بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَسِيقَ ٱلَّذِينَ ٱتَّقَوۡاْ رَبَّهُمۡ إِلَى ٱلۡجَنَّةِ زُمَرًاۖ حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءُوهَا وَفُتِحَتۡ أَبۡوَٰبُهَا وَقَالَ لَهُمۡ خَزَنَتُهَا سَلَٰمٌ عَلَيۡكُمۡ طِبۡتُمۡ فَٱدۡخُلُوهَا خَٰلِدِينَ ٧٣
Rab’lerine korunmuş olan müttekîler de zümre zümre cennete sevk olunmaktadır, nihayet ona vardıkları ve kapıları açılıp bekçileri onlara "selâm sizlere ne hoşsunuz! Haydin girin onlara ebediyyen kalmak üzere" diye selâm durdukları.
Rabblarından sakınanlar ise fevc fevc cennete götürüldüler. Oraya varıp da kapıları açılınca, bekçileri onlara dediler ki: Selam olsun size. Hoş geldiniz. Temelli olarak girin buraya.
Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin.”
Rablerinden korkanlar ise (i'zâz ve ikram ile) fevc feve cennete sevk edildi. Nihayet oraya varıb kapıları açılınca (cennetin) bekçileri (şöyle) dedi (ler): «Selâm (ve selâmet) size! Tertemiz geldiniz! Artık ebedî kalmak üzere girin buraya».
Rabb'lerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete götürülürler. Oraya varıp kapılar açıldığında, bekçileri onlara, «Selâm size, hoş geldiniz! Temelli olarak buraya girin» derler.
وَقَالُواْ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ ٱلَّذِي صَدَقَنَا وَعۡدَهُۥ وَأَوۡرَثَنَا ٱلۡأَرۡضَ نَتَبَوَّأُ مِنَ ٱلۡجَنَّةِ حَيۡثُ نَشَآءُۖ فَنِعۡمَ أَجۡرُ ٱلۡعَٰمِلِينَ ٧٤
Onlar da: hamd O Allah’a ki bize vaadini doğru çıkardı ve bizi arz’a vâris kıldı, cennetten istediğimiz yerde makam tutuyoruz" dedikleri vakit. Bak artık ne güzeldir ecri o âmillerin.
Onlar da dediler ki: Bize vaadinde sadık olan ve bizi yeryüzüne varis kılan Allah'a hamdolsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Çalışanların ecri ne de güzeldir.
Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükâfatı ne güzelmiş!”
Dediler: «Bize (cennet) va'dinde saadık olan, bizi, cennetden neresini dilersek konmak üzere bu yere mirascı yapan Allaha hamdolsun, (İyi) amel (ve hareket) de bulunanların mükâfatı ne güzel»!
Onlar: «Bize verdiği sözde duran ve bizi buraya yerleştiren Allah'a hamd olsun. Cennette istediğimiz yerde oturabiliriz. Yararlı iş işleyenlerin ücreti ne güzelmiş!» derler.
وَتَرَى ٱلۡمَلَٰٓئِكَةَ حَآفِّينَ مِنۡ حَوۡلِ ٱلۡعَرۡشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمۡدِ رَبِّهِمۡۚ وَقُضِيَ بَيۡنَهُم بِٱلۡحَقِّۚ وَقِيلَ ٱلۡحَمۡدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ٧٥
Melâikeyi de görürsün Arş’ı etrafından donatmışlar Rab’lerine hamd ile tesbih ediyorlardır ve halk arasında hakk ile hüküm icra edilip denilmektedir: "Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun"
Görürsün ki; melekler de Rabblarına hamd ile tesbih ederek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır. Artık onların arasında hak ile hükmolunmuştur ve denildi ki: Hamd olsun alemlerin Rabbı Allah'a.
Melekleri de, Rablerini hamd ile tesbih edip yücelterek Arş’ın etrafını kuşatmış hâlde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve “Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” denilmiştir.
Melekleri, görürsün ki, Rablerine hamd ile tesbîh ederek arşın etrafını kuşatmışlardır. Aralarında hak (ve adalet) le hükmolundu ve (ehl-i cennet tarafından). «Âlemlerin Rabbi olan Allaha hamdolsun» denildi.
Melekleri, arş'ın etrafını çevirmiş oldukları halde, Rabb'lerini hamd ile överken görürsün. Artık insanların aralarında adaletle hükmedilmiştir. «Övgü, alemlerin Rabb'i olan Allah içindir» denir.