بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَٱلَّٰتِى يَأْتِينَ ٱلْفَٰحِشَةَ مِن نِّسَآئِكُمْ فَٱسْتَشْهِدُواْ عَلَيْهِنَّ أَرْبَعَةً مِّنكُمْۖ فَإِن شَهِدُواْ فَأَمْسِكُوهُنَّ فِى ٱلْبُيُوتِ حَتَّىٰ يَتَوَفَّىٰهُنَّ ٱلْمَوْتُ أَوْ يَجْعَلَ ٱللَّهُ لَهُنَّ سَبِيلًا ﴿١٥

Kadınlarınızdan fuhşü irtikâb edenlerin aleyhlerine sizden dört şahid getirin, eğer şehadet ederlerse o kadınları evlerde hapsedin tâ ölüm kendilerini alıp götürünceye veya Allah haklarında bir yol açıncaya kadar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı, içinizden dört şahid getirin. Onlar şehadet ederlerse; ölünceye veya Allah onlara bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun.

— İbni Kesir

Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın).

— Diyanet İşleri

Kadınlarınızdan fuhuşu irtikâb edenlere karşı içinizden dört şâhid getirin. Eğer şehâdet ederlerse — onları ölüm alıb götürünceye, yahud Allah onlara bir yol açıncaya kadar — kendilerini evlerde alıkoyun (insanlarla ihtilâtdan men' edin).

— Hasan Basri Çantay

Zina suçu işleyen kadınlarınızın aleyhinde dört kişinin şahitliklerine başvurunuz. Eğer dört kişi aleyhte şahitlik ederse o kadınları, ölünceye kadar ya da Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar evlerinizden dışarı salmayınız.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذَانِ يَأْتِيَٰنِهَا مِنكُمْ فَـَٔاذُوهُمَاۖ فَإِن تَابَا وَأَصْلَحَا فَأَعْرِضُواْ عَنْهُمَآۗ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ تَوَّابًا رَّحِيمًا ﴿١٦

Sizlerden onu irtikâb edenlerin ikisini de eziyyete koşun eğer tevbe edip ıslâh olurlarsa onlardan vaz geçin, çünkü Allah Tevvab, Rahim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizden fuhuş yapanların her ikisine de eziyet edin. Tevbe edip ıslah olurlarsa; artık onlardan vazgeçin. Çünkü Allah, Tevvab, Rahim olandır.

— İbni Kesir

Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın. Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa, onları incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

— Diyanet İşleri

Sizlerden fuhuşu irtikâb edenlerin her ikisini de eziyyete koşun. Eğer tevbe edib (nefislerini) İslah ederlerse artık onlar (a eziyyet) den vaz geçin. Çünkü Allah tevbeleri en çok kabul eden, en çok esirgeyendir.

— Hasan Basri Çantay

Zina suçu işleyen çiftin her ikisini de eziyetli cezaya çarptırınız. Fakat eğer tevbe eder de uslanırlarsa artık yakalarını bırakınız. Çünkü Allah tevbeleri kabul eder ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

إِنَّمَا ٱلتَّوْبَةُ عَلَى ٱللَّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ ٱلسُّوٓءَ بِجَهَٰلَةٍ ثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٍ فَأُوْلَٰٓئِكَ يَتُوبُ ٱللَّهُ عَلَيْهِمْۗ وَكَانَ ٱللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿١٧

Fakat Allah’ın kabulünü va'd buyurduğu tevbe o kimseler içindir ki bir cahillikle bir kabahat yaparlar da sonra çok geçmeden tevbe ederler, işte Allah bunların tevbelerini kabul buyurur ve Allah Alim, Hakim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah için tevbe ancak, bilmeyerek kötülük yapıp da hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah, onların tevbesini kabul eder. Ve Alim, Hakim olandır.

— İbni Kesir

Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah, bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

Allah indinde (makbul olan) tevbe, kötülüğü ancak cahillik sebebiyle yapacakların, sonra da çarçabuk (vaz geçip) tevbe edecek olanların (tevbesi) dir. İşte Allahın, tevbelerini kabul edeceği kimseler bunlardır. Allah (herkesin içini dışını) hakkıyle bilendir, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Allah, kötülüğü bilmeyerek işleyip de fazla geç kalmaksızın tevbe edenlerin tevbelerini kabul edeceğini vaad etmiştir. Hiç kuşkusuz Allah herşeyi bilir ve hikmet sahibidir.

— Seyyid Kutub

وَلَيْسَتِ ٱلتَّوْبَةُ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ حَتَّىٰٓ إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ ٱلْمَوْتُ قَالَ إِنِّى تُبْتُ ٱلْـَٰٔنَ وَلَا ٱلَّذِينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌۚ أُوْلَٰٓئِكَ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا ﴿١٨

Yoksa kabahatleri yapıp yapıp da tâ her birine ölüm gelince işte ben şimdi tevbe ettim diyen kimselere tevbe yok, kâfir oldukları halde ölenlere de yok, bunlar işte bunlara biz elîm bir azab hazırlamışızdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kötülükleri işleyip dururken, ölüm gelip çatınca: Şimdi işte gerçekten tevbe ettim, diyenlerin ve kafir olarak ölenlerin tevbesi kabul değildir. İşte onlar için, elem verici bir azab hazırlamışızdır.

— İbni Kesir

Yoksa (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır.

— Diyanet İşleri

(Yoksa makbul olan o tevbe), kötülükleri yapıb yapıb da onlardan (ya'ni böyle yapanlardan) her hangi birine tâ ölüm gelince: «Ben şimdi hakıykaten tevbe etdim» diyenlerin tevbesi değil. Kendileri kâfir olarak öleceklerin (tevbesi) de değil. Onlar (öyle iste). Biz onlar için pek acıklı bir azâb hazırlamışızdır.

— Hasan Basri Çantay

Yoksa sürekli kötülük yapıp dururken ölümün eşiğine gelince «Şimdi tevbe ettim» diyenler ile kâfir olarak ölenlerin tevbesi geçerli değildir. Biz böyleleri için acı bir azap hazırladık.

— Seyyid Kutub

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا يَحِلُّ لَكُمْ أَن تَرِثُواْ ٱلنِّسَآءَ كَرْهًاۖ وَلَا تَعْضُلُوهُنَّ لِتَذْهَبُواْ بِبَعْضِ مَآ ءَاتَيْتُمُوهُنَّ إِلَّآ أَن يَأْتِينَ بِفَٰحِشَةٍ مُّبَيِّنَةٍۚ وَعَاشِرُوهُنَّ بِٱلْمَعْرُوفِۚ فَإِن كَرِهْتُمُوهُنَّ فَعَسَىٰٓ أَن تَكْرَهُواْ شَيْـًٔا وَيَجْعَلَ ٱللَّهُ فِيهِ خَيْرًا كَثِيرًا ﴿١٩

Ey o bütün iman edenler! Kadınlara zorla varis olmanız size helâl olmadığı gibi verdiğiniz mehrin birazını kurtaracaksınız diye onları tazyık etmeniz de helâl olmaz, meğer ki arayı açacak bir fuhş irtikâb eylemiş olsunlar, haydin onlarla güzel geçinin, şayed kendilerini hoşlanmadınızsa olabilir ki siz bir şeyi hoşlanmazsınız da Allah onda bir çok hayırlar takdir etmiş bulunur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman edenler; kadınlara zorla varis olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğinizden mehrin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırmayın, onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan boşanmıyorsanız; olabilir ki bir şey, sizin hoşunuza gitmez de Allah onu çok daha hayırlı kılar.

— İbni Kesir

Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir. Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.

— Diyanet İşleri

Ey îman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmanız ve onların — kendilerine verdiğiniz (mehir) den birazını gider (ib elinize geçire) bilmeniz için — tazyik etmeniz size halâl olmaz. Meğer ki arayı açacak bir fuhuş irtikâb etmiş olsunlar. Onlarla (kadınlarınızla) iyi geçinin. Eğer kendilerinden hoşlanmadınızsa olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de Allah onda bir çok hayır takdir etmiş bulunur.

— Hasan Basri Çantay

Ey müminler, akrabalarınızın dul eşlerini zorla nikahlamanız helal değildir. İspatlanmış bir edepsizlik işlemedikleri sürece kendilerine verdiğiniz mehrin bir kısmını geri almak amacı ile onlara baskı yapmayınız. Onlara karşı iyi davranınız. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, biliniz ki; hoşlanmadığınız birşeyi Allah hakkınızda çok hayırlı kılmış olabilir.

— Seyyid Kutub

وَإِنْ أَرَدتُّمُ ٱسْتِبْدَالَ زَوْجٍ مَّكَانَ زَوْجٍ وَءَاتَيْتُمْ إِحْدَىٰهُنَّ قِنطَارًا فَلَا تَأْخُذُواْ مِنْهُ شَيْـًٔاۚ أَتَأْخُذُونَهُۥ بُهْتَٰنًا وَإِثْمًا مُّبِينًا ﴿٢٠

Ve şayed bir zevceyi bırakıp da yerine diğer bir zevce almak istiyorsanız evvelkine yüklerle mehir vermiş de bulunsanız içinden bir şey almayın, ne diye alacaksınız bir büthân ederek ve açık bir vebal yüklenerek mi?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bir eşin yerine başka bir eş almak istediğiniz takdirde; öncekine yüklerle mehir vermiş olsanız bile, bir şey almayın. İftira ederek ve günaha girerek ona verdiğiniz geri alır mısınız?

— İbni Kesir

Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız?

— Diyanet İşleri

Eğer bir zevceyi bırakıb da yerine başka bir zevce almak isterseniz öbürüne yüklerle (mehîr) vermiş olsanız bile içinden bir şey almayın. (Kendisine hem) bir iftira, ve açık bir günâh (yükler, hem) alır mısınız onu?

— Hasan Basri Çantay

Eğer eşinizi bırakıp başka bir kadınla evlenmek isterseniz önceki eşinize gayet yüklü miktarda bir mehir vermiş olsanız bile bundan hiçbir şey geri almayınız. Yoksa kadına iftira atarak ve apaçık bir günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız?

— Seyyid Kutub

وَكَيْفَ تَأْخُذُونَهُۥ وَقَدْ أَفْضَىٰ بَعْضُكُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ وَأَخَذْنَ مِنكُم مِّيثَٰقًا غَلِيظًا ﴿٢١

Nasıl alırsınız ki birbirinize karıştınız ve onlar sizden kuvvetli bir misak almışlardı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu nasıl alırsınız ki; birbirinize karışıp katıldınız. Ve onlar, sizden kuvvetli te'minat aldılar.

— İbni Kesir

Hem, siz eşlerinizle birleşmiş ve onlar da sizden sağlam bir söz almış iken, onu nasıl (geri) alırsınız?

— Diyanet İşleri

Onu nasıl alırsınız ki birbirinize karılıb katıldınız. Onlar sizden kuvvetli te'mînat da aldılar.

— Hasan Basri Çantay

Verdiğinizi nasıl geri alırsınız ki, sizler birbirinizle içli- dışlı olmuşsunuz ve onlar sizden güçlü bir güvence almışlardır.

— Seyyid Kutub

وَلَا تَنكِحُواْ مَا نَكَحَ ءَابَآؤُكُم مِّنَ ٱلنِّسَآءِ إِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۚ إِنَّهُۥ كَانَ فَٰحِشَةً وَمَقْتًا وَسَآءَ سَبِيلًا ﴿٢٢

Bir de babalarınızın nikâhı geçmiş kadınları nikâhlamayın, geçen geçti, şüphe yok ki o pek çirkindi, iğrenç idi, o ne fena âdetti.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Babalarınızın nikahladığı kadınları nikahlamayın. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Çünkü o, çok çirkin ve iğrenç bir şeydi. Ve o, fena adetti.

— İbni Kesir

Geçmişte olanlar hariç, artık babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu bir hayâsızlık, öfke ve nefret gerektiren bir iştir. Bu, ne kötü bir yoldur.

— Diyanet İşleri

Babalarınızla evlenmiş olan kadınlarla evlenmeyin. Ancak (câhiliyyet devrinde geçen) geçmişdir. Şübhe yok ki o, bir hayaasızlıkdı, (Allahın en büyük) hışmı (na bir sebeb) di. O, ne kötü bir yoldu.

— Hasan Basri Çantay

Geçmiş uygulamalar bir yana, bundan böyle babalarınızın evlenmiş olduğu kadınlar ile evlenmeyiniz. Bu bir edepsizlik, iğrenç bir hareket ve son derece çirkin bir gelenektir.

— Seyyid Kutub

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ أُمَّهَٰتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَأَخَوَٰتُكُمْ وَعَمَّٰتُكُمْ وَخَٰلَٰتُكُمْ وَبَنَاتُ ٱلْأَخِ وَبَنَاتُ ٱلْأُخْتِ وَأُمَّهَٰتُكُمُ ٱلَّٰتِىٓ أَرْضَعْنَكُمْ وَأَخَوَٰتُكُم مِّنَ ٱلرَّضَٰعَةِ وَأُمَّهَٰتُ نِسَآئِكُمْ وَرَبَٰٓئِبُكُمُ ٱلَّٰتِى فِى حُجُورِكُم مِّن نِّسَآئِكُمُ ٱلَّٰتِى دَخَلْتُم بِهِنَّ فَإِن لَّمْ تَكُونُواْ دَخَلْتُم بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ وَحَلَٰٓئِلُ أَبْنَآئِكُمُ ٱلَّذِينَ مِنْ أَصْلَٰبِكُمْ وَأَن تَجْمَعُواْ بَيْنَ ٱلْأُخْتَيْنِ إِلَّا مَا قَدْ سَلَفَۗ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَّحِيمًا ﴿٢٣

Sizlere şunlar haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, hemşireleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, biraderlerinizin kızları, hemşirelerinizin kızları, ve sizi emziren süt analarınızla süt hemşireleriniz ve kadınlarınızın anaları, ve kendilerile zifafa girdiğiniz kadınlarınızdan ellerinizde bulunan üvey kızlarınız şayed analariyle zifafa girmemiş iseniz beis yok - ve kendi sulbünüzden gelmiş oğullarınızın haliyleleri ve iki hemşire beynini cem'etmeniz, geçen geçti, ona Allah Gafur, Rahim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anaları, gerdeğe girdiğiniz karılarınızdan evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, size haram kılındı. Eğer üvey kızlarınızın anaları ile gerdeğe girmemişseniz, onlarla evlenmenizde bir vebal yoktur. Öz oğullarınızın karıları ile evlenmeniz ve iki kızkardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır. Geçmişte olanlar artık geçmiştir. Şüphesiz ki Allah, Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Size şunlarla evlenmek haram kılındı: Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kız kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle zifafa girdiğiniz karılarınızdan olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız, -eğer anneleri ile zifafa girmemişseniz onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur- öz oğullarınızın karıları, iki kız kardeşi (nikâh altında) bir araya getirmeniz. Ancak geçenler (önceden yapılan bu tür evlilikler) başka. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.

— Diyanet İşleri

Analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, birader kızları, hemşire kızları, sizi emziren (süt) analarınız süt hemşireleriniz, karılarınızın anaları, kendileriyle (zifafa) girdiğiniz karılarınızdan olub himayelerinizde bulunan üvey kızlarınız (la evlenmeniz) size haram edildi. Eğer onlarla (üvey kızlarınızın analarıyle) zifafa girmemişseniz (onlarla evlenmenizde) size bir beis yok. Kendi sulbünüzden (gelmiş) oğullarınızın karıları (ile evlenmeniz) ve iki kız kardeşi birlikde almanız da (keza haram edildi). Ancak (câhiliyyet devrinde) geçen geçmişdir. Çünkü Allah hakıykaten yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Geçmiş uygulamalar bir yana, bundan böyle analarınız, kızlarınız, kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren sütanneleriniz, sütkardeşleriniz, kaynanalarınız, cinsel ilişkide bulunduğunuz eşlerinizden doğan gözetiminiz altındaki üvey kızlarınız - eğer anaları ile cinsel ilişkide bulunmamış iseniz bu kızlar ile evlenmenizin sakıncası yoktur- öz oğullarınızın eşleri ile evlenmeniz ve iki kız kardeşi birlikte nikahınız altında bulundurmanız size haram kılındı. Hiç kuşkusuz Allah affedici ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

وَٱلْمُحْصَنَٰتُ مِنَ ٱلنِّسَآءِ إِلَّا مَا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُكُمْۖ كِتَٰبَ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْۚ وَأُحِلَّ لَكُم مَّا وَرَآءَ ذَٰلِكُمْ أَن تَبْتَغُواْ بِأَمْوَٰلِكُم مُّحْصِنِينَ غَيْرَ مُسَٰفِحِينَۚ فَمَا ٱسْتَمْتَعْتُم بِهِۦ مِنْهُنَّ فَـَٔاتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ فَرِيضَةًۚ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا تَرَٰضَيْتُم بِهِۦ مِنۢ بَعْدِ ٱلْفَرِيضَةِۚ إِنَّ ٱللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا ﴿٢٤

Bir de harb esiri olarak ellerinizde milk bulunanlar müstesna olmak üzere evli kadınlar, işte bütün bunlar size Allah yazısı olarak haram; Bunların maadası ise sifahdan kaçınarak namuslu yaşamak üzere mallarınızla isteyesiniz diye size helâl kılındı, o halde hangilerinden nikâh ile müstefid oldunuzsa mehirlerini kendilerine verin ki farzdır, o mehri kesişdikten sonra aranızda rızalaştığınızda da size bir cünha yoktur, her halde Allah Alim, Hakim bulunuyor.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Evli kadınlarla evlenmeniz de. Sağ ellerinizin sahib oldukları müstesna. Bunlar; Allah'ın size farz kıldığı hükümlerdir. Geriye kalanları ise; zinadan kaçınıp iffetli yaşamanız şartı ile mallarınızla istemeniz size helal kılındı. Onlardan yararlandığınızın karşılığı olarak kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Kararlaştırdıktan sonra, aranızda anlaştığınız hususta size bir sorumluluk yoktur. Şüphesiz ki Allah, Alim, Hakim olandır.

— İbni Kesir

(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah’ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

— Diyanet İşleri

(Harb esîri olarak) sağ ellerinizin mâlik olduğu kadınlar (mülk-i yemininiz olan cariyeler) müstesna olmak üzere diğer bütün kocalı kadınlar (la evlenmeniz de size haram edildi. Bu hürmetler) üzerinize Allanın farzı olarak (yazılmışdır). Onlardan maadası ise — namuskâr ve zinaya sapmamış (insanlar) haalinde (yaşamanız şartiyle) mallarınızla (mehir vermek veya satın almak suretiyle) ara (yıb nikâhla) manız için — size halâl edildi. O halde onlardan hangisiyle faidelendiyseniz ücretini takdir edildiği vech ile verin. O mehrin mıkdarını ta'yin etdikden sonra aranızda gönül hoşluğu ile uyuşduğunuz şey (mıkdar) hakkında üstünüze bir vebal yokdur. Şübhesiz ki Allah hakkıyle bilicidir, mutlak hüküm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

Savaş tutsağı olarak elinize geçmiş cariyeler dışında evli kadınlar ile evlenmeniz haramdır. Bunlar Allah'ın üzerinize yazdığı yasaklardır. Bunların dışında kalan kadınları iffetli yaşamanız, zina işlememeniz şartı ile mehirlerini vererek nikahlamanız size helâl kılındı. Bu kadınlardan sağladığınız faydanın karşılığı olarak kendilerine aranızda kararlaştırdığınız mehirlerini hakları olarak veriniz. Daha önce belirlenen mehri eşinizle anlaşarak yeni bir miktara bağlamanızın sakıncası yoktur. Hiç kuşkusuz Allah herşeyi bilir ve hikmet sahibidir.

— Seyyid Kutub

وَمَن لَّمْ يَسْتَطِعْ مِنكُمْ طَوْلًا أَن يَنكِحَ ٱلْمُحْصَنَٰتِ ٱلْمُؤْمِنَٰتِ فَمِن مَّا مَلَكَتْ أَيْمَٰنُكُم مِّن فَتَيَٰتِكُمُ ٱلْمُؤْمِنَٰتِۚ وَٱللَّهُ أَعْلَمُ بِإِيمَٰنِكُمۚ بَعْضُكُم مِّنۢ بَعْضٍۚ فَٱنكِحُوهُنَّ بِإِذْنِ أَهْلِهِنَّ وَءَاتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ بِٱلْمَعْرُوفِ مُحْصَنَٰتٍ غَيْرَ مُسَٰفِحَٰتٍ وَلَا مُتَّخِذَٰتِ أَخْدَانٍۚ فَإِذَآ أُحْصِنَّ فَإِنْ أَتَيْنَ بِفَٰحِشَةٍ فَعَلَيْهِنَّ نِصْفُ مَا عَلَى ٱلْمُحْصَنَٰتِ مِنَ ٱلْعَذَابِۚ ذَٰلِكَ لِمَنْ خَشِىَ ٱلْعَنَتَ مِنكُمْۚ وَأَن تَصْبِرُواْ خَيْرٌ لَّكُمْۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٢٥

İçinizden her kim hurrolan mü'min kadınları nikâh edecek genişliğe güç yetiremiyorsa ona da ellerinizin altındaki mü'min cariyelerinizden var, Allah kadrinizi imanınızla bilir, mü'minler Hep biribirinizden sayılırsınız, onun için fuhuşta bulunmayarak, gizli dost da edinmiyerek namuslu yaşadıkları haled onları sahiblerinin izniyle nikâh ediniz ve mehirlerini güzellikle kendilerine veriniz, eğer evlendikten sonra bir fuhş irtikâb ederlerse o vakit üzerlerine hur kadınlar üzerine terettüb edecek cezanın yarısı lâzım gelir, şu suret günaha girmek korkusu olanlarınız içindir, yoksa sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır, bununla beraber Alalh Gafurdur, Rahimdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sizden; hür, inanmış kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyen kimse, inanmış genç kızlarınızdan sağ ellerinizin sahib olduklarından (alsın) . Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Birbirinizdensiniz. Onlarla zinadan kaçınmaları, iffetli yaşamış ve gizli dost tutmamış olmaları halinde, velilerinin izniyle evlenin. Ve ma'ruf şekilde mehirlerini verin. Evlendiklerinde zina edecek olurlarsa; onlara hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir. Bu; içinizden, günaha girme korkusu olanlaradır. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, Gafur'dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Sizden kimin, hür mü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

— Diyanet İşleri

Sizden kim hür ve müslüman kadınları nikâhla alacak bir bolluğa güc yetişdiremezse o halde sağ ellerinizin mâlik olduğu mü'min cariyelerinizden (alsın). Allah sizin îmanınızı çok iyi bilendir. Kiminiz kiminizden (haasıl olmuşsunuz) dur. O halde — fuhuşda bulunmayan, gizli dostlar da edinmeyen namuslu kadınlar olmak üzere — onları, saahiblerinin izniyle, kendinize nikahlayın. Ücretlerini (mehirlerini) de güzellikle onlara verin. Onlar evlendikden sonra bir fuhuş irtikâb eldiler mi o vakit üzerlerine hür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı (verilir. Cariyeleri almak hususundaki) bu (müsâade) içinizden sıkıntıya düşmekden (zinaya sapmakdan) korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah hakkıyle yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

İçinizden mâli durumu mümin ve özgür kadınlarla evlenmeye elverişli olmayanlar, ellerininizde bulunan mümin cariyeler ile evlensinler. Hanginizin imanı olduğunu en iyi Allah bilir. Hepiniz aynı soydansınız. Onlarla; namuslu olmaları, zinadan uzak durmaları ve gizli dost tutmamış olmaları halinde velilerinden izin alarak evleniniz. Ve kendilerine geleneğe uyacak miktarda mehir veriniz. Eğer evli iken zina işlerlerse kendilerine özgür kadınlara verilecek cezanın yarısını uygulayınız. Bu, içinizden günaha gireceklerinden korkanlara tanınan bir imkândır. Yoksa eğer sabrederseniz sizin için daha iyi olur. Allah affedici ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR