بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَدۡ صَدَّقۡتَ ٱلرُّءۡيَآۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ ١٠٥

Rüyayı gerçek tasdik eyledin, biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen rü'yayı gerçekleştirdin. Elbette Biz, ihsan edenleri böylece mükafatlandırırız.

– İbni Kesir

“Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.”

– Diyanet İşleri

(104-105) Biz ona: «Yâ Ibrâhîm, rü'yâna sadâkat gösterdin. Şübhesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız» diye nida etdik.

– Hasan Basri Çantay

Sen rüyayı doğruladın; biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.

– Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلۡبَلَٰٓؤُاْ ٱلۡمُبِينُ ١٠٦

Şüphesiz ki bu açık bir ibtilâ, katî bir imtihan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki bu, apaçık bir imtihandı.

– İbni Kesir

“Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.”

– Diyanet İşleri

Hakıykat, bu, apaçık ve kat'î bir imtihandı.

– Hasan Basri Çantay

Gerçekten bu apaçık bir imtihan idi.

– Seyyid Kutub

وَفَدَيۡنَٰهُ بِذِبۡحٍ عَظِيمٖ ١٠٧

Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.

– İbni Kesir

Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.

– Diyanet İşleri

Ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.

– Hasan Basri Çantay

Ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.

– Seyyid Kutub

وَتَرَكۡنَا عَلَيۡهِ فِي ٱلۡأٓخِرِينَ ١٠٨

Namına da bıraktık sonrakiler içinde.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonrakiler arasında ona da bıraktık.

– İbni Kesir

Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.

– Diyanet İşleri

Sonra gelen (peygamberler ve ümmet) ler arasında ona (iyi bir nam) bırakdık.

– Hasan Basri Çantay

Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık.

– Seyyid Kutub

سَلَٰمٌ عَلَىٰٓ إِبۡرَٰهِيمَ ١٠٩

Selâm İbrahim’e.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Selam olsun İbrahim'e.

– İbni Kesir

İbrahim’e selâm olsun.

– Diyanet İşleri

(Bizden) selam İbrâhîme.

– Hasan Basri Çantay

İbrahim'e selâm olsun.

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ ١١٠

Böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, ihsan edenleri işte böyle mükafatlandırırız.

– İbni Kesir

İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.

– Diyanet İşleri

Biz iyi hareket edenleri işte böyle mükâfatlandırırız.

– Hasan Basri Çantay

İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.

– Seyyid Kutub

إِنَّهُۥ مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١١١

Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki o, mü'min kullarımızdandı.

– İbni Kesir

Çünkü o mü’min kullarımızdandı.

– Diyanet İşleri

Hakıykat o, mü'min kullarımızdandı.

– Hasan Basri Çantay

Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı.

– Seyyid Kutub

وَبَشَّرۡنَٰهُ بِإِسۡحَٰقَ نَبِيّٗا مِّنَ ٱلصَّٰلِحِينَ ١١٢

Bir de onu salihînden bir peygamber olmak üzere İshak ile müjdeledik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ona salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak'ı müjdeledik.

– İbni Kesir

Biz onu salihlerden bir peygamber olarak İshak ile de müjdeledik.

– Diyanet İşleri

Ona saalihlerden bir peygamber olmak üzere de İshakı müjdeledik.

– Hasan Basri Çantay

Biz ona iyilerden bir peygamber olacak İshak'ı müjdeledik.

– Seyyid Kutub

وَبَٰرَكۡنَا عَلَيۡهِ وَعَلَىٰٓ إِسۡحَٰقَۚ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحۡسِنٞ وَظَالِمٞ لِّنَفۡسِهِۦ مُبِينٞ ١١٣

Hem ona hem İshaka bereketler verdik * İkisinin zürriyyetinden de hem muhsin olan var hem de nefsine açık zulmeden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onu da, İshak'ı da mübarek kıldık. O ikisinin soyundan ihsan eden de vardır, kendisine açıkça zulmeden de.

– İbni Kesir

Onu da İshak’ı da uğurlu kıldık. Her ikisinin nesillerinden iyilik yapanlar da vardı, kendine apaçık zulmedenler de.

– Diyanet İşleri

Hem ona, hem Ishaka (feyz-ü) bereketler verdik. Her ikisinin neslinden iyi hareket edeni de vardır, nefsine apaçık zulm edeni de.

– Hasan Basri Çantay

Kendisini ve İshak'ı kutlu ve bereketli kıldık. Her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, açıkça kendisine zulmeden de olacaktır.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَٰرُونَ ١١٤

Celâlim Hakk’ı için Musâ ile Harûn’u da minnetdâr eyledik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Musa ve Harun'a da lutuf da bulunmuştuk.

– İbni Kesir

Andolsun, biz Mûsâ’ya ve Hârûn’a da lütufta bulunduk.

– Diyanet İşleri

Andolsun biz Muusâya da, Hâruuna da nimetler verdik.

– Hasan Basri Çantay

Andolsun Musa'ya ve Harun'a da lütuflarda bulunduk.

– Seyyid Kutub

وَنَجَّيۡنَٰهُمَا وَقَوۡمَهُمَا مِنَ ٱلۡكَرۡبِ ٱلۡعَظِيمِ ١١٥

Hem kendilerini ve kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O ikisini de, kavimlerini de büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.

– İbni Kesir

Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

– Diyanet İşleri

Hem onlar, hem kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

– Hasan Basri Çantay

Onları ve kavimlerini büyük sıkıntılardan kurtardık.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu