بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَكَفَرُواْ بِهِۦۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿١٧٠

Fakat şimdi ona küfrettiler, artık ileride bilecekler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonunda O'na küfrettiler, ama ilerde bileceklerdir.

— İbni Kesir

Fakat (kitap gelince) onu inkâr ettiler. Yakında (sonlarının ne olacağını) bilecekler.

— Diyanet İşleri

Şimdi ise ona (inanmayıb) kâfir oldular, ileride (küfürlerinin akıbetini) bileceklerdir ya.

— Hasan Basri Çantay

Ancak o uyarıyı inkâr ettiler, yakında inkârlarının sonucunu bileceklerdir.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿١٧١

Celâlim Hakk’ı için risaletle gönderilen kullarımız hakkında şu kelimemiz sebkat etmiştir:

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Bizim, gönderilen kullarımız hakkında sözümüz geçmiştir:

— İbni Kesir

Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti:

— Diyanet İşleri

Andolsun ki (peygamber olarak) gönderilen kullarımız hakkında bizim geçmiş sözümüz (vardır):

— Hasan Basri Çantay

Andolsun ki, peygamber kullarımıza şu sözleri vermişizdir.

— Seyyid Kutub

إِنَّهُمْ لَهُمُ ٱلْمَنصُورُونَ ﴿١٧٢

"Onlar elbette onlar muhakkak muzaffer olacaklardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar muhakkak yardım görenlerdir.

— İbni Kesir

“Onlara mutlaka yardım edilecektir.”

— Diyanet İşleri

«Muhakkak onlar, behemehal onlar mansur (ve muzafferdirler.

— Hasan Basri Çantay

Mutlaka kendilerine yardım edilecektir.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ ٱلْغَٰلِبُونَ ﴿١٧٣

Ve elbette bizim askerlerimiz mutlak onlar galib geleceklerdir".

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve şüphesiz ki Bizim askerlerimiz; onlar galiblerdir.

— İbni Kesir

“Şüphesiz ordularımız galip gelecektir.”

— Diyanet İşleri

«Muhakkak bizim ordumuz, her halde onlar galebe edicidirler.

— Hasan Basri Çantay

Ve galip gelecek olanlar, mutlaka bizim ordumuzdur.

— Seyyid Kutub

فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ ﴿١٧٤

Onun için yüz çevir de onlardan bir zamana kadar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

— İbni Kesir

O hâlde, bir süreye kadar onlardan yüz çevir

— Diyanet İşleri

Onun için (Habîbim) sen bir zamana kadar onlardan yüz çevir,

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

— Seyyid Kutub

وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ ﴿١٧٥

Gör onları: yakında görecekler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gözetleyiver onları, ilerde göreceklerdir.

— İbni Kesir

Gözetle onları, yakında onlar da görecekler.

— Diyanet İşleri

Gözetle onları. Kendileri de (başlarına geleceği) yakında göreceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.

— Seyyid Kutub

أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ﴿١٧٦

Ya şimdi bizim azâbımızı mı iviyorlar?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa azabımızı mı çabucak istiyorlar?

— İbni Kesir

Yoksa onlar azabımızı acele mi istiyorlar?

— Diyanet İşleri

Şimdi onlar çarçabuk bizim azabımızı mı istiyorlar?

— Hasan Basri Çantay

Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?

— Seyyid Kutub

فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَآءَ صَبَاحُ ٱلْمُنذَرِينَ ﴿١٧٧

Amma onların sahasına indiği vakit ne fenadır o acı haber verilenlerin sabahı!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Fakat o, yurtlarına indiğinde uyarılanların sabahı ne kötü olur.

— İbni Kesir

Fakat azabımız onların yurtlarına indiğinde, o uyarılmış olanların sabahı ne kötü olur!

— Diyanet İşleri

Fakat bu, onların bölgesine çökünce (gelecek tehlikelerle öteden beri) korkutulan onların sabahı ne kötü (olacak) dır!

— Hasan Basri Çantay

Fakat o azap yurtlarına indiği vakit uyarılmış olanların hali ne kötü olur!

— Seyyid Kutub

وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ ﴿١٧٨

Yine sen yüz çevir de onlardan bir zamana kadar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

— İbni Kesir

Ey Muhammed! Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.

— Diyanet İşleri

Sen (Habîbim) bir zamana kadar onlardan yüz çevir.

— Hasan Basri Çantay

Bir süreye kadar onları kendi hallerine bırak.

— Seyyid Kutub

وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ ﴿١٧٩

Gör, yakında görecekler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gözetleyiver, ilerde göreceklerdir.

— İbni Kesir

(Bekle ve) gör. Onlar da yakında görecekler.

— Diyanet İşleri

Gözetle (onları). Onlar da göreceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Ve bekle de gör, onlar da göreceklerdir.

— Seyyid Kutub

سُبْحَٰنَ رَبِّكَ رَبِّ ٱلْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿١٨٠

Tesbih o izzetin sahibi Rabb’ine onların vasıflarından.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tenzih ederiz senin izzet sahibi Rabbını, onların nitelemekte olduklarından.

— İbni Kesir

Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir.

— Diyanet İşleri

Galebe saahibi Rabbin onların isnâd etmekde oldukları vasıflardan yücedir, münezzehdir.

— Hasan Basri Çantay

Kudret ve şeref sahibi Rabb'in, onların taktıkları sıfatlardan münezzehtir, yücedir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR