بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

يُطَافُ عَلَيۡهِم بِكَأۡسٖ مِّن مَّعِينِۭ ٤٥

Maînden bir ke's ile üzerlerine pırlanılır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerine kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur,

– İbni Kesir

(45-46) Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır.

– Diyanet İşleri

Onların her biri (şerâb-ı) maıynden türlü kadehlerle tavaf (ve ziyaret edilir (ler).

– Hasan Basri Çantay

Önlerinden akan kaynaktan doldurulmuş kadehler dolaştırılır.

– Seyyid Kutub

بَيۡضَآءَ لَذَّةٖ لِّلشَّٰرِبِينَ ٤٦

Bembeyaz, içenlere lezzet.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ki bembeyazdır, içenlere zevk verir.

– İbni Kesir

(45-46) Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır.

– Diyanet İşleri

Bembeyaz. İçenlere bir lezzet.

– Hasan Basri Çantay

Berraktır, içenlere lezzet veren bir içki.

– Seyyid Kutub

لَا فِيهَا غَوۡلٞ وَلَا هُمۡ عَنۡهَا يُنزَفُونَ ٤٧

Onda ne bir gaile vardır, ne de başlarına vurur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Başağrısı yoktur onda ve sarhoş da etmez.

– İbni Kesir

Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar.

– Diyanet İşleri

Orada bir humar (baş ağrısı) da yok, onların bundan bîhuş olacakları da yok.

– Hasan Basri Çantay

O içkide ne sersemletme var, ne de onunla sarhoş olurlar.

– Seyyid Kutub

وَعِندَهُمۡ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرۡفِ عِينٞ ٤٨

Yanlarında iri gözlü nazarlarını kasretmiş nazenînler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yanlarında el değmemiş ve bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş iri gözlüler vardır.

– İbni Kesir

Yanlarında bakışlarını yalnızca kendilerine çevirmiş iri gözlü eşler vardır.

– Diyanet İşleri

Yanlarında da nazarlarını yalınız zevclerine atfetmiş iri (şahin) gözlü kadınlar vardır,

– Hasan Basri Çantay

Yanlarında da bakışlarını yalnız kendisine çevirmiş iri gözlü eşler vardır.

– Seyyid Kutub

كَأَنَّهُنَّ بَيۡضٞ مَّكۡنُونٞ ٤٩

Sanki saklı yumurtalar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sanki onlar, saklı bir yumurta gibidirler.

– İbni Kesir

Sanki onlar (beyazlıklarıyla), saklanmış (gün yüzü görmemiş) yumurtalardır.

– Diyanet İşleri

ki bunlar (kuş tüyleriyle) örtülüb saklanmış yumurtalar gibidir.

– Hasan Basri Çantay

Saklı yumurtalar gibi bembeyaz eşler.

– Seyyid Kutub

فَأَقۡبَلَ بَعۡضُهُمۡ عَلَىٰ بَعۡضٖ يَتَسَآءَلُونَ ٥٠

Derken bazısı bazısına dönmüş soruyorlardır:

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir kısmı bir kısmına dönerek soruştururlar.

– İbni Kesir

Derken birbirlerine yönelip sorarlar.

– Diyanet İşleri

(Ehl-i cennetden) kimi kimine dönüb sorarlar.

– Hasan Basri Çantay

Cennet ehli birbirine dönmüş sorarlar.

– Seyyid Kutub

قَالَ قَآئِلٞ مِّنۡهُمۡ إِنِّي كَانَ لِي قَرِينٞ ٥١

İçlerinden bir söyleyen "benim der: bir karînim vardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İçlerinden bir sözcü der ki: Benim bir dostum vardı.

– İbni Kesir

İçlerinden biri der ki: “Benim bir arkadaşım vardı.”

– Diyanet İşleri

İçlerinden bir sözcü der ki : «Hakıykat, benim (dünyâda) bir arkadaşım vardı.

– Hasan Basri Çantay

Onlardan biri: «Benim de bir arkadaşım vardı.»

– Seyyid Kutub

يَقُولُ أَءِنَّكَ لَمِنَ ٱلۡمُصَدِّقِينَ ٥٢

Derdi: sen cidden inananlardan mısın?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Derdi ki: Sen de mi tasdik edenlerdensin?

– İbni Kesir

“Sen de tekrar dirilmeyi tasdik edenlerden misin?” derdi.

– Diyanet İşleri

(Bana:) «Gerçek sen de (tekrar dirilmiye) kat'î inananlardan mısın?» derdi.

– Hasan Basri Çantay

Bana «Sende mi doğrulayanlardansın?»

– Seyyid Kutub

أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَدِينُونَ ٥٣

Öldüğümüz de bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakit hakikaten biz cezalanacak mıyız?".

– Elmalılı Hamdi Yazır

Öldüğümüz, toprak ve bir yığın kemik olduğumuz zaman mı, biz mi ceza göreceğiz?

– İbni Kesir

“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi hesaba çekileceğiz?”

– Diyanet İşleri

«Biz öldüğümüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğumuz zaman mı, hakîkaten biz mi cezalanmış olacağız»?

– Hasan Basri Çantay

Biz ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman mı dirilip yaptığımız işlere göre cezalanacağız?

– Seyyid Kutub

قَالَ هَلۡ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ ٥٤

Nasıl der bir bakıştırır mısınız:

– Elmalılı Hamdi Yazır

Siz, onu bilir misiniz? dedi.

– İbni Kesir

Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der.

– Diyanet İşleri

(O sözü söyleyen zât, ihvanına) der ki: «Siz (onun iç yüzüne) vaakıf olucular mısınız?»

– Hasan Basri Çantay

Yanındakilere; «Siz onu bilir misiniz?» der.

– Seyyid Kutub

فَٱطَّلَعَ فَرَءَاهُ فِي سَوَآءِ ٱلۡجَحِيمِ ٥٥

Derken bakmış onu tâ cehennemin ortasında görmüştür.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bir bakar ve onu cehennemin ortasında görmüştür.

– İbni Kesir

Kendisi de bakar ve onu cehennemin ortasında görür.

– Diyanet İşleri

Derken o (bizzat) bakıb bunu o çılgın ateşin ta ortasında gördü.

– Hasan Basri Çantay

Bir bakar, onu cehennemin ortasında görür.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu