بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَأْتُواْ بِكِتَٰبِكُمْ إِن كُنتُمْ صَٰدِقِينَ ﴿١٥٧

O halde getirin kitabınızı sadıksanız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer sadıklardan iseniz kitabınızı getirin.

— İbni Kesir

Eğer doğru söyleyen kimseler iseniz getirin (bu delili içeren) kitabınızı!

— Diyanet İşleri

Öyle ise, eğer (davanızda) doğru söyleyenlerseniz, getirin kitabınızı.

— Hasan Basri Çantay

Eğer doğru iseniz kitabınızı getirin.

— Seyyid Kutub

وَجَعَلُواْ بَيْنَهُۥ وَبَيْنَ ٱلْجِنَّةِ نَسَبًاۚ وَلَقَدْ عَلِمَتِ ٱلْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ ﴿١٥٨

Bir de onunla cinler beyninde bir neseb uydururlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O'nunla cinnler arasında bir neseb bağı uydurdular. Andolsun ki; cinnler de, onların götürüleceklerini bilmektedirler.

— İbni Kesir

Allah ile cinler arasında da nesep bağı kurdular. Oysa cinler de kendilerinin Allah’ın huzuruna getirileceklerini bilirler.

— Diyanet İşleri

Bir de Onunla cinler arasında bir hısımlık uydurdular. Andolsun ki bizzat cinler dahi onların behemehal (cehenneme) ihzaaren getirileceklerini (pek iyi) bilmiş (ler) dir.

— Hasan Basri Çantay

Allah'la cinler arasında soy bağı uydurdular. Andolsun cinler de, kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.

— Seyyid Kutub

سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿١٥٩

Celâlim Hakk’ı için cinler bilirler ki onlar ihzar olunacaklardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, onların nitelendirdiklerinden münezzehtir.

— İbni Kesir

Allah, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir.

— Diyanet İşleri

Allah, onların isnâd edegeldiklerinden yücedir, münezzehdir.

— Hasan Basri Çantay

Haşa! Allah, onların taktıkları sıfatlardan münezzehtir.

— Seyyid Kutub

إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ ﴿١٦٠

Münezzeh sübhan o Allah onların isnad ettikleri vasıflardan.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ın ihlasa erdirilmiş kulları müstesna.

— İbni Kesir

Ancak Allah’ın ihlâslı kulları bunlar gibi değildir.

— Diyanet İşleri

Allahın ihlâsa erdirilmiş kulları bunlar gibi değil.

— Hasan Basri Çantay

Allah'a gönülden bağlı kullar, bunların dışındadır.

— Seyyid Kutub

فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ ﴿١٦١

Lâkin Allah’ın ihlâs ile secilen kulları başka.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki sizler ve taptıklarınız,

— İbni Kesir

(161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz.

— Diyanet İşleri

Ne siz, ne de tapmakda olduklarınız,

— Hasan Basri Çantay

Ey inkârcılar! Ne siz ne de taptıklarınız.

— Seyyid Kutub

مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَٰتِنِينَ ﴿١٦٢

Çünkü siz ve taptıklarınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O'na karşı hiç fitneleyebilecek değilsiniz.

— İbni Kesir

(161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz.

— Diyanet İşleri

Siz Onun aleyhinde (hiçbir ferdi) fitneye (ve fesada) sürükleyecek (bir kudretde) değilsinizdir.

— Hasan Basri Çantay

Kimseyi Allah'a karşı kandırıp yoldan çıkaramazsınız.

— Seyyid Kutub

إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ ٱلْجَحِيمِ ﴿١٦٣

Ona karşı kimseyi meftun edemezsiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Tabii cehenneme girecek olan müstesna.

— İbni Kesir

(161-163) (Ey müşrikler!) Ne siz ve ne de taptıklarınız, cehenneme gireceklerden başkasını kandırıp Allah’ın yolundan saptırabilirsiniz.

— Diyanet İşleri

Meğer ki kendisi cehenneme girecek kimse olsun.

— Hasan Basri Çantay

Ancak cehenneme girecek olanları kandırırsınız.

— Seyyid Kutub

وَمَا مِنَّآ إِلَّا لَهُۥ مَقَامٌ مَّعْلُومٌ ﴿١٦٤

Meğer ki Cahîm’e saldıran olsun.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bizim her birimizin belirli bir makamı vardır.

— İbni Kesir

(Melekler derler ki:) “Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır.”

— Diyanet İşleri

Bizden kimse müstesna olmamak üzere her biri için ma'lûm birer makam vardır.

— Hasan Basri Çantay

Melekler: «Bizim içimizden herkesin belli makamı vardır.»

— Seyyid Kutub

وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلصَّآفُّونَ ﴿١٦٥

Bizden ise her birimiz için bir makamı malûm vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve muhakkak ki biz; saf bağlayıp duranlarız.

— İbni Kesir

“Şüphesiz biz (orada) saf duranlarız.”

— Diyanet İşleri

Biziz o saf saf dizilenler mutlak biz.

— Hasan Basri Çantay

Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلْمُسَبِّحُونَ ﴿١٦٦

Ve biz elbette biz o saf dizenleriz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve muhakkak ki biz; tesbih edenleriz.

— İbni Kesir

“Şüphesiz biz (Allah’ı) tespih edip yüceltenleriz.”

— Diyanet İşleri

Biziz o tesbîh edenler de mutlak biz.

— Hasan Basri Çantay

Allah'ı tesbih edenleriz.

— Seyyid Kutub

وَإِن كَانُواْ لَيَقُولُونَ ﴿١٦٧

Ve biz elbette biz o tesbih edenleriz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar her ne kadar şöyle diyor idiyseler de;

— İbni Kesir

(167-169) Müşrikler) şunu da söylüyorlardı: “Eğer yanımızda öncekilere verilen kitaplardan bir kitap olsaydı, elbette biz ihlâslı kullar olurduk.”

— Diyanet İşleri

Hakıykat (müşrikler evvelce) şu kat'î sözü söylüyorlardı :

— Hasan Basri Çantay

Putperestler şöyle diyorlardı.

— Seyyid Kutub

AYARLAR