بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَإِن كُلٌّ لَّمَّا جَمِيعٌ لَّدَيْنَا مُحْضَرُونَ ﴿٣٢

Ancak hepsi toplanıp bizim kıtımıza ihzar edilmişlerdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hepsi de muhakkak toptan huzurumuza getirileceklerdir.

— İbni Kesir

Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.

— Diyanet İşleri

(Onların) hepsi de, muhakkak, toptan bizim karşımıza ihzaaren getirilmişlerdir (getirileceklerdir).

— Hasan Basri Çantay

Hepsi toplandığı zaman huzurumuza getirileceklerdir.

— Seyyid Kutub

وَءَايَةٌ لَّهُمُ ٱلْأَرْضُ ٱلْمَيْتَةُ أَحْيَيْنَٰهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ ﴿٣٣

Hem bir âyettir onlara ölü arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ölü toprak, onlar için bir ayettir. Biz, onu dirilttik ve ondan taneler çıkardık, ondan yemektedirler.

— İbni Kesir

Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler.

— Diyanet İşleri

Ölü toprak — ki biz onu canlandırdık. İçinden dâne (ler) çıkardık da ondan yeyip duruyorlar — onlar için bir ibret (bir delîl) dir.

— Hasan Basri Çantay

Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz onu dirilttik, ondan taneler çıkarırız da ondan yerler.

— Seyyid Kutub

وَجَعَلْنَا فِيهَا جَنَّٰتٍ مِّن نَّخِيلٍ وَأَعْنَٰبٍ وَفَجَّرْنَا فِيهَا مِنَ ٱلْعُيُونِ ﴿٣٤

Ve onda cennetler yaptık; hurma bahçeleri, üzüm bağları, neler! İçlerinde kaynaklar akıttık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve orada hurmadan, üzümlerden bahçeler var ettik. Orada pınarlar fışkırttık.

— İbni Kesir

(34-35) Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

— Diyanet İşleri

Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından nice bostanlar yapdık. İçlerinde pınarlardan (nicesini) fışkırtdık,

— Hasan Basri Çantay

Orada hurma ve üzüm bahçeleri yarattık; orada çeşmeler akıttık.

— Seyyid Kutub

لِيَأْكُلُواْ مِن ثَمَرِهِۦ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْۖ أَفَلَا يَشْكُرُونَ ﴿٣٥

Yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin mamulâtından, halâ şükretmiyecekler mi?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ki, ürününden ve ellerinin emeğinden yesinler. Hala şükretmezler mi?

— İbni Kesir

(34-35) Meyvelerinden yesinler diye biz orada hurmalıklar, üzüm bağları var ettik ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Bunları onların elleri yapmış değildir. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

— Diyanet İşleri

(Allahın yaratdığı) mahsulden ve kendi ellerinin yapdıklarından yemeleri için. Haalâ şükretmeyecekler mi?

— Hasan Basri Çantay

Ki, onun ürününden ve ellerinin emeğinden yesinler. Hala şükretmiyorlar mı?

— Seyyid Kutub

سُبْحَٰنَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلْأَزْوَٰجَ كُلَّهَا مِمَّا تُنۢبِتُ ٱلْأَرْضُ وَمِنْ أَنفُسِهِمْ وَمِمَّا لَا يَعْلَمُونَ ﴿٣٦

Tenzih o yaratan Sübhân’a bütün o çiftleri, hepsini, Arz’ın bitirdiklerinden ve kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri neler, nelerden

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden, bütün çiftleri yaratanı tenzih ederiz.

— İbni Kesir

Yerin bitirdiği şeylerden, insanların kendilerinden ve (daha) bilemedikleri (nice) şeylerden, bütün çiftleri yaratanın şanı yücedir.

— Diyanet İşleri

Yerin bitirmekde olduğu şeylerden, (insanların) kendilerinden ve daha bilemeyecekleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allahın şânı ne kadar yücedir,) münezzehdir!

— Hasan Basri Çantay

Allah ne yücedir ki, toprağın bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden olan bütün çiftleri yaratmıştır.

— Seyyid Kutub

وَءَايَةٌ لَّهُمُ ٱلَّيْلُ نَسْلَخُ مِنْهُ ٱلنَّهَارَ فَإِذَا هُم مُّظْلِمُونَ ﴿٣٧

Bir âyet de onlara gece, ondan gündüzü soyarız bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gece de onlar için bir ayettir. Gündüzü ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler.

— İbni Kesir

Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan çıkarırız, bir de bakarsın karanlık içinde kalmışlardır.

— Diyanet İşleri

Gece de onlar için bir âyetdir. Biz ondan gündüzü sıyırıb çıkarırız. Bir de bakarlar ki karanlığa girmişlerdir onlar.

— Hasan Basri Çantay

Gecede onlar için bir delildir. Gündüzü ondan soyup alırız, birden onlar karanlıkta kalıverirler.

— Seyyid Kutub

وَٱلشَّمْسُ تَجْرِى لِمُسْتَقَرٍّ لَّهَاۚ ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ ٱلْعَزِيزِ ٱلْعَلِيمِ ﴿٣٨

Güneş de; kendisine mahsus bir müstekarr için cereyan ediyor, o işte o azîzi alîmin takdiridir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Güneş de kendi yörüngesinde akıp gider. Bu; Aziz, Alim'in takdiridir.

— İbni Kesir

Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi)dir.

— Diyanet İşleri

Güneş de (ilâhî bir âyetdir ki) kendi karargâhında (mahrekinde aleddevam seyr ve) cereyan etmekdedir. Bu, mutlak gaalib, (her şey'i) hakkıyle bilen (Allah) ın takdiridir.

— Hasan Basri Çantay

Güneş'te yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, üstün ve bilen Allah'ın kanunudur.

— Seyyid Kutub

وَٱلْقَمَرَ قَدَّرْنَٰهُ مَنَازِلَ حَتَّىٰ عَادَ كَٱلْعُرْجُونِ ٱلْقَدِيمِ ﴿٣٩

Aya da: menzil menzil ona mıktarlar biçmişizdir, nihayet dönmüş eski urcun gibi olmuştur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ay için de konaklar ta'yin etmişizdir. Sonunda eski hurma dalına döner.

— İbni Kesir

Ayın dolaşımı için de konak yerleri (evreler) belirledik. Nihayet o, eğrilmiş kuru hurma dalı gibi olur.

— Diyanet İşleri

Ay (a gelince:) Biz ona da menzil menzil mıkdarlar ta'yîn etdik. Nihayet o, eski hurma salkımının eğri çöpü gibi bir haale dönmüşdür (döner).

— Hasan Basri Çantay

Ay içinde bir takım yörüngeler tayin ettik. Nihayet o eğri hurma dalı gibi hilal olur da geri döner.

— Seyyid Kutub

لَا ٱلشَّمْسُ يَنۢبَغِى لَهَآ أَن تُدْرِكَ ٱلْقَمَرَ وَلَا ٱلَّيْلُ سَابِقُ ٱلنَّهَارِۚ وَكُلٌّ فِى فَلَكٍ يَسْبَحُونَ ﴿٤٠

Ne güneş kendine aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçer, her biri birer felekte yüzerler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Güneşe; aya ulaşmak düşmez. Gece de; gündüzü geçecek değildir. Her birisi, bir yörüngede yüzerler.

— İbni Kesir

Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmektedir.

— Diyanet İşleri

Ne güneşin aya erişib çatması, ne de gecenin gündüzü geçmiş olması gerekmez. (Ecramdan) hepsi de (ayrı ayrı) birer felekde yüzerler.

— Hasan Basri Çantay

Ne güneş aya erişebilir, ne de gece gündüzün önüne geçebilir. Hepsi belli bir yörüngede (felekte) yüzmektedirler.

— Seyyid Kutub

وَءَايَةٌ لَّهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ ﴿٤١

Bir âyet de onlara o dolu gemide zürriyyetlerini taşımamız ve kendilerine o misilliden binecekleri şeyler yaratmamızdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Soylarını dolu gemiyle taşımış olmamız da onlar için bir ayettir.

— İbni Kesir

Onların soylarını dolu gemide taşımamız da onlar için bir delildir.

— Diyanet İşleri

Onlar için bir âyet (ve ibret) de bizim, onların zürriyyetlerini o dopdolu gemilerde taşımış olmamız,

— Hasan Basri Çantay

Onlar için bir delil de, onların çocuklarını dolu gemide taşımamız.

— Seyyid Kutub

وَخَلَقْنَا لَهُم مِّن مِّثْلِهِۦ مَا يَرْكَبُونَ ﴿٤٢

Bir âyet de onlara o dolu gemide zürriyyetlerini taşımamız ve kendilerine o misilliden binecekleri şeyler yaratmamızdır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve kendilerine bunun gibi nice binecek şeyler yapmamız da.

— İbni Kesir

Biz, onlar için o gemi gibi binecekleri nice şeyler yarattık.

— Diyanet İşleri

Ve kendilerine bunun gibi binecekleri (nice) şeyleri yaratmış bulunmamızdır.

— Hasan Basri Çantay

Ve kendilerine onun gibi binecekleri nice şeyler yaratmamızdır.

— Seyyid Kutub

AYARLAR