بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَالُواْ يَٰوَيْلَنَا مَنۢ بَعَثَنَا مِن مَّرْقَدِنَاۗۜ هَٰذَا مَا وَعَدَ ٱلرَّحْمَٰنُ وَصَدَقَ ٱلْمُرْسَلُونَ ﴿٥٢

Eyvah, başımıza gelenlere derler: kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? Bu işte, o Rahman’ın vaad buyurduğu, doğru imiş o gönderilen Resuller.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Derler ki: Yazıklar olsun bize, yattığımız yerden kim kaldırdı bizi? İşte bu, Rahman'ın vaadetmiş olduğudur. Ve peygamberler doğru söylemişlerdi.

— İbni Kesir

Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.”

— Diyanet İşleri

(O zaman şöyle) demişlerdir: «Eyvah bize! Uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı? Bu (Ba's) çok esirgeyici (Allah) ın va'd etdiği şey. Gönderilen (peygamber) ler (meğer) doğru söylemiş».

— Hasan Basri Çantay

Dediler; «vah bize, bizi yattığımız yerden kim kaldırdı? İşte Rahman'ın vadettiği şey budur. Demek peygamber doğru söylemiş.»

— Seyyid Kutub

إِن كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَٰحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ ﴿٥٣

Başka değil, sâde bir tek sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza ihzar edilmişlerdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sadece bir tek çığlık olmuştur. Ve bir de bakarsınız ki; onların hepsi birden huzurumuza getirilmişlerdir.

— İbni Kesir

Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.

— Diyanet İşleri

(Bu), birtek sayhadan başkası değildir. Artık onlar topdan (ve) derhal izhaaren önümüze getirilmişlerdir.

— Hasan Basri Çantay

Sadece bir tek nara olur, hemen onların hepsi huzurumuza getirilirler.

— Seyyid Kutub

فَٱلْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـًٔا وَلَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿٥٤

Artık bu gün hiç kimseye zerrece zulmedilmez, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Artık bugün, kimseye hiç bir haksızlıkta bulunulmaz. Ve siz, yapar olduklarınızdan başkasıyla cezalandırılmazsınız.

— İbni Kesir

O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.

— Diyanet İşleri

İşte bugün kimseye hiçbir şeyle haksızlık edilmez. Siz de yapar olduğunuzdan başkasiyle mukaabele görmezsiniz.

— Hasan Basri Çantay

O gün, hiç kimseye bir haksızlık yapılmaz ve siz ancak yaptığınızın cezasını çekersiniz.

— Seyyid Kutub

إِنَّ أَصْحَٰبَ ٱلْجَنَّةِ ٱلْيَوْمَ فِى شُغُلٍ فَٰكِهُونَ ﴿٥٥

Cidden eshab-ı cennet bu gün bir şuğl içinde zevk etmektedirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki bugün cennet ashabı bir meşguliyet içinde mutlu ve sevinçlidirler.

— İbni Kesir

Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler.

— Diyanet İşleri

Şübhe yok ki bugün cennet yârânı mesruru handan bir zevk ve eğlence içindedirler.

— Hasan Basri Çantay

Doğrusu bugün, cennetlikler eğlence ile meşguldürler.

— Seyyid Kutub

هُمْ وَأَزْوَٰجُهُمْ فِى ظِلَٰلٍ عَلَى ٱلْأَرَآئِكِ مُتَّكِـُٔونَ ﴿٥٦

Kendileri ve zevceleri erîkeler üzerine kurulmuşlardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.

— İbni Kesir

Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.

— Diyanet İşleri

Kendileri de, zevceleri de (cennet) gölgeler (in) dedirler. Tahtların üstüne kurulub dayanmışlardır.

— Hasan Basri Çantay

Kendileri ve eşleri gölgelerde, koltuklara yaslanmışlar.

— Seyyid Kutub

لَهُمْ فِيهَا فَٰكِهَةٌ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ ﴿٥٧

Onlara orada bir meyve var: hem onlara orada ne iddia ederlerse var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Orada meyveler onlarındır. Ve her istedikleri kendilerinindir.

— İbni Kesir

Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır.

— Diyanet İşleri

Orada taze yemiş (ler) onların, temennî edecekleri herşey onlarındır.

— Hasan Basri Çantay

Orada her çeşit meyve onlar içindir. Bütün arzuları yerine getirilir.

— Seyyid Kutub

سَلَٰمٌ قَوْلًا مِّن رَّبٍّ رَّحِيمٍ ﴿٥٨

Bir selâm, Rahim bir rabdan kelâm.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rahim Rabblarından bir de; selam, sözü.

— İbni Kesir

Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine) “Selâm” (vardır).

— Diyanet İşleri

Çok esirgeyici Rab (lerin) den bir de selâm (var) dır.

— Hasan Basri Çantay

Merhametli olan Rabb katından onlara selâm vardır.

— Seyyid Kutub

وَٱمْتَٰزُواْ ٱلْيَوْمَ أَيُّهَا ٱلْمُجْرِمُونَ ﴿٥٩

Ve haydin ayrılın bu gün ey mücrimler!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ayrılın bugün, ey suçlular.

— İbni Kesir

(Allah, şöyle der:) “Ey suçlular! Ayrılın bu gün!”

— Diyanet İşleri

«Ey günahkârlar, bugün siz (bir tarafa) ayrılın»!

— Hasan Basri Çantay

Ey suçlular, bugün şöyle ayrılın.

— Seyyid Kutub

أَلَمْ أَعْهَدْ إِلَيْكُمْ يَٰبَنِىٓ ءَادَمَ أَن لَّا تَعْبُدُواْ ٱلشَّيْطَٰنَۖ إِنَّهُۥ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ ﴿٦٠

And vermedim mi size? "Ey adem oğulları! Şeytan’a kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır" diye.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Ademoğulları; Ben, size; şeytana tapmayın, o muhakkak ki sizin apaçık bir düşmanınızdır, diye ahdetmedim mi?

— İbni Kesir

(60-61) “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”

— Diyanet İşleri

(60-61) Ey Âdem oğulları, «Şeytana tapmayın. Çünkü o, sizin için (Rabbinizden) ayıran bir düşmandır, Bana ibâdet edin. işte dosdoğru yo! budur» diye size emr etmedim mi? (buyuracak).

— Hasan Basri Çantay

Ey insanoğulları, size and vermedim mi? Şeytana tapmayın o sizin apaçık düşmanınızdır.

— Seyyid Kutub

وَأَنِ ٱعْبُدُونِىۚ هَٰذَا صِرَٰطٌ مُّسْتَقِيمٌ ﴿٦١

"Ve bana kulluk edin doğru yol budur" diye.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve; Bana kulluk edersiniz, işte bu, dosdoğru yoldur, diye.

— İbni Kesir

(60-61) “Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?”

— Diyanet İşleri

(60-61) Ey Âdem oğulları, «Şeytana tapmayın. Çünkü o, sizin için (Rabbinizden) ayıran bir düşmandır, Bana ibâdet edin. işte dosdoğru yo! budur» diye size emr etmedim mi? (buyuracak).

— Hasan Basri Çantay

Bana tapın doğru yol budur.

— Seyyid Kutub

وَلَقَدْ أَضَلَّ مِنكُمْ جِبِلًّا كَثِيرًاۖ أَفَلَمْ تَكُونُواْ تَعْقِلُونَ ﴿٦٢

Böyle iken celâlıma karşı o içinizden bir çok cibilletleri yoldan çıkardı, ya o vakit sizin akıllarınız yokmıy dı?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; o, sizden birçok nesilleri saptırmıştı. Hala akletmez misiniz?

— İbni Kesir

“Andolsun, o sizden pek çok nesli saptırmıştı. Hiç düşünmüyor muydunuz?”

— Diyanet İşleri

Andolsun ki (şeytan) sizden birçok halkı sapdırmadı. O vakit neye akıl etmiyordunuz?

— Hasan Basri Çantay

Andolsun ki, o sizden nice nesilleri saptırmıştır, akletmez misiniz?

— Seyyid Kutub

AYARLAR