بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٣٩

Maamafih başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalanacaksınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve yapmış olduğunuzdan başkasıyla cezalandırılmayacaksınız.

— İbni Kesir

Siz ancak işlediklerinizin karşılığı ile cezalandırılırsınız.

— Diyanet İşleri

Yapmakda idiğiniz şeylerden başkasiyle de cezalandırılmayacaksınız.

— Hasan Basri Çantay

Sadece yaptığınız işlerle cezalandırılıyorsunuz.

— Seyyid Kutub

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ ﴿٤٠

Müstesnâ ancak Allah’ın ihlâs verilmiş kulları.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ancak Allah'ın ihlasa erdirilmiş kulları müstesna.

— İbni Kesir

Ancak Allah’ın halis kulları başka.

— Diyanet İşleri

Allahın ihlâsa (ve samîmiyyete) erdirilmiş kulları müstesna.

— Hasan Basri Çantay

Ancak Allah'a gönülden bağlı kulları bu cezanın dışındadır.

— Seyyid Kutub

أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ ﴿٤١

Onlar için bir "malûm rızık" var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte onlar için, ma'lum bir rızık vardır.

— İbni Kesir

(41-42) İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir.

— Diyanet İşleri

Onlar böyle. Onlar için (haassaları) ma'lûm bir rızık vardır.

— Hasan Basri Çantay

Onlar için bilinen rızık vardır.

— Seyyid Kutub

فَوَٰكِهُۖ وَهُم مُّكْرَمُونَ ﴿٤٢

Meyveler, ve onlar hep ikram olunurlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve meyveler. Onlar, ikram edilenlerdir;

— İbni Kesir

(41-42) İşte onlar için belli bir rızık, meyveler vardır. Onlar ikram gören kimselerdir.

— Diyanet İşleri

Türlü meyveler. Onlar (izzet ve) ikram edilmiş kimselerdir,

— Hasan Basri Çantay

Çeşit çeşit meyveler vardır.

— Seyyid Kutub

فِى جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ﴿٤٣

Naîm cennetlerinde.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Naim cennetlerinde,

— İbni Kesir

Onlar Naîm cennetlerindedirler.

— Diyanet İşleri

Naıym cennetlerinde,

— Hasan Basri Çantay

Nimet cennetlerinde.

— Seyyid Kutub

عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَٰبِلِينَ ﴿٤٤

Karşılıklı tahtlar üzerinde.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Karşılıklı tahtlar üzerinde.

— İbni Kesir

Koltuklar üzerinde karşılıklı olarak otururlar.

— Diyanet İşleri

Birbiriyle karşılıklı tahtlar üzerinde.

— Hasan Basri Çantay

Tahtlar üzerinde karşılıklı otururlar.

— Seyyid Kutub

يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍۭ ﴿٤٥

Maînden bir ke's ile üzerlerine pırlanılır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerine kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur,

— İbni Kesir

(45-46) Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır.

— Diyanet İşleri

Onların her biri (şerâb-ı) maıynden türlü kadehlerle tavaf (ve ziyaret edilir (ler).

— Hasan Basri Çantay

Önlerinden akan kaynaktan doldurulmuş kadehler dolaştırılır.

— Seyyid Kutub

بَيْضَآءَ لَذَّةٍ لِّلشَّٰرِبِينَ ﴿٤٦

Bembeyaz, içenlere lezzet.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ki bembeyazdır, içenlere zevk verir.

— İbni Kesir

(45-46) Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır.

— Diyanet İşleri

Bembeyaz. İçenlere bir lezzet.

— Hasan Basri Çantay

Berraktır, içenlere lezzet veren bir içki.

— Seyyid Kutub

لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنزَفُونَ ﴿٤٧

Onda ne bir gaile vardır, ne de başlarına vurur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Başağrısı yoktur onda ve sarhoş da etmez.

— İbni Kesir

Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar.

— Diyanet İşleri

Orada bir humar (baş ağrısı) da yok, onların bundan bîhuş olacakları da yok.

— Hasan Basri Çantay

O içkide ne sersemletme var, ne de onunla sarhoş olurlar.

— Seyyid Kutub

وَعِندَهُمْ قَٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ عِينٌ ﴿٤٨

Yanlarında iri gözlü nazarlarını kasretmiş nazenînler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yanlarında el değmemiş ve bakışlarını yalnız eşlerine çevirmiş iri gözlüler vardır.

— İbni Kesir

Yanlarında bakışlarını yalnızca kendilerine çevirmiş iri gözlü eşler vardır.

— Diyanet İşleri

Yanlarında da nazarlarını yalınız zevclerine atfetmiş iri (şahin) gözlü kadınlar vardır,

— Hasan Basri Çantay

Yanlarında da bakışlarını yalnız kendisine çevirmiş iri gözlü eşler vardır.

— Seyyid Kutub

كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَّكْنُونٌ ﴿٤٩

Sanki saklı yumurtalar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sanki onlar, saklı bir yumurta gibidirler.

— İbni Kesir

Sanki onlar (beyazlıklarıyla), saklanmış (gün yüzü görmemiş) yumurtalardır.

— Diyanet İşleri

ki bunlar (kuş tüyleriyle) örtülüb saklanmış yumurtalar gibidir.

— Hasan Basri Çantay

Saklı yumurtalar gibi bembeyaz eşler.

— Seyyid Kutub

AYARLAR