بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلۡمَلَإِ ٱلۡأَعۡلَىٰ وَيُقۡذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٖ ٨

O şeytanlar, yüce alemi (Mele-i A'la'yı) dinleyemezler; her yandan kendilerine mermi gibi yıldızlar atılır.

– Seyyid Kutub

دُحُورٗاۖ وَلَهُمۡ عَذَابٞ وَاصِبٌ ٩

Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli azap vardır.

– Seyyid Kutub

إِلَّا مَنۡ خَطِفَ ٱلۡخَطۡفَةَ فَأَتۡبَعَهُۥ شِهَابٞ ثَاقِبٞ ١٠

Ancak meleklerin konuşmalarından bir sözü kapan olursa, onu da delen ve yakan alevli yıldızlar takip eder.

– Seyyid Kutub

فَٱسۡتَفۡتِهِمۡ أَهُمۡ أَشَدُّ خَلۡقًا أَم مَّنۡ خَلَقۡنَآۚ إِنَّا خَلَقۡنَٰهُم مِّن طِينٖ لَّازِبِۭ ١١

Şimdi sor onlara; «Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa, Bizim yarattıklarımız mı?» Aslında biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yarattık.

– Seyyid Kutub

بَلۡ عَجِبۡتَ وَيَسۡخَرُونَ ١٢

Ey Muhammed! Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seninle alay ediyorlar.

– Seyyid Kutub

وَإِذَا ذُكِّرُواْ لَا يَذۡكُرُونَ ١٣

Onlara öğüt verildiği vakit düşünüp öğüt almazlar.

– Seyyid Kutub

وَإِذَا رَأَوۡاْ ءَايَةٗ يَسۡتَسۡخِرُونَ ١٤

Bir mucize görseler onunla alay ederler.

– Seyyid Kutub

وَقَالُوٓاْ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّا سِحۡرٞ مُّبِينٌ ١٥

«Bu apaçık büyüdür» derler.

– Seyyid Kutub

أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ ١٦

Yani biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?

– Seyyid Kutub

أَوَءَابَآؤُنَا ٱلۡأَوَّلُونَ ١٧

Bizden önceki atalarımızda mı dirilecek?

– Seyyid Kutub

قُلۡ نَعَمۡ وَأَنتُمۡ دَٰخِرُونَ ١٨

De ki; «Evet, hem de hor ve hakir olarak dirileceksiniz.»

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu