بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَيَٰقَوْمِ إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ ٱلتَّنَادِ ٣٢

Hem ey kavmim! Hakikaten ben size o çığrışma gününden korkarım.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey kavmim; doğrusu ben, sizin için o feryad gününden endişe ediyorum.

– İbni Kesir

(32-33) “Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”

– Diyanet İşleri

«Ey kavmim, hakıykat ben size karşı o bağrışıb çağırışma gününden endîşe etmekdeyim».

– Hasan Basri Çantay

Ey kavmim, sizin için insanların korku ve dehşetten bağırıp birbirlerinden yardım isteyecekleri o çağırma gününden korkuyorum.

– Seyyid Kutub

يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِرِينَ مَا لَكُم مِّنَ ٱللَّهِ مِنْ عَاصِمٍۗ وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنْ هَادٍ ٣٣

O arkanıza dönüp gideceğiniz gün, yoktur size Allah’dan bir himaye edecek, her kimi de Allah şaşırtırsa yoktur ona artık bir hidayet edecek.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Arkanıza dönüp kaçacağınız gün, sizi Allah'a karşı koruyan bulunmaz. Allah, kimi saptırırsa; onu doğru yola getirecek yoktur.

– İbni Kesir

(32-33) “Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”

– Diyanet İşleri

«(O gün, hesâb yerini) arkanızda bırakıb (cehenneme) döneceğiniz gündür. (O gün) sizi Allah (ın azabın) dan hiçbir kurtarıcı yokdur. Allah kimi şaşırtırsa onun yolunu bir doğrultucu da yokdur».

– Hasan Basri Çantay

Arkanıza dönüp kaçacağın gün Allah'a karşı sizi koruyan bulunmaz. Allah kimi şaşırtırsa artık ona yol gösteren olmaz.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدْ جَآءَكُمْ يُوسُفُ مِن قَبْلُ بِٱلْبَيِّنَٰتِ فَمَا زِلْتُمْ فِى شَكٍّ مِّمَّا جَآءَكُم بِهِۦۖ حَتَّىٰٓ إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَن يَبْعَثَ ٱللَّهُ مِنۢ بَعْدِهِۦ رَسُولًاۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُّرْتَابٌ ٣٤

Bundan evvel size beyyinelerle Yusuf gelmişti: o vakit de onun size getirdiği hakikatte şekketmiş durmuştunuz, nihayet vefat ettiğinde de bundan sonra Allah aslâ Resul göndermez dediniz! işte müsrif şüpheci olanları Allah böyle şaşırtır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; daha önce Yusuf da size apaçık burhanlarla gelmişti. O zaman da size getirdiği şeylerden şüphelenip durmuştunuz. Nihayet vefat edince: Allah, bundan sonra hiç bir peygamber göndermez, demiştiniz. İşte Allah; haddi aşan aşırı şüphecileri böyle şaşırtır.

– İbni Kesir

Andolsun, daha önce Yûsuf da size apaçık deliller getirmişti de, onun size getirdikleri hakkında şüphe edip durmuştunuz. Daha sonra o ölünce de, “Allah, ondan sonra aslâ peygamber göndermez” demiştiniz. İşte Allah, aşırı giden şüpheci kimseleri böyle saptırır.

– Diyanet İşleri

«Andolsun, (Mûsâdan) evvel Yusuf da size apaçık bürhanlar getirmişdi. O vakit da onun size getirdiği şeyler hakkında şübhe edib durmuşdunuz. Hattâ o vefat edince de dediniz ki: «Bundan sonra Allah asla bir peygamber göndermez». İşte Allah, o haddi aşan şübheci kimseleri böyle şaşırtır.

– Hasan Basri Çantay

Daha önce Yusuf da size açık kanıtlar getirmişti. Onun getirdiklerinden de kuşkulanıp duruyordunuz. Nihayet o ölünce: «Allah ondan sonra peygamber göndermez» dediniz. İşte Allah, aşırı giden, şüpheci kimseleri böyle saptırır.»

– Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ يُجَٰدِلُونَ فِىٓ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَٰنٍ أَتَىٰهُمْۖ كَبُرَ مَقْتًا عِندَ ٱللَّهِ وَعِندَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْۚ كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ ٣٥

Onlar ki kendilerine gelmiş bir bürhan olmaksızın Allah’ın âyetlerinde mücadele ederler, Allah yanında ve imanı olanlar indinde mebğuz olmak için ne büyük huy, işte Allah her cebbar mütekebbirin kalbini öyle bir tabiat ile mühürler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; kendilerine gelmiş bir huccet bulunmaksızın Allah'ın ayetleri üzerinde tartışırlar. Bu, Allah katında da, iman edenlerin yanında da öfkeyi arttırır. Ve böylece Allah; büyüklük taslayan her zorbanın kalbini mühürler.

– İbni Kesir

Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. Bu ise Allah katında ve iman edenler katında büyük öfke ve gazap gerektiren bir iştir. Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler.

– Diyanet İşleri

«Onlar, kendilerine gelmiş hiçbir hüccet olmadığı halde Allahın âyetleri hakkında mücâdele edenlerdir. Gerek Allah indinde, gerek îman edenler katında (buna) buğz büyümüşdür. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler».

– Hasan Basri Çantay

Bunlar, Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelmiş bir delil bulunmadan tartışırlar. Bu Allah katında da, inananların yanında da öfkeyi artırır. Allah büyüklük taslayan her zorbanın kalbini bundan dolayı mühürler.

– Seyyid Kutub

وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَٰهَٰمَٰنُ ٱبْنِ لِى صَرْحًا لَّعَلِّىٓ أَبْلُغُ ٱلْأَسْبَٰبَ ٣٦

Firavun da "ya Hâmân! dedi: bana bir kule yap, belki ben ererim o esbaba.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun demişti ki: Ey Haman; bana yüksek bir kule yap. Belki o yollara ulaşabilirim.

– İbni Kesir

(36-37) Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.

– Diyanet İşleri

(36-37) Fir'avn (şöyle) dedi: «Ey Hâkân, benim için yüksek bir kule yap. Olur ki ben o yollara, göklerin yollarına ulaşırım da Musânın Tanrısına yükselib çıkarım! Ben onu mutlak bir yalancı sanıyorum a». İşte bu suretle Fir'avnın kötü amel (ve hareket) i süslendirildi. O, yoldan sapdırıldı. Fir'avnın düzeni, başka değil ancak hüsranda idi.

– Hasan Basri Çantay

«Firavun dedi: Ey Haman, bana yüksek bir kule yap ki o sebeplere (yollara) erişeyim.»

– Seyyid Kutub

أَسْبَٰبَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰٓ إِلَٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّى لَأَظُنُّهُۥ كَٰذِبًاۚ وَكَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوٓءُ عَمَلِهِۦ وَصُدَّ عَنِ ٱلسَّبِيلِۚ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ إِلَّا فِى تَبَابٍ ٣٧

Semâ’ların esbabına da Musâ’nın tanrısına muttali olurum ve her halde ben onu yalancı sanıyorum" İşte bu suretle Firavun’a kötü ameli süslendirildi de yoldan çıkarıldı, Firavun düzeni hep hüsrandadır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Göklerin yollarına. Musa'nın tanrısını görürüm. Doğrusu ben, onu yalancı sanıyorum. Böylece yaptığı kötü iş Firavun'a güzel gösterildi de doğru yoldan alıkonuldu. Firavun'un düzeni elbette boşa gidecekti.

– İbni Kesir

(36-37) Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.

– Diyanet İşleri

(36-37) Fir'avn (şöyle) dedi: «Ey Hâkân, benim için yüksek bir kule yap. Olur ki ben o yollara, göklerin yollarına ulaşırım da Musânın Tanrısına yükselib çıkarım! Ben onu mutlak bir yalancı sanıyorum a». İşte bu suretle Fir'avnın kötü amel (ve hareket) i süslendirildi. O, yoldan sapdırıldı. Fir'avnın düzeni, başka değil ancak hüsranda idi.

– Hasan Basri Çantay

Göklerin yollarına erişeyim de Musa'nın tanrısına çıkıp bakayım. Çünkü ben onu (Musa'yı, peygamberlik davasında) yalancı sanıyorum. Böylece yaptığı kötü iş, Firavuna süslü gösterildi ve o yoldan çıkarıldı. Firavun'un tuzağı tamamen boşa çıktı.

– Seyyid Kutub

وَقَالَ ٱلَّذِىٓ ءَامَنَ يَٰقَوْمِ ٱتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ ٱلرَّشَادِ ٣٨

O iman eden zat ise: ey kavmim, dedi: Gelin ardımca size reşad yolunu göstereyim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İnanmış olan demişti ki: Ey kavmim; bana uyun, sizi doğru yola hidayet edeyim.

– İbni Kesir

O inanan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.”

– Diyanet İşleri

İman eden o (zât): «Ey kavmim, dedi, siz bana uyun, size doğru yolu göstereceğim».

– Hasan Basri Çantay

İnanan adam dedi ki: «Ey kavmim! Bana uyun, sizi doğru yola götüreyim.»

– Seyyid Kutub

يَٰقَوْمِ إِنَّمَا هَٰذِهِ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا مَتَٰعٌ وَإِنَّ ٱلْءَاخِرَةَ هِىَ دَارُ ٱلْقَرَارِ ٣٩

Ey kavmim! Bu dünya hayat ancak (bir meta) bir kazançtan ibarettir, Âhiret ise (Dâr’ül-karar) durulacak yurddur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey kavmim; şüphesiz dünya hayatı geçici bir geçinmedir. Ahiret ise doğrusu işte o, asıl kalınacak yurd odur.

– İbni Kesir

“Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedî olarak kalınacak yerdir.”

– Diyanet İşleri

«Ey kavmim, bu dünyâ hayaatı ancak fânî bir eğlencedir. Âhiret ise O, asıl durulacak yurdun ta kendisidir».

– Hasan Basri Çantay

Ey kavmim! Bu dünya hayatı kısa bir geçimdir. Ahiret ise ebedi olarak durulacak yerdir.

– Seyyid Kutub

مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزَىٰٓ إِلَّا مِثْلَهَاۖ وَمَنْ عَمِلَ صَٰلِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُوْلَٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ ٱلْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ ٤٠

Her kim bir kötülük yaparsa ona onun gibi kötülükten başka karşılık olmaz, gerek erkekten, gerek dişi her kim de mü'min olarak iyi bir iş işlerse işte onlar cennete girerler, orada hesapsız merzuk olurlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kim, bir kötülük işlerse; ancak onun benzerleriyle ceza görür. Kadın veya erkek her kim de inanarak salih amel işlerse; işte onlar, cennete girerler ve orada hesapsız şekilde rızıklanırlar.

– İbni Kesir

“Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak salih bir amel işlerse, işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.”

– Diyanet İşleri

«Kim bir kötülük işlerse onun bunun benzerinden başkasıyle karşılık yapılmaz. Kim de — erkek olsun, kadın olsun, (fakat) o mü'min olarak — iyi amel (ve hareket) de bulunursa işte onlar, kinde hesabsız rızıklara kavuşdurulmak üzere, cenete girerler».

– Hasan Basri Çantay

Kim bir kötülük işlerse onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, inanarak yararlı iş yaparsa, cennete girerler ve orada kendilerine hesapsız rızıklar verilir.

– Seyyid Kutub

وَيَٰقَوْمِ مَا لِىٓ أَدْعُوكُمْ إِلَى ٱلنَّجَوٰةِ وَتَدْعُونَنِىٓ إِلَى ٱلنَّارِ ٤١

Hem ey kavmim! Neye ben sizi halâsa davet ederken siz beni ateşe davet ediyorsunuz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey kavmim; bana ne oluyor ki, sizi kurtuluşa çağırırken, siz beni; ateşe çağırıyorsunuz.

– İbni Kesir

“Ey kavmim! Bu ne hâl? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz.”

– Diyanet İşleri

«Ey kavmim, benim (karşılaşdığım) bu hal nedir? (Çünkü) ben sizi kurtuluşa da'vet ediyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz»!

– Hasan Basri Çantay

Ey kavmim! Neden ben sizi kurtuluşa çağırdığım halde siz beni ateşe çağırıyorsunuz?

– Seyyid Kutub

تَدْعُونَنِى لِأَكْفُرَ بِٱللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِۦ مَا لَيْسَ لِى بِهِۦ عِلْمٌ وَأَنَاْ أَدْعُوكُمْ إِلَى ٱلْعَزِيزِ ٱلْغَفَّٰرِ ٤٢

Siz beni Allah’a küfretmeğe ve bence hiç ılimde yeri olmayan şeyleri ona şerik koşmağa davet ediyorsunuz, ben ise sizi o Aziz, gaffara davet ediyorum.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Siz, beni; Allah'a küfretmem, hiç tanımadığım nesneleri O'na ortak tutmam için çağırıyorsunuz. Ben ise, sizi Aziz ve Gaffar'a çağırıyorum.

– İbni Kesir

“Siz beni Allah’ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi mutlak güç sahibine, çok bağışlayana (Allah’a) çağırıyorum.”

– Diyanet İşleri

«Siz beni Allaha küfredeyim, (rübûbiyyetini) hiçbir suretle tanımadığım nesneleri Ona ortak tutayım diye çağırıyorsunuz. Ben ise sizi O mutlak Kaadire, O çok Yarlığayıcıya da'vet ediyorum».

– Hasan Basri Çantay

Siz beni Allah'ı inkar etmeye, bilmediğim bir şeyi O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise, güçlü olan, çok bağışlayan Allah'a çağırıyorum.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu