بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ ٱلْحِسَابِ ٥٣

İşte bu, o hesap günü için size vaadolunan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte hesab günü için size vaadolunan budur.

– İbni Kesir

İşte bunlar, hesap günü için size vaad edilenlerdir.

– Diyanet İşleri

İşte hesâb günü için size va'dolunagelen şey (ler) bunlardır.

– Hasan Basri Çantay

İşte hesap günü için size söz verilen bunlardır.

– Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُۥ مِن نَّفَادٍ ٥٤

İşte ki bu bizim rızkımız, muhakkak ki ona hiç tükenmek yok.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Doğrusu bu, Bizim rızkımızdır, onun için bitip tükenme yoktur.

– İbni Kesir

İşte bu bizim verdiğimiz rızıktır. Ona asla tükenme yoktur.

– Diyanet İşleri

Şübhe yok ki bü, bizim bitib tükenmeyecek rızkımızdır.

– Hasan Basri Çantay

Doğrusu, verdiğimiz rızıklar tükenmez.

– Seyyid Kutub

هَٰذَاۚ وَإِنَّ لِلطَّٰغِينَ لَشَرَّ مَـَٔابٍ ٥٥

Bu böyle, şüphesiz azgınlar için de fena bir istikbal (şer bir meâb) var.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bu böyle. Azgınlar için de sonucun en kötüsü vardır.

– İbni Kesir

(55-56) İşte böyle! Şüphesiz azgınlar için elbette kötü bir dönüş yeri, cehennem vardır. Onlar oraya girerler. Orası ne kötü bir yataktır!

– Diyanet İşleri

Bu, (ehl-i cennete mahsusdur). Azgınların gideceği yer ise muhakkak en kötü (bir merci) dir:

– Hasan Basri Çantay

Bu böyledir; ancak azgınlara kötü bir gelecek vardır.

– Seyyid Kutub

جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا فَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ ٥٦

Cehennem, ona yaslanacaklar, fakat o ne çirkin döşek.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Cehennem. Oraya girerler. Ne kötü bir konaktır.

– İbni Kesir

(55-56) İşte böyle! Şüphesiz azgınlar için elbette kötü bir dönüş yeri, cehennem vardır. Onlar oraya girerler. Orası ne kötü bir yataktır!

– Diyanet İşleri

Cehennem! Onlar buraya girecekler. Artık ne kötü döşekdir o!

– Hasan Basri Çantay

Cehenneme girerler. Orası ne kötü bir konaktır.

– Seyyid Kutub

هَٰذَا فَلْيَذُوقُوهُ حَمِيمٌ وَغَسَّاقٌ ٥٧

İşte, artık tatsınlar onu bir hamîm ve bir ğassâk.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte şu, kaynar su ve irin. Tatsınlar onu.

– İbni Kesir

İşte (azap), onu tatsınlar: Bir kaynar su ve bir irin.

– Diyanet İşleri

İşte o azâbı, (evet) onu tatsınlar (ki bu) kaynar su ve irindir.

– Hasan Basri Çantay

İşte bu kaynar su ve irindir, artık onu tatsınlar.

– Seyyid Kutub

وَءَاخَرُ مِن شَكْلِهِۦٓ أَزْوَٰجٌ ٥٨

Ve o şekilden bir diğeri: çifte çifte.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bunlara benzer daha başkaları da vardır.

– İbni Kesir

O azaba benzer çeşit çeşit başka azaplar da vardır.

– Diyanet İşleri

O şekilden başka daha diğer nevi' (azâb) lar da vardır.

– Hasan Basri Çantay

Ve daha başka çeşit çeşit azab vardır.

– Seyyid Kutub

هَٰذَا فَوْجٌ مُّقْتَحِمٌ مَّعَكُمْۖ لَا مَرْحَبًۢا بِهِمْۚ إِنَّهُمْ صَالُواْ ٱلنَّارِ ٥٩

Şu: bir alay: maıyyetinizde göğüs germiş; onlara merhaba yok, çünkü onlar cehenneme salınıyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bu topluluk, sizinle beraber göğüs gerenlerdir. Rahat yüzü görmesin onlar. Muhakkak cehenneme gireceklerdir.

– İbni Kesir

(Kendi aralarında şöyle derler:) “İşte sizinle beraber cehenneme tıkılacak bir grup. Onlara rahat ve huzur olmasın! Şüphesiz onlar cehenneme gireceklerdir.”

– Diyanet İşleri

İşte şu (nlar dünyâda) körü körüne maıyyetinize koşub giren güruhdur. Onlar rahat (huzur) görmesinler. Çünkü onlar (bihakkın) o ateşe gireceklerdir.

– Hasan Basri Çantay

İnkârcıların ileri gelenlerine «işte bu topluluk sizinle beraber gerçeğe karşı direnenlerdir. Onlar rahat yüzü görmesin. Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir» denir.

– Seyyid Kutub

قَالُواْ بَلْ أَنتُمْ لَا مَرْحَبًۢا بِكُمْۖ أَنتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَاۖ فَبِئْسَ ٱلْقَرَارُ ٦٠

Hayır, derler: size merhaba yok, onu bize siz takdim ettiniz, bakın ne fena yatak.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin. Bizi buraya siz sürdünüz. Ne kötü bir duraktır burası.

– İbni Kesir

O grup da, “Hayır, size rahat ve huzur olmasın. Bu cehennemi bizim önümüze siz sürdünüz. Orası ne kötü durak yeridir!” der.

– Diyanet İşleri

(Tâbi' olanlar rüesâya) derler: «Hayır, siz, asıl rahat (huzur) görmeyin. Bunu bizim önümüze siz getirdiniz. (Bakın) ne çirkin durum»!

– Hasan Basri Çantay

Toplulukta bulunanlar ise; «Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin; bizi buraya getiren sizsiniz, ne kötü bir duraktır» derler.

– Seyyid Kutub

قَالُواْ رَبَّنَا مَن قَدَّمَ لَنَا هَٰذَا فَزِدْهُ عَذَابًا ضِعْفًا فِى ٱلنَّارِ ٦١

Ya Rabbenâ derler: bize bunu takdim edene ateşde azâbı hemen kat kat artır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Rabbımız; bizi buraya kim sürdüyse ona ateşteki azabını kat kat arttır.

– İbni Kesir

Şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim sürdüyse, cehennemde onun azabını bir kat daha artır.”

– Diyanet İşleri

(Yine) onlar derler: «Ey Rabbimiz, bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateş içindeki azabını katmerli olarak artır».

– Hasan Basri Çantay

«Rabb'imiz! Bunu kim başımıza getirdiyse, ateşte onun azabını kat kat artır» derler.

– Seyyid Kutub

وَقَالُواْ مَا لَنَا لَا نَرَىٰ رِجَالًا كُنَّا نَعُدُّهُم مِّنَ ٱلْأَشْرَارِ ٦٢

Bir de derler ki: neye görmüyoruz biz o eşrardan saydığımız bir takım adamları.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve dediler ki: Bizim kendilerini kötülerden saydığımız adamları niçin burada görmüyoruz?

– İbni Kesir

Yine şöyle derler: “Dünyada kendilerini kötü saydığımız adamları acaba neden göremiyoruz?”

– Diyanet İşleri

(Azgınlar) derler: «Kendilerini (dünyâda) bayağılardan saydığımız adamları neye görmüyoruz»?

– Hasan Basri Çantay

«Bize ne oldu ki, dünyada iken kötülerden saydığımız adamları burada niçin görmüyoruz?» derler.

– Seyyid Kutub

أَتَّخَذْنَٰهُمْ سِخْرِيًّا أَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ ٱلْأَبْصَٰرُ ٦٣

Onları eğlence yerine tuttuktu ha! yoksa onlardan kaydı mı bu gözler?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onları alaya almıştık. Yoksa şimdi gözlere görünmez mi oldular?

– İbni Kesir

“(Cehennemlik değillerdi de) biz onları alaya mı almış olduk, yoksa (buradalar da) gözlerimizden mi kaçtılar?”

– Diyanet İşleri

«Biz onları eğlence edinirdik. Yoksa gözler (imiz) onlardan uzaklaşıb kaydı mı»?

– Hasan Basri Çantay

Hani onlarla alay ederdik. Yoksa onları gözden mi kaçırdık?

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu