بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قَالَ أَنَا۠ خَيۡرٞ مِّنۡهُ خَلَقۡتَنِي مِن نَّارٖ وَخَلَقۡتَهُۥ مِن طِينٖ ٧٦
Dedi ki ben ondan hayırlıyım Ben-î bir ateşten yarattın, onu ise bir çamurdan yarattın.
Dedi ki: Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.
İblis, “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın” dedi.
(İblîs) dedi: «Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşden, onu ise çamurdan yaratdın».
İblis: «Ben ondan üstünüm. Beni ateşten yarattın. Onu çamurdan yarattın» dedi.
قَالَ فَٱخۡرُجۡ مِنۡهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٞ ٧٧
Buyurdu ki: hemen çık oradan çünkü artık sen matrud (racîm) sin.
Buyurdu ki: Çık oradan. Şüphesiz sen, artık kovulmuş birisin.
Allah, şöyle dedi: “Öyle ise çık oradan (cennetten), çünkü sen kovuldun.”
Buyurdu: «Hemen buradan çık. Zîrâ artık sen taşlanan (rahmet-i ilâhiyyeden koğulan bir mel'un) sun».
Allah: «Çık oradan sen artık kovulmuş birisin.
وَإِنَّ عَلَيۡكَ لَعۡنَتِيٓ إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلدِّينِ ٧٨
Ve her halde üzerindedir lânetim ceza gününe kadar.
Ve muhakkak ki din gününe kadar la'netim senin üzerinedir.
“Şüphesiz benim lânetim hesap ve ceza gününe kadar senin üzerinedir.”
«Ve şübhesiz ki ceza gününe kadar lâ'netim senin üstünedir».
Ceza gününe kadar lanetim senin üzerinedir» dedi.
قَالَ رَبِّ فَأَنظِرۡنِيٓ إِلَىٰ يَوۡمِ يُبۡعَثُونَ ٧٩
Dedi: Ya Rab! O halde ba'solunacakları güne kadar Ben-î geri bırak.
Dedi ki: Rabbım, diriltilecekleri güne kadar beni ertele.
İblis, “Ey Rabbim! Öyle ise bana insanların diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi.
Dedi: «Ey Rabbim, o halde (insanların) tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver».
İblis «Ey Rabbim! O halde tekrar dirilecekleri güne kadar bana mühlet ver!» dedi.
قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلۡمُنظَرِينَ ٨٠
Haydi buyurdu: geri bırakılanlardansın.
Buyurdu ki: Sen, şüphesiz ertelenensin,
(80-81) Allah, şöyle dedi: “Sen o bilinen vakte (kıyamet gününe) kadar mühlet verilenlerdensin.”
Buyurdu: «Haydi sen mühlet verilenlerdensin».
Allah: «Haydi sana mühlet verildi.
إِلَىٰ يَوۡمِ ٱلۡوَقۡتِ ٱلۡمَعۡلُومِ ٨١
Malûm vakit gününe kadar.
Belli bir vaktin gününe kadar.
(80-81) Allah, şöyle dedi: “Sen o bilinen vakte (kıyamet gününe) kadar mühlet verilenlerdensin.”
«(Bence) ma'lûm olan zamanın (bir) gününe kadar».
O belli vaktin gününe kadar.»
قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَأُغۡوِيَنَّهُمۡ أَجۡمَعِينَ ٨٢
Öyle ise dedi: izzetine kasem ederim ki ben onların hepsini mutlak iğva eder sapıtırım.
Dedi ki: Senin izzetine yemin olsun ki ben, onların hepsini muhakkak azdırırım.
(82-83) İblis, “Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım” dedi.
Dedi: «Senin izzetine (mutlak kudretine, kahrına) andederim ki ben de artık onların hepsini muhakkak azdıracağım».
İblis: «senin izzet ve şerefine andolsun ki, onların tümünü azdıracağım» dedi.
إِلَّا عِبَادَكَ مِنۡهُمُ ٱلۡمُخۡلَصِينَ ٨٣
Ancak içlerinden ihlâs ile seçilmiş has kulların müstesnâ.
Ancak içlerinden ihlasa erdirilmiş kulların müstesna.
(82-83) İblis, “Senin şerefine andolsun ki, içlerinden ihlâslı kulların hariç, elbette onların hepsini azdıracağım” dedi.
«İçlerinden ihlâsa erdirilmiş (mü'min) kulların müstesna».
«Yalnız onlardan ihlas sahibi kullar hariç.»
قَالَ فَٱلۡحَقُّ وَٱلۡحَقَّ أَقُولُ ٨٤
Buyurdu ki o doğru ve ben hep doğruyu söylerim.
Buyurdu ki: İşte bu, haktır ve Ben, hakkı söylerim.
Allah, şöyle dedi: “İşte bu gerçektir. Ben de gerçeği söylüyorum:”
Buyurdu: «İşte bu doğru. Ben şu hakıykatı söyleyeyim»:
Allah: «İşte bu doğrudur. Ben gerçeği söylüyorum.
لَأَمۡلَأَنَّ جَهَنَّمَ مِنكَ وَمِمَّن تَبِعَكَ مِنۡهُمۡ أَجۡمَعِينَ ٨٥
Celâlim Hakk’ı için cehennemi mutlak dolduracağım senden ve onların sana tabi olanlarından topunuzdan tıka basa.
Muhakkak cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.
“Andolsun, cehennemi seninle ve onlardan sana uyanların hepsiyle dolduracağım.”
«Andolsun, cehennemi senden (senin cinsinden) ve onların (insanların) içinden sana tâbi' olanların hepsi ile dolduracağım».
Sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım» dedi.
قُلۡ مَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٖ وَمَآ أَنَا۠ مِنَ ٱلۡمُتَكَلِّفِينَ ٨٦
De ki: bir ecir istemiyorum sizden ona karşı ve ben o tekellüfcilerden değilim.
De ki: Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve ben, kendiliğimden bir şey iddia edenlerden de değilim.
(Ey Muhammed!) De ki: “Bundan (tebliğ görevinden) dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Ben kendiliğinden yükümlülük altına girenlerden değilim.”
(Habîbim) de ki: «Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum ve ben (size) kendiliğimden (bir şey) teklif edenlerden de değilim».
Ey Muhammed! De ki; «Buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum, kendimden bir şey teklif edenlerden de değilim.»