بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَقَالُواْ يَٰوَيْلَنَا هَٰذَا يَوْمُ ٱلدِّينِ ﴿٢٠

Eyvah bizlere derler bu o din günü.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve dediler ki: Vay bize, bu; din günüdür.

— İbni Kesir

Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.”

— Diyanet İşleri

«Eyvah bize, derler, bu, ceza ve hesâb günüdür».

— Hasan Basri Çantay

«Vah bize, bu ceza günüdür» derler.

— Seyyid Kutub

هَٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ ﴿٢١

Bu işte o sizin yalan dediğiniz fasıl günü.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu, ayırdetme günüdür ki siz, onu yalanlamıştınız.

— İbni Kesir

Onlara, “İşte bu, yalanlamakta olduğunuz hüküm ve ayırım günüdür” denilir.

— Diyanet İşleri

(Evet), bu, sizin tekzib eder olduğunuz ayırdetme günüdür.

— Hasan Basri Çantay

Onlara «İşte bu yalanladığınız hüküm günüdür» denir.

— Seyyid Kutub

ٱحْشُرُواْ ٱلَّذِينَ ظَلَمُواْ وَأَزْوَٰجَهُمْ وَمَا كَانُواْ يَعْبُدُونَ ﴿٢٢

Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allah’dan başka taptıkları şeyleri.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Zulmetmiş olanları ve onların eşlerini toplayın. Onların taptıklarını da;

— İbni Kesir

(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”

— Diyanet İşleri

(22-23) (Meleklere:) «O zulmedenleri, onlara eş olanları, Allâhı bırakıb tapmakda ısraar etdikleri şeyleri bir araya toplayın da cehennem yoluna götürün» (dediler).

— Hasan Basri Çantay

Yüce Allah meleklerine emreder: «Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve taptıklarını

— Seyyid Kutub

مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلْجَحِيمِ ﴿٢٣

Toplayın da götürün onları sırata; cehennem köprüsüne doğru.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'tan başka. Ve onları cehennem yoluna götürün.

— İbni Kesir

(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”

— Diyanet İşleri

(22-23) (Meleklere:) «O zulmedenleri, onlara eş olanları, Allâhı bırakıb tapmakda ısraar etdikleri şeyleri bir araya toplayın da cehennem yoluna götürün» (dediler).

— Hasan Basri Çantay

Allah'dan başka (taptıklarına) onlara cehennemin yolunu gösterin.

— Seyyid Kutub

وَقِفُوهُمْۖ إِنَّهُم مَّسْـُٔولُونَ ﴿٢٤

Ve tevkif edin onları, çünkü sorguya çekilecekler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Durdurun onları. Çünkü onlar sorumludurlar.

— İbni Kesir

(22-24) Allah, meleklere şöyle emreder: “Zulmedenleri, eşlerini ve Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarını toplayın, onları cehennemin yoluna koyun ve onları tutuklayın. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”

— Diyanet İşleri

«Onları habsedin. Çünkü onlar mes'uldürler».

— Hasan Basri Çantay

Durdurun onları, çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.

— Seyyid Kutub

مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ ﴿٢٥

Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?

— İbni Kesir

Onlara, “Ne diye yardımlaşmıyorsunuz?” denir.

— Diyanet İşleri

«Size ne oldu? Birbirinize yardım etmiyorsunuz ya»!

— Hasan Basri Çantay

Şöyle sorulur: «Size ne oldu ki, birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?»

— Seyyid Kutub

بَلْ هُمُ ٱلْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ ﴿٢٦

Hayır bu gün onlara teslim olmuşlardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır; onlar bugün, teslim olmuşlardır.

— İbni Kesir

Hayır, onlar bugün teslim olmuş kimselerdir.

— Diyanet İşleri

Hayır, bugün onlar (zilletle) boyun eğmişlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.

— Seyyid Kutub

وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَآءَلُونَ ﴿٢٧

Ve bazısına dönmüş soruyorlardır:

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bir kısmı bir kısmına dönerek soruştururlar.

— İbni Kesir

Birbirlerine yönelip sorarlar (çekişirler).

— Diyanet İşleri

Onlardan kimi kimine yönelib birbirini mes'ûl tutmıya kalkışırlar.

— Hasan Basri Çantay

Onlardan kimi kimine yönelip birbirini mesul tutmaya kalkışırlar.

— Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ إِنَّكُمْ كُنتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ ٱلْيَمِينِ ﴿٢٨

Siz diyorlardır: bize sağdan gelir dururdunuz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve derler ki: Doğrusu siz, bize sağdan gelirdiniz.

— İbni Kesir

Şöyle derler: “Siz bize sağdan gelirdiniz. Bize haktan yana görünürdünüz.”

— Diyanet İşleri

«Hakıykat siz, derler, biz sağdan (suret-i hakdan) gelirdiniz».

— Hasan Basri Çantay

«Doğrusu siz bize sağdan gelirdiniz» derler.

— Seyyid Kutub

قَالُواْ بَل لَّمْ تَكُونُواْ مُؤْمِنِينَ ﴿٢٩

Yok, diyorlardır: siz inanmamıştınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar da derler ki: Hayır, siz zaten iman edenler olmamıştınız.

— İbni Kesir

Diğerleri de onlara şöyle derler: “Hayır, siz zaten mü’min kimseler değildiniz.”

— Diyanet İşleri

(Metbu'ları da:) «Hayır, siz (esasen) îman ediciler değildiniz», derler,

— Hasan Basri Çantay

Onlar da şöyle derler: «Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz.»

— Seyyid Kutub

وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُم مِّن سُلْطَٰنٍۭۖ بَلْ كُنتُمْ قَوْمًا طَٰغِينَ ﴿٣٠

Ve bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir kavim idiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bizim, sizin üstünüzde bir hakimiyetimiz de yoktu. Aksine siz, azgınlar topluluğu oldunuz.

— İbni Kesir

“Bizim, sizin üzerinizde hiçbir hâkimiyetimiz yoktu. Hatta siz azgın bir kavimdiniz.”

— Diyanet İşleri

«Ve bizim size karşı bir haakimiyyetimiz de yokdu. Bil'akis siz (de bizim gibi) azgınlar güruhu idiniz».

— Hasan Basri Çantay

«Ve bizim size karşı bir hakimiyetimiz de yoktu. Bilakis siz azgınlar güruhu idiniz.»

— Seyyid Kutub

AYARLAR