بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَٰدِقِينَ ٤٨

Ve ne zaman bu vaad, doğru iseniz? diyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve derler ki: Şayet siz sadıklardan iseniz, bu vaad ne zamandır?

– İbni Kesir

“Eğer doğru söyleyenlerseniz, bu tehdit ne zaman gelecek?” diyorlar.

– Diyanet İşleri

«Siz doğru söyleyenlerseniz bu tehdîd (in tehakkuku) ne zaman (söyleyin)?» derler.

– Hasan Basri Çantay

Ve «eğer doğru söylüyorsanız bu tehdit ettiğiniz azab ne zaman gelecek» diyorlar.

– Seyyid Kutub

مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيۡحَةٗ وَٰحِدَةٗ تَأۡخُذُهُمۡ وَهُمۡ يَخِصِّمُونَ ٤٩

Başka değil, tek bir sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir. O zaman bir tavsıyeye bile kadir olamazlar, ailelerine de dönecek değillerdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar; sadece bir tek çığlığı beklerler ki çekişip dururlarken o, ansızın kendilerini yakalayıverir.

– İbni Kesir

Onlar ancak, çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak korkunç bir ses bekliyorlar.

– Diyanet İşleri

Onlar birbiriyle itişib dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek sayhadan başkasını gözetmezler.

– Hasan Basri Çantay

Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak bir tek çığlığı beklerler.

– Seyyid Kutub

فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ تَوۡصِيَةٗ وَلَآ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِمۡ يَرۡجِعُونَ ٥٠

Başka değil, tek bir sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir. O zaman bir tavsıyeye bile kadir olamazlar, ailelerine de dönecek değillerdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Artık ne vasiyet edebilirler, ne de ailelerine dönebilirler.

– İbni Kesir

Artık ne birbirlerine tavsiyede bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.

– Diyanet İşleri

(İşte o zaman) bunlar bir vasıyyetde bile bulunamazlar. (Hattâ o vakit) ailelerine dahi dönecek (halde) değildirler.

– Hasan Basri Çantay

O zaman, artık ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine dönebilirler.

– Seyyid Kutub

وَنُفِخَ فِي ٱلصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ ٱلۡأَجۡدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ يَنسِلُونَ ٥١

Bir de sur üfürülmüştür ne baksınlar kabirlerinden Rab’lerine doğru akın ediyorlardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sur'a üflendi. Bir de bakarsınız ki onlar kabirlerinden koşarak Rabblarına doğru çıkmaktadırlar.

– İbni Kesir

Sûra üfürülür. Bir de bakarsın, kabirlerden çıkmış, Rablerine doğru akın akın gitmektedirler.

– Diyanet İşleri

«Suur» a üfürülmüşdür. Artık bakarsın ki onlar kabirlerinden (kalkıp) Rablerine doğru koşup gidiyorlar.

– Hasan Basri Çantay

Sur'a üflenince, kâbirlerinden Rabb'lerine koşarak çıkarlar.

– Seyyid Kutub

قَالُواْ يَٰوَيۡلَنَا مَنۢ بَعَثَنَا مِن مَّرۡقَدِنَاۜۗ هَٰذَا مَا وَعَدَ ٱلرَّحۡمَٰنُ وَصَدَقَ ٱلۡمُرۡسَلُونَ ٥٢

Eyvah, başımıza gelenlere derler: kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? Bu işte, o Rahman’ın vaad buyurduğu, doğru imiş o gönderilen Resuller.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Derler ki: Yazıklar olsun bize, yattığımız yerden kim kaldırdı bizi? İşte bu, Rahman'ın vaadetmiş olduğudur. Ve peygamberler doğru söylemişlerdi.

– İbni Kesir

Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.”

– Diyanet İşleri

(O zaman şöyle) demişlerdir: «Eyvah bize! Uyuduğumuz yerden bizi kim kaldırdı? Bu (Ba's) çok esirgeyici (Allah) ın va'd etdiği şey. Gönderilen (peygamber) ler (meğer) doğru söylemiş».

– Hasan Basri Çantay

Dediler; «vah bize, bizi yattığımız yerden kim kaldırdı? İşte Rahman'ın vadettiği şey budur. Demek peygamber doğru söylemiş.»

– Seyyid Kutub

إِن كَانَتۡ إِلَّا صَيۡحَةٗ وَٰحِدَةٗ فَإِذَا هُمۡ جَمِيعٞ لَّدَيۡنَا مُحۡضَرُونَ ٥٣

Başka değil, sâde bir tek sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza ihzar edilmişlerdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sadece bir tek çığlık olmuştur. Ve bir de bakarsınız ki; onların hepsi birden huzurumuza getirilmişlerdir.

– İbni Kesir

Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır.

– Diyanet İşleri

(Bu), birtek sayhadan başkası değildir. Artık onlar topdan (ve) derhal izhaaren önümüze getirilmişlerdir.

– Hasan Basri Çantay

Sadece bir tek nara olur, hemen onların hepsi huzurumuza getirilirler.

– Seyyid Kutub

فَٱلۡيَوۡمَ لَا تُظۡلَمُ نَفۡسٞ شَيۡـٔٗا وَلَا تُجۡزَوۡنَ إِلَّا مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ٥٤

Artık bu gün hiç kimseye zerrece zulmedilmez, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Artık bugün, kimseye hiç bir haksızlıkta bulunulmaz. Ve siz, yapar olduklarınızdan başkasıyla cezalandırılmazsınız.

– İbni Kesir

O gün kimseye, hiç mi hiç zulmedilmez. Size ancak işlemekte olduğunuz şeylerin karşılığı verilir.

– Diyanet İşleri

İşte bugün kimseye hiçbir şeyle haksızlık edilmez. Siz de yapar olduğunuzdan başkasiyle mukaabele görmezsiniz.

– Hasan Basri Çantay

O gün, hiç kimseye bir haksızlık yapılmaz ve siz ancak yaptığınızın cezasını çekersiniz.

– Seyyid Kutub

إِنَّ أَصۡحَٰبَ ٱلۡجَنَّةِ ٱلۡيَوۡمَ فِي شُغُلٖ فَٰكِهُونَ ٥٥

Cidden eshab-ı cennet bu gün bir şuğl içinde zevk etmektedirler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki bugün cennet ashabı bir meşguliyet içinde mutlu ve sevinçlidirler.

– İbni Kesir

Şüphesiz cennetlikler o gün nimetlerle meşguldürler, zevk sürerler.

– Diyanet İşleri

Şübhe yok ki bugün cennet yârânı mesruru handan bir zevk ve eğlence içindedirler.

– Hasan Basri Çantay

Doğrusu bugün, cennetlikler eğlence ile meşguldürler.

– Seyyid Kutub

هُمۡ وَأَزۡوَٰجُهُمۡ فِي ظِلَٰلٍ عَلَى ٱلۡأَرَآئِكِ مُتَّكِـُٔونَ ٥٦

Kendileri ve zevceleri erîkeler üzerine kurulmuşlardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.

– İbni Kesir

Onlar ve eşleri gölgelerde koltuklara yaslanmaktadırlar.

– Diyanet İşleri

Kendileri de, zevceleri de (cennet) gölgeler (in) dedirler. Tahtların üstüne kurulub dayanmışlardır.

– Hasan Basri Çantay

Kendileri ve eşleri gölgelerde, koltuklara yaslanmışlar.

– Seyyid Kutub

لَهُمۡ فِيهَا فَٰكِهَةٞ وَلَهُم مَّا يَدَّعُونَ ٥٧

Onlara orada bir meyve var: hem onlara orada ne iddia ederlerse var.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Orada meyveler onlarındır. Ve her istedikleri kendilerinindir.

– İbni Kesir

Onlar için orada meyveler vardır. Onlar için diledikleri her şey vardır.

– Diyanet İşleri

Orada taze yemiş (ler) onların, temennî edecekleri herşey onlarındır.

– Hasan Basri Çantay

Orada her çeşit meyve onlar içindir. Bütün arzuları yerine getirilir.

– Seyyid Kutub

سَلَٰمٞ قَوۡلٗا مِّن رَّبّٖ رَّحِيمٖ ٥٨

Bir selâm, Rahim bir rabdan kelâm.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rahim Rabblarından bir de; selam, sözü.

– İbni Kesir

Çok merhametli olan Rab’den bir söz olarak (kendilerine) “Selâm” (vardır).

– Diyanet İşleri

Çok esirgeyici Rab (lerin) den bir de selâm (var) dır.

– Hasan Basri Çantay

Merhametli olan Rabb katından onlara selâm vardır.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu