بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ ﴿٣٤

Biz (diğer) günahkârlara (da) muhakkak böyle yapacağız.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّهُمْ كَانُوٓاْ إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ ﴿٣٥

Çünkü onlar «Allahdan başka hiçbir Tanrı yok» denildiği vakit büyüklük taslarlardı,

— Hasan Basri Çantay

وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوٓاْ ءَالِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَّجْنُونٍۭ ﴿٣٦

«Biz mecnun bir şâir için ma'budlarımızdan vaz mı geçecekmişiz?» derler (di).

— Hasan Basri Çantay

بَلْ جَآءَ بِٱلْحَقِّ وَصَدَّقَ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿٣٧

Hayır, o, hak (ve hakıykat) ı getirmiş, bütün peygamberleri de tasdıyk etmişdir.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّكُمْ لَذَآئِقُواْ ٱلْعَذَابِ ٱلْأَلِيمِ ﴿٣٨

Elbette siz o acıklı azâbı tadıcısınız.

— Hasan Basri Çantay

وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٣٩

Yapmakda idiğiniz şeylerden başkasiyle de cezalandırılmayacaksınız.

— Hasan Basri Çantay

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ ﴿٤٠

Allahın ihlâsa (ve samîmiyyete) erdirilmiş kulları müstesna.

— Hasan Basri Çantay

أُوْلَٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ ﴿٤١

Onlar böyle. Onlar için (haassaları) ma'lûm bir rızık vardır.

— Hasan Basri Çantay

فَوَٰكِهُۖ وَهُم مُّكْرَمُونَ ﴿٤٢

Türlü meyveler. Onlar (izzet ve) ikram edilmiş kimselerdir,

— Hasan Basri Çantay

فِى جَنَّٰتِ ٱلنَّعِيمِ ﴿٤٣

Naıym cennetlerinde,

— Hasan Basri Çantay

عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَٰبِلِينَ ﴿٤٤

Birbiriyle karşılıklı tahtlar üzerinde.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR