِنْ ءَايَٰتِهِ ٱلْجَوَارِ فِى ٱلْبَحْرِ كَٱلْأَعْلَٰمِ ﴿٣٢

Yine onun âyetlerindendir denizde o dağlar gibi akanlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Denizde dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nun ayetlerindendir.

— İbni Kesir

Denizde dağlar gibi yüzen gemiler, O’nun varlığının delillerindendir.

— Diyanet İşleri

Denizde dağlar gibi akıb giden gemiler de Onun âyetlerindendir.

— Hasan Basri Çantay

Denizde dağlar gibi akıp giden gemiler de O'nun ayetlerindendir.

— Seyyid Kutub

إِن يَشَأْ يُسْكِنِ ٱلرِّيحَ فَيَظْلَلْنَ رَوَاكِدَ عَلَىٰ ظَهْرِهِۦٓۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ ﴿٣٣

Dilerse o rüzgârı durduruverir de sırtı üzerinde dura kalırlar, şüphesiz ki bunda nice âyetler var: çok sabırlı çok şükredici her kimse için.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dilerse O; rüzgarı durdurur da denizin yüzünde durakalırlar. Muhakkak ki bunda, sabırlı olan ve çok şükreden kimseler için ayetler vardır.

— İbni Kesir

O, dilerse rüzgârı durdurur da onlar denizin üstünde durakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

— Diyanet İşleri

Eğer O, dilerse rüzgârı durdurur da (gemiler denizin) sırtı üstünde (akmayıb) kalırlar. Şübhesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için kat'î âyetler vardır.

— Hasan Basri Çantay

Allah dilerse rüzgarı durdurur, gemiler denizin yüzünde durakalır. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

— Seyyid Kutub

أَوْ يُوبِقْهُنَّ بِمَا كَسَبُواْ وَيَعْفُ عَن كَثِيرٍ ﴿٣٤

Yâhud da onları içindekilerin kazançlarıyla helâke sürükler, bir çoğundan da afiv buyurur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut yaptıklarına karşılık onları helak eder. Bir çoğunu da bağışlar.

— İbni Kesir

Yahut (içlerindekilerin) yaptıklarından dolayı onları helâk eder, birçoğunu da affeder.

— Diyanet İşleri

Yahud (Allah bu gemileri, binenlerin) kazandıkları (günâhlar) yüzünden (fırtına ile batırıb) helak eder. (İçlerindekilerden) bir çoğunu da bağışlar (kurtarır).

— Hasan Basri Çantay

Yahut yaptıkları yüzünden gemileri helak eder. Bir çoğunu da affeder.

— Seyyid Kutub

وَيَعْلَمَ ٱلَّذِينَ يُجَٰدِلُونَ فِىٓ ءَايَٰتِنَا مَا لَهُم مِّن مَّحِيصٍ ﴿٣٥

Hem bilsinler diye o âyetlerimizde mücadele edenler ki kendileri için kaçacak yer yoktur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ayetlerimiz üzerinde tartışanlar bilsinler ki; kendileri için kaçacak bir yer yoktur.

— İbni Kesir

Allah, böyle yapar ki, âyetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.

— Diyanet İşleri

(Tâki) âyetlerimiz hakkında mücâdele etmekde olanlar, kendileri için kaç (ıb kurtul) acakları hiçbir yer olmadığını bilsin (ler).

— Hasan Basri Çantay

Ayetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR