بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَٱمۡتَٰزُواْ ٱلۡيَوۡمَ أَيُّهَا ٱلۡمُجۡرِمُونَ ٥٩

Ve haydin ayrılın bu gün ey mücrimler!

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ayrılın bugün, ey suçlular.

– İbni Kesir

(Allah, şöyle der:) “Ey suçlular! Ayrılın bu gün!”

– Diyanet İşleri

«Ey günahkârlar, bugün siz (bir tarafa) ayrılın»!

– Hasan Basri Çantay

Ey suçlular, bugün şöyle ayrılın.

– Seyyid Kutub

۞ أَلَمۡ أَعۡهَدۡ إِلَيۡكُمۡ يَٰبَنِيٓ ءَادَمَ أَن لَّا تَعۡبُدُواْ ٱلشَّيۡطَٰنَۖ إِنَّهُۥ لَكُمۡ عَدُوّٞ مُّبِينٞ ٦٠

And vermedim mi size? "Ey adem oğulları! Şeytan’a kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır" diye.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Ademoğulları; Ben, size; şeytana tapmayın, o muhakkak ki sizin apaçık bir düşmanınızdır, diye ahdetmedim mi?

– İbni Kesir

(60-61) “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”

– Diyanet İşleri

(60-61) Ey Âdem oğulları, «Şeytana tapmayın. Çünkü o, sizin için (Rabbinizden) ayıran bir düşmandır, Bana ibâdet edin. işte dosdoğru yo! budur» diye size emr etmedim mi? (buyuracak).

– Hasan Basri Çantay

Ey insanoğulları, size and vermedim mi? Şeytana tapmayın o sizin apaçık düşmanınızdır.

– Seyyid Kutub

وَأَنِ ٱعۡبُدُونِيۚ هَٰذَا صِرَٰطٞ مُّسۡتَقِيمٞ ٦١

"Ve bana kulluk edin doğru yol budur" diye.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve; Bana kulluk edersiniz, işte bu, dosdoğru yoldur, diye.

– İbni Kesir

(60-61) “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”

– Diyanet İşleri

(60-61) Ey Âdem oğulları, «Şeytana tapmayın. Çünkü o, sizin için (Rabbinizden) ayıran bir düşmandır, Bana ibâdet edin. işte dosdoğru yo! budur» diye size emr etmedim mi? (buyuracak).

– Hasan Basri Çantay

Bana tapın doğru yol budur.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ أَضَلَّ مِنكُمۡ جِبِلّٗا كَثِيرًاۖ أَفَلَمۡ تَكُونُواْ تَعۡقِلُونَ ٦٢

Böyle iken celâlıma karşı o içinizden bir çok cibilletleri yoldan çıkardı, ya o vakit sizin akıllarınız yokmıy dı?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; o, sizden birçok nesilleri saptırmıştı. Hala akletmez misiniz?

– İbni Kesir

“Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?”

– Diyanet İşleri

Andolsun ki (şeytan) sizden birçok halkı sapdırmadı. O vakit neye akıl etmiyordunuz?

– Hasan Basri Çantay

Andolsun ki, o sizden nice nesilleri saptırmıştır, akletmez misiniz?

– Seyyid Kutub

هَٰذِهِۦ جَهَنَّمُ ٱلَّتِي كُنتُمۡ تُوعَدُونَ ٦٣

Bu işte o cehennem ki vaadolunur dururdunuz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte bu, size vaadolunan cehennemdir.

– İbni Kesir

“İşte bu, tehdit edildiğiniz cehennemdir.”

– Diyanet İşleri

İşte bu, (öteden beri) tehdîd edegeldiğiniz cehennemdir.

– Hasan Basri Çantay

İşte bu, size vaad edilen cehennemdir.

– Seyyid Kutub

ٱصۡلَوۡهَا ٱلۡيَوۡمَ بِمَا كُنتُمۡ تَكۡفُرُونَ ٦٤

Bu gün yaslanın ona bakalım küfrettiğiniz için.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Küfretmekte olduğunuzdan dolayı bugün girin oraya.

– İbni Kesir

“İnkâr ettiğinizden dolayı bugün girin oraya!”

– Diyanet İşleri

Küfür (ve inkârda ısrar) edişinize mukaabil girin oraya.

– Hasan Basri Çantay

İnkârınızdan dolayı bugün oraya girin.

– Seyyid Kutub

ٱلۡيَوۡمَ نَخۡتِمُ عَلَىٰٓ أَفۡوَٰهِهِمۡ وَتُكَلِّمُنَآ أَيۡدِيهِمۡ وَتَشۡهَدُ أَرۡجُلُهُم بِمَا كَانُواْ يَكۡسِبُونَ ٦٥

Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: neler kesbediyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bugün, onların ağızlarını mühürleriz. Bizimle elleri konuşur ve yapmakta oldukları şeye ayakları şehadet eder.

– İbni Kesir

O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur, ayakları da kazandıklarına şahitlik eder.

– Diyanet İşleri

O gün ağızlarının üstüne mühür basarız. Ne irtikâb ediyor idiyseler bize elleri söyler, ayakları (ve diğer uzuvları) da şâhidlik eder.

– Hasan Basri Çantay

O gün ağızlarını mühürleriz, elleri bize söyler ayakları yaptıklarına şahitlik eder.

– Seyyid Kutub

وَلَوۡ نَشَآءُ لَطَمَسۡنَا عَلَىٰٓ أَعۡيُنِهِمۡ فَٱسۡتَبَقُواْ ٱلصِّرَٰطَ فَأَنَّىٰ يُبۡصِرُونَ ٦٦

Hem dilersek gözlerini üzerinden silme kör ediverdik de yola dökülürlerdi, fakat nereden görecekler?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz isteseydik; onların gözlerini kör ederdik de yolda koşuşup kalırlardı. Ama nasıl göreceklerdi ki.

– İbni Kesir

Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu hâlde) yola koyulmak için didişirlerdi. Fakat nasıl görecekler ki?!

– Diyanet İşleri

Eğer dileseydik onları gözlerinin üzerinden silme kör yapardık da yolda koşuşub (didişib) kalırlardı. Artık nasıl göreceklerdi?

– Hasan Basri Çantay

Dilersek, gözlerini kör ederdik de, yol bulmaya çalışırlardı. Nasıl görebilirlerdi?

– Seyyid Kutub

وَلَوۡ نَشَآءُ لَمَسَخۡنَٰهُمۡ عَلَىٰ مَكَانَتِهِمۡ فَمَا ٱسۡتَطَٰعُواْ مُضِيّٗا وَلَا يَرۡجِعُونَ ٦٧

Daha dilesek kendilerini oldukları yerde meshediverdik de ne ileri gidebilirlerdi ne dönebilirlerdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz isteseydik; onları oldukları yerde dondururduk da ileri geçmeye güçleri yetmezdi. Geri de dönemezlerdi.

– İbni Kesir

Yine eğer dileseydik, oldukları yerde başka yaratıklara dönüştürürdük de ne ileri gidebilirler, ne geri dönebilirlerdi.

– Diyanet İşleri

Yine dileseydik onları oldukları yerde suratlarını değişdirib bambaşka çirkin bir mâhiyyete getirirdik de ne ileri gitmiye, ne geri dönüb gelmiye güçleri yetmezdi.

– Hasan Basri Çantay

Dileseydik kılıklarını değiştirip onları oldukları yerde dondururduk, ne ileri gidebilir, ne de geri dönebilirdi.

– Seyyid Kutub

وَمَن نُّعَمِّرۡهُ نُنَكِّسۡهُ فِي ٱلۡخَلۡقِۚ أَفَلَا يَعۡقِلُونَ ٦٨

Bununla beraber her kimin ömrünü uzatıyorsak hılkatte onu tersine çeviriyoruz, hâlâ da akıllanmayacaklar mı?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kimi de uzun ömürlü yaparsak; onun yaratılışını tersine çeviririz. Hala akletmezler mi?

– İbni Kesir

Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi?

– Diyanet İşleri

Kime uzun ömür veriyorsak onun yaratılışını baş aşağı ediyoruz. (Buna da) akılları ermiyor mu?

– Hasan Basri Çantay

Kime uzun ömür versek, onun yaratılışı baş aşağı çevirir, gücünü azaltırız, sonunda ihtiyarlar, zayıflar. Akıllarını kullanmıyorlar mı?

– Seyyid Kutub

وَمَا عَلَّمۡنَٰهُ ٱلشِّعۡرَ وَمَا يَنۢبَغِي لَهُۥٓۚ إِنۡ هُوَ إِلَّا ذِكۡرٞ وَقُرۡءَانٞ مُّبِينٞ ٦٩

Biz ona şiir öğretmedik, ona yaraşmaz da, o sâde bir zikir ve parlak bir Kur'an’dır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, ona şiir öğretmedik. Zaten ona gerekmezdi de. Bu, ancak bir zikirdir. Ve apaçık bir Kur'an'dır.

– İbni Kesir

Biz, o Peygamber’e şiir öğretmedik. Bu, ona yaraşmaz da. O(na verdiğimiz) ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır.

– Diyanet İşleri

Biz ona şiir öğretmedik. (Bu) ona yakışmaz da. O (nun getirdiği kitab) bir öğütden ve (hükümleri) açıklayan bir Kur'andan başkası değildir.

– Hasan Basri Çantay

Biz Muhammed'e şiir öğretmedik, zaten ona gerekmezdi. Bu bir öğüt ve apaçık Kur'an'dır.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu