بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَذَٰلِكُمْ ظَنُّكُمُ ٱلَّذِى ظَنَنتُم بِرَبِّكُمْ أَرْدَىٰكُمْ فَأَصْبَحْتُم مِّنَ ٱلْخَٰسِرِينَ ﴿٢٣

İşte Rabb’inize beslediğiniz o zannınız sizi helâke sürükledi de husrana düşenlerden oldunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte Rabbınızı böyle sanmanız sizi mahvetti de hüsrana uğrayanlardan oldunuz.

— İbni Kesir

“İşte bu sizin, Rabbiniz hakkında beslediğiniz zannınızdır. O, sizi mahvetti de ziyâna uğrayanlardan oldunuz.”

— Diyanet İşleri

«Rabbinize karşı beslediğiniz şu zannınız (yok mu?) işte sizi o helak etdi. Bu yüzden hüsrana düşenlerden oldunuz».

— Hasan Basri Çantay

İşte Rabb'inize karşı beslediğiniz bu zannınız, sizi helak etti, ziyana uğrayanlardan olup çıktınız.

— Seyyid Kutub

فَإِن يَصْبِرُواْ فَٱلنَّارُ مَثْوًى لَّهُمْۖ وَإِن يَسْتَعْتِبُواْ فَمَا هُم مِّنَ ٱلْمُعْتَبِينَ ﴿٢٤

Artık sabredebilirlerse ateş kendilerine bir ikametgâhtır, yok eğer hoşnudluğa dönmek isterlerse hoşnud edileceklerden değildirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şimdi eğer sabredebilirlerse; işte onların durağı ateştir. Eğer dönmek isterlerse; artık onlar hoşnud edilecek değildirler.

— İbni Kesir

Şimdi eğer dayanabilirlerse, artık cehennem onların yeridir! Eğer Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işlemeye izin isteseler, onlara izin verilmez.

— Diyanet İşleri

Şimdi eğer (azaba) dayanabilirlerse işte onların yurdu: Ateş! (Yok), eğer (hoşnud oldukları dünyâye) tekrar dönmek isterlerse bu suretle de onlar hoşnud edilecek değildirler.

— Hasan Basri Çantay

İster sabretsinler ister etmesinler, onların durağı ateştir. Hoş tutulmalarını isteseler de artık hoş tutulmazlar.

— Seyyid Kutub

وَقَيَّضْنَا لَهُمْ قُرَنَآءَ فَزَيَّنُواْ لَهُم مَّا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَحَقَّ عَلَيْهِمُ ٱلْقَوْلُ فِىٓ أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِۖ إِنَّهُمْ كَانُواْ خَٰسِرِينَ ﴿٢٥

Hem onlara bir takım yanaşıklar saldırmışızdır da onlar, onlara önlerindekini ve arkalarındakini ziynetleyivermişlerdir, cin ve insten önlerinden geçen ümmetler içinde onların aleyhine de söz hakk olmuştur, çünkü hep kendilerine yazık etmişlerdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; onlara bir takım yoldaşlar kattık da önlerindekini ve arkalarındakini onlara süslü gösterdiler. Gerek cinnlerden, gerekse insanlardan kendilerinden önce geçmiş ümmetler içinde aleyhlerinde söz hak olmuştur. Doğrusu onlar, hüsrana uğrayanlardı.

— İbni Kesir

Biz onların başına birtakım arkadaşlar sardık da bu arkadaşlar onlara geçmişlerini ve geleceklerini süslü gösterdiler. Böylece kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları ile ilgili o söz (azap), onlar için de gerçekleşti. Çünkü onlar ziyana uğrayanlardı.

— Diyanet İşleri

Biz onlara bir takım yanaşmaları sebeb yapdık da önlerinde ne var, ardlarında ne varsa onlar bunları süslü gösterdiler. Cinden, insandan kendilerinden evvel geçmiş (ve helak olmuş) ümmetler içinde (işte) bunlara karşı da o söz hak olmuşdur. Çünkü onlar (ın hepsi) hüsrana düşenlerdi.

— Hasan Basri Çantay

Biz onlara birtakım kötü arkadaşlar musallat ettik. Onların önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini onlara gösterdiler. Kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplulukları için uygulanan söz (azap) kendilerine de geçerli olmuştur. Çünkü onlar hüsrana düşenlerdir.

— Seyyid Kutub

وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَا تَسْمَعُواْ لِهَٰذَا ٱلْقُرْءَانِ وَٱلْغَوْاْ فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَغْلِبُونَ ﴿٢٦

Bir de dedi ki o küfredenler: şu Kur’an’ı dinlemeyin ve ona yaygara yapın, belki bastırırsınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Küfredenler dediler ki: Bu Kur'an'ı dinlemeyin, onun hakkında yaygaralar yapın, belki bastırırsınız.

— İbni Kesir

İnkâr edenler dediler ki: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin. Baskın çıkmak için o okunurken yaygara koparın.”

— Diyanet İşleri

O küfredenler (şöyle) dedi (ler): «Bu Kur'ânı dinlemeyin. Onun hakkında ma'nâsız yaygaralar (gürültüler) yapın! Belki galebe edersiniz»!

— Hasan Basri Çantay

İnkar edenler: «Bu Kur'an'ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki ona galip gelirsiniz» dediler.

— Seyyid Kutub

فَلَنُذِيقَنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ عَذَابًا شَدِيدًا وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَسْوَأَ ٱلَّذِى كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿٢٧

İşte biz de onun için o küfredenlere şiddetli bir azâb tattıracağız ve kendilerine yaptıkları âmellerin en kötüsünün cezasını vereceğiz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O küfredenlere şiddetli bir azabı tattıracağız ve onları yapmakta olduklarının en kötüsü ile cezalandıracağız.

— İbni Kesir

İnkâr edenlere mutlaka şiddetli bir azabı tattıracağız ve onları yaptıklarının en kötüsü ile cezalandıracağız.

— Diyanet İşleri

İşte biz o kâfirlere muhakkak ki en çetin bir azâbı tatdıracağız. Onları yapageldiklerinin en kötüsüyle cezâlandıracağız.

— Hasan Basri Çantay

İnkar edenlere şiddetli bir azab taddıracağız ve onları, yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.

— Seyyid Kutub

ذَٰلِكَ جَزَآءُ أَعْدَآءِ ٱللَّهِ ٱلنَّارُۖ لَهُمْ فِيهَا دَارُ ٱلْخُلْدِۖ جَزَآءًۢ بِمَا كَانُواْ بِـَٔايَٰتِنَا يَجْحَدُونَ ﴿٢٨

O işte cezâsı Allah düşmanlarının, o ateş, onlara ondadır ancak ebediyyet evi, âyetlerimize yaptıkları cehudluğun cezası.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böyle; Allah'ın düşmanlarının cezası ateştir. Ayetlerimizi bile bile inkar etmelerinin cezası olarak onların temelli kalacakları yer oradadır.

— İbni Kesir

İşte böyle, Allah düşmanlarının cezası ateştir. Âyetlerimizi inkâr etmelerinin cezası olarak orada onlar için ebedîlik yurdu vardır.

— Diyanet İşleri

Bu, Allahın, düşmanlarına olan cezasıdır ki, ateşdir. Bizim âyetlerimizi bilerek inkâr etdiklerinin cezası olarak orada (cehennemde) onlara ebedîlik yurdu vardır.

— Hasan Basri Çantay

İşte böyle; Allah'ın düşmanlarının cezası ateştir. Ayetlerimizi bile bile inkar etmeleri karşılığı orası onların temelli kalacakları yerdir.

— Seyyid Kutub

وَقَالَ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ رَبَّنَآ أَرِنَا ٱلَّذَيْنِ أَضَلَّانَا مِنَ ٱلْجِنِّ وَٱلْإِنسِ نَجْعَلْهُمَا تَحْتَ أَقْدَامِنَا لِيَكُونَا مِنَ ٱلْأَسْفَلِينَ ﴿٢٩

Ve muhakkak diyecek ki o küfredenler: Ey Râbb’imiz! Göster bize cinn-ü insten bizleri ıdlâl edenlerin ikisine de, ki onları ayaklarımızın altına alalım en aşağılıklardan olsunlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve küfredenler derler ki: Rabbımız; cinnlerden ve insanlardan bizi saptırmış olanları göster, onları ayaklarımızın altına alalım da alçaklar, aşağıların aşağısı olsunlar.

— İbni Kesir

(Ateşe giren) inkârcılar şöyle derler: “Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster de onları ayaklarımızın altına alalım ki en aşağılıklardan olsunlar.”

— Diyanet İşleri

O küfredenler (cehennemde) «Ey Rabbimiz, cinden ve insandan bizi Sapdıranları göster bize de onları ayaklarımız altına alalım. Tâki en aşağı (tabaka) da kalanlardan olsunlar» dedi (ler - diyecekler).

— Hasan Basri Çantay

Ateşe giren kafirler derler ki: «Rabb'imiz cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları göster, onları ayaklarımızın altına alalım. Ki altta kalanlar olsunlar.»

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِينَ قَالُواْ رَبُّنَا ٱللَّهُ ثُمَّ ٱسْتَقَٰمُواْ تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ ٱلْمَلَٰٓئِكَةُ أَلَّا تَخَافُواْ وَلَا تَحْزَنُواْ وَأَبْشِرُواْ بِٱلْجَنَّةِ ٱلَّتِى كُنتُمْ تُوعَدُونَ ﴿٣٠

Haberiniz olsun ki "Rabbimiz Allah" deyipde sonra doğru gidenler yok mu onların üzerlerine şöyle melekler iner: korkmayın, mahzun olmayın vaadolunup durduğunuz cennet ile neş’eyâb olun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki; Rabbımız Allah'tır, deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanların üzerine melekler iner, onlara: Korkmayın, üzülmeyin size vaad olunan cennetle sevinin, derler.

— İbni Kesir

Şüphesiz “Rabbimiz Allah’tır” deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: “Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!”

— Diyanet İşleri

Hakıykat «Rabbimiz Allahdır» deyib de sonra doğruluğu iltizâm edenler (yok mu?) Onların üzerlerine «Korkmayın, tasalanmayın, va'd olunduğunuz cennetle sevinin» diye diye melekler inecekdir.

— Hasan Basri Çantay

Şüphesiz Rabb'imiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara «Korkmayın, üzülmeyin, size söz verilen cennetle sevinin!» derler.

— Seyyid Kutub

نَحْنُ أَوْلِيَآؤُكُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَفِى ٱلْءَاخِرَةِۖ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِىٓ أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ ﴿٣١

Bizler sizin hem dünya hayatta hem âhirette dostlarınızız ve size orada nefislerinizin hoşlanacağı var, hem size orada ne isterseniz var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz; dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Burada canlarınızın çektiği şeyler sizedir ve burada size umduğunuz her şey vardır.

— İbni Kesir

(31-32) “Biz dünya hayatında da âhirette de sizin dostlarınızız. Çok bağışlayan ve çok merhametli olan Allah’tan bir ağırlama olarak, orada canlarınızın çektiği her şey var, istediğiniz her şey orada sizin için var.”

— Diyanet İşleri

(31-32) «Biz dünyâ hayâtında da, âhiretde de sizin dostlarınıza l Çok yarlığayıcı, çok esirgeyici (Allah) dan bir fazl-u kerem olmak üzere, burada canlarınız neyi hoşlanırsa (hepsi) sizindir, burada ne isterseniz (hepsi) sizin».

— Hasan Basri Çantay

Biz dünya hayatında da ahiret hayatında da sizin dostlarınızız. Orada canlarınızın çektiği ve istediğiniz her şey sizindir.

— Seyyid Kutub

نُزُلًا مِّنْ غَفُورٍ رَّحِيمٍ ﴿٣٢

Konuklu olarak, mağrifet-ü rahmetine nihâyet olmayan bir Gafuru rahimden.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gafur, Rahim olanın ikramı olarak.

— İbni Kesir

(31-32) “Biz dünya hayatında da âhirette de sizin dostlarınızız. Çok bağışlayan ve çok merhametli olan Allah’tan bir ağırlama olarak, orada canlarınızın çektiği her şey var, istediğiniz her şey orada sizin için var.”

— Diyanet İşleri

(31-32) «Biz dünyâ hayâtında da, âhiretde de sizin dostlarınıza l Çok yarlığayıcı, çok esirgeyici (Allah) dan bir fazl-u kerem olmak üzere, burada canlarınız neyi hoşlanırsa (hepsi) sizindir, burada ne isterseniz (hepsi) sizin».

— Hasan Basri Çantay

Bütün bunlar, O bağışlayan ve esirgeyen Allah'tan bir ağırlama olarak size lûtfedilmiştir.

— Seyyid Kutub

وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَآ إِلَى ٱللَّهِ وَعَمِلَ صَٰلِحًا وَقَالَ إِنَّنِى مِنَ ٱلْمُسْلِمِينَ ﴿٣٣

Ben şüphesiz müslümanlardanım deyip salâh ile çalışarak Allah’a davet eden kimseden daha güzel sözlü de kim olabilir?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki ben müslümanlardanım, diyerek salih amel işleyen ve Allah'a çağıran kimseden daha güzel sözlü kim vardır?

— İbni Kesir

Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve “Kuşkusuz ben müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kimdir?

— Diyanet İşleri

(İnsanları) Allaha da'vet ve (kendisi de) iyi amel (ve hareket) eden ve «ben şübhesiz müslümanlardanım» diyen kimseden daha güzel sözlü kimdir?.

— Hasan Basri Çantay

İnsanları Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve «Ben müslümanlardanım» diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?

— Seyyid Kutub

AYARLAR