بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَإِنْ أَعْرَضُواْ فَقُلْ أَنذَرْتُكُمْ صَٰعِقَةً مِّثْلَ صَٰعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ ﴿١٣

Bunun üzerine yine başlarını çevirirlerse o vakit de ki: size Ad ve Semûd saıkası gibi bir saıka haber veriyorum.

— Elmalılı Hamdi Yazır

إِذْ جَآءَتْهُمُ ٱلرُّسُلُ مِنۢ بَيْنِ أَيْدِيهِمْ وَمِنْ خَلْفِهِمْ أَلَّا تَعْبُدُوٓاْ إِلَّا ٱللَّهَۖ قَالُواْ لَوْ شَآءَ رَبُّنَا لَأَنزَلَ مَلَٰٓئِكَةً فَإِنَّا بِمَآ أُرْسِلْتُم بِهِۦ كَٰفِرُونَ ﴿١٤

Onlara Allah’dan başkasına tapmayın diye Resuller önlerinden ve arkalarından geldiği vakit, "Rabbimiz: dilese idi melâike gönderirdi, onun için biz sizin gönderildiğiniz şeylere inanmayız" dediler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

فَأَمَّا عَادٌ فَٱسْتَكْبَرُواْ فِى ٱلْأَرْضِ بِغَيْرِ ٱلْحَقِّ وَقَالُواْ مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةًۖ أَوَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّ ٱللَّهَ ٱلَّذِى خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةًۖ وَكَانُواْ بِـَٔايَٰتِنَا يَجْحَدُونَ ﴿١٥

Sonra Âd, arzda bigayri hakk kibirlenmek istediler ve bizden daha kuvvetli kim var? dediler, ya kendilerini yaratmış olan Allah’ın onlardan daha kuvvetli olduğunu bir düşünmediler de mi? Fakat âyetlerimizi inkâr ediyorlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِيحًا صَرْصَرًا فِىٓ أَيَّامٍ نَّحِسَاتٍ لِّنُذِيقَهُمْ عَذَابَ ٱلْخِزْىِ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَاۖ وَلَعَذَابُ ٱلْءَاخِرَةِ أَخْزَىٰۖ وَهُمْ لَا يُنصَرُونَ ﴿١٦

Biz de kendilerine dünya hayatta zillet azâbını tattırmak için nuhusetli günlerde üzerlerine bir sarar rüzgârı salıverdik ve elbette Âhıret azâbı daha zilletlidir, hem de onlar kurtarılamıyacaklardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَٰهُمْ فَٱسْتَحَبُّواْ ٱلْعَمَىٰ عَلَى ٱلْهُدَىٰ فَأَخَذَتْهُمْ صَٰعِقَةُ ٱلْعَذَابِ ٱلْهُونِ بِمَا كَانُواْ يَكْسِبُونَ ﴿١٧

Semûd’a gelince; biz onlara yolu gösterdik de onlar hidayete karşı körlüğü sevmek istediler, derken ve kendilerini kesibleri sebebiyle o hor azâb saıkası alıverdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَنَجَّيْنَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَكَانُواْ يَتَّقُونَ ﴿١٨

İman edip de korunur olanları ise kurtardık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَيَوْمَ يُحْشَرُ أَعْدَآءُ ٱللَّهِ إِلَى ٱلنَّارِ فَهُمْ يُوزَعُونَ ﴿١٩

Allah düşmanlarının toplanıp ateşe sevkolunacakları gün ise onlar baştan âhire hep tevkif olunurlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

حَتَّىٰٓ إِذَا مَا جَآءُوهَا شَهِدَ عَلَيْهِمْ سَمْعُهُمْ وَأَبْصَٰرُهُمْ وَجُلُودُهُم بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿٢٠

Hattâ ona vardıklarında aleyhlerine kulakları ve gözleri ve derileri şehadet eder: neler yapıyor idiseler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَقَالُواْ لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدتُّمْ عَلَيْنَاۖ قَالُوٓاْ أَنطَقَنَا ٱللَّهُ ٱلَّذِىٓ أَنطَقَ كُلَّ شَىْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٢١

Derilerine niçin aleyhimizde şahidlik ettiniz? derler, bizi, derler: her şeyi söyleten Allah söyletti, sizi de ilk defa O yarattı yine ona götürülüyorsunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَمَا كُنتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَن يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلَآ أَبْصَٰرُكُمْ وَلَا جُلُودُكُمْ وَلَٰكِن ظَنَنتُمْ أَنَّ ٱللَّهَ لَا يَعْلَمُ كَثِيرًا مِّمَّا تَعْمَلُونَ ﴿٢٢

Evvel kulaklarınız ve gözleriniz ve derileriniz aleyhinize şahadet eder diye sakınmaz idiniz ve lâkin zannetmiş idiniz ki Allah yaptıklarınızdan bir çoğunu bilmez.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَذَٰلِكُمْ ظَنُّكُمُ ٱلَّذِى ظَنَنتُم بِرَبِّكُمْ أَرْدَىٰكُمْ فَأَصْبَحْتُم مِّنَ ٱلْخَٰسِرِينَ ﴿٢٣

İşte Rabb’inize beslediğiniz o zannınız sizi helâke sürükledi de husrana düşenlerden oldunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR