بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

فَبَشَّرۡنَٰهُ بِغُلَٰمٍ حَلِيمٖ ١٠١

Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz de ona, hilim sahibi bir oğul müjdeledik.

– İbni Kesir

Biz de ona uysal bir oğul müjdeledik.

– Diyanet İşleri

Biz de ona çok uysal bir oğul müjdesini verdik.

– Hasan Basri Çantay

Biz ona yumuşak huylu bir erkek çocuk müjdeledik.

– Seyyid Kutub

فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ ٱلسَّعۡيَ قَالَ يَٰبُنَيَّ إِنِّيٓ أَرَىٰ فِي ٱلۡمَنَامِ أَنِّيٓ أَذۡبَحُكَ فَٱنظُرۡ مَاذَا تَرَىٰۚ قَالَ يَٰٓأَبَتِ ٱفۡعَلۡ مَا تُؤۡمَرُۖ سَتَجِدُنِيٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلصَّٰبِرِينَ ١٠٢

Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaallah sabirînden bulacaksın.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca dedi ki: Oğulcuğum; doğrusu ben, rüyada iken seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, ne dersin? O da dedi ki: Babacığım; sana emrolunanı yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun.

– İbni Kesir

Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi.

– Diyanet İşleri

Artık o (oğul İbrâhîmin) yanında koşmak çağına erince (babası) «Oğulcağızım, dedi, ben seni rü'yamda boğazlıyorum görüyorum. Bak artık ne düşünürsün». (Oğlu) dedi: «Babacığım, sana edilen emir ne ise yap. İnşâallah beni sabredenlerden bulacaksın».

– Hasan Basri Çantay

Çocuk onun yanında koşma yaşına gelince ona; «Yavrum! Ben uykuda iken seni kestiğimi görüyorum, bir düşün ne dersin? Çocuk; «Babacığım sana emredileni yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın» dedi.

– Seyyid Kutub

فَلَمَّآ أَسۡلَمَا وَتَلَّهُۥ لِلۡجَبِينِ ١٠٣

Vaktâ ki bu suretle ikisi de teslim oldular ve onu tuttu şakağına yıktı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İkisi de teslim olunca, babası; oğlunu alnı üzere yatırdı.

– İbni Kesir

(103-104) Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!”

– Diyanet İşleri

Vaktâkî bu suretle ikisi de (Allahın emrine) râm oldular, (İbrâhîm) onu alnı üzere yıkdı.

– Hasan Basri Çantay

İkisi de Allah'a teslimiyet gösterip babası, oğlunu alnı üzerine yere yatırınca.

– Seyyid Kutub

وَنَٰدَيۡنَٰهُ أَن يَٰٓإِبۡرَٰهِيمُ ١٠٤

Ve şöyle ona nida ettik: ya İbrahim!

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, ona şöyle seslendik: Ey İbrahim;

– İbni Kesir

(103-104) Nihayet her ikisi de (Allah’ın emrine) boyun eğip, İbrahim de onu (boğazlamak için) yüz üstü yere yatırınca ona, şöyle seslendik: “Ey İbrahim!”

– Diyanet İşleri

(104-105) Biz ona: «Yâ Ibrâhîm, rü'yâna sadâkat gösterdin. Şübhesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız» diye nida etdik.

– Hasan Basri Çantay

Biz ona «Ey İbrahim» diye seslendik.

– Seyyid Kutub

قَدۡ صَدَّقۡتَ ٱلرُّءۡيَآۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ ١٠٥

Rüyayı gerçek tasdik eyledin, biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen rü'yayı gerçekleştirdin. Elbette Biz, ihsan edenleri böylece mükafatlandırırız.

– İbni Kesir

“Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.”

– Diyanet İşleri

(104-105) Biz ona: «Yâ Ibrâhîm, rü'yâna sadâkat gösterdin. Şübhesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız» diye nida etdik.

– Hasan Basri Çantay

Sen rüyayı doğruladın; biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.

– Seyyid Kutub

إِنَّ هَٰذَا لَهُوَ ٱلۡبَلَٰٓؤُاْ ٱلۡمُبِينُ ١٠٦

Şüphesiz ki bu açık bir ibtilâ, katî bir imtihan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki bu, apaçık bir imtihandı.

– İbni Kesir

“Şüphesiz bu apaçık bir imtihandır.”

– Diyanet İşleri

Hakıykat, bu, apaçık ve kat'î bir imtihandı.

– Hasan Basri Çantay

Gerçekten bu apaçık bir imtihan idi.

– Seyyid Kutub

وَفَدَيۡنَٰهُ بِذِبۡحٍ عَظِيمٖ ١٠٧

Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.

– İbni Kesir

Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.

– Diyanet İşleri

Ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.

– Hasan Basri Çantay

Ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.

– Seyyid Kutub

وَتَرَكۡنَا عَلَيۡهِ فِي ٱلۡأٓخِرِينَ ١٠٨

Namına da bıraktık sonrakiler içinde.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonrakiler arasında ona da bıraktık.

– İbni Kesir

Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.

– Diyanet İşleri

Sonra gelen (peygamberler ve ümmet) ler arasında ona (iyi bir nam) bırakdık.

– Hasan Basri Çantay

Sonra gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık.

– Seyyid Kutub

سَلَٰمٌ عَلَىٰٓ إِبۡرَٰهِيمَ ١٠٩

Selâm İbrahim’e.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Selam olsun İbrahim'e.

– İbni Kesir

İbrahim’e selâm olsun.

– Diyanet İşleri

(Bizden) selam İbrâhîme.

– Hasan Basri Çantay

İbrahim'e selâm olsun.

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ نَجۡزِي ٱلۡمُحۡسِنِينَ ١١٠

Böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, ihsan edenleri işte böyle mükafatlandırırız.

– İbni Kesir

İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız.

– Diyanet İşleri

Biz iyi hareket edenleri işte böyle mükâfatlandırırız.

– Hasan Basri Çantay

İşte biz güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.

– Seyyid Kutub

إِنَّهُۥ مِنۡ عِبَادِنَا ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١١١

Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki o, mü'min kullarımızdandı.

– İbni Kesir

Çünkü o mü’min kullarımızdandı.

– Diyanet İşleri

Hakıykat o, mü'min kullarımızdandı.

– Hasan Basri Çantay

Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu