بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

غُلِبَتِ ٱلرُّومُ ﴿٢

Rumlar yenildiler.

— İbni Kesir

فِىٓ أَدْنَى ٱلْأَرْضِ وَهُم مِّنۢ بَعْدِ غَلَبِهِمْ سَيَغْلِبُونَ ﴿٣

Yakın bir yerde. Ama onlar, bu yenilgilerinden sonra galib geleceklerdir.

— İbni Kesir

فِى بِضْعِ سِنِينَۗ لِلَّهِ ٱلْأَمْرُ مِن قَبْلُ وَمِنۢ بَعْدُۚ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ ٱلْمُؤْمِنُونَ ﴿٤

Birkaç yıl içinde. Eninde sonunda emir Allah'ındır. O gün mü'minler de sevinecekler.

— İbni Kesir

بِنَصْرِ ٱللَّهِۚ يَنصُرُ مَن يَشَآءُۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿٥

Allah'ın yardımı ile. O dilediğine yardım eder ve O; Aziz'dir, Rahim'dir.

— İbni Kesir

وَعْدَ ٱللَّهِۖ لَا يُخْلِفُ ٱللَّهُ وَعْدَهُۥ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٦

Allah'ın vaadi. Allah vaadinden asla caymaz, ama insanların çoğu bilmezler.

— İbni Kesir

يَعْلَمُونَ ظَٰهِرًا مِّنَ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ ٱلْءَاخِرَةِ هُمْ غَٰفِلُونَ ﴿٧

Onlar dünya hayatının yalnız dış yüzünü bilirler. Ve onlar ahiretten ise gafillerdir.

— İbni Kesir

أَوَلَمْ يَتَفَكَّرُواْ فِىٓ أَنفُسِهِمۗ مَّا خَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَأَجَلٍ مُّسَمًّىۗ وَإِنَّ كَثِيرًا مِّنَ ٱلنَّاسِ بِلِقَآئِ رَبِّهِمْ لَكَٰفِرُونَ ﴿٨

Kendi nefisleri hakkında düşünmezler mi? Ki Allah gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları ancak hak ile ve belirli bir süre için yaratmıştır. Doğrusu insanların çoğu Rabblarına kavuşmayı inkar ederler.

— İbni Kesir

أَوَلَمْ يَسِيرُواْ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرُواْ كَيْفَ كَانَ عَٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْۚ كَانُوٓاْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَأَثَارُواْ ٱلْأَرْضَ وَعَمَرُوهَآ أَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَآءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِۖ فَمَا كَانَ ٱللَّهُ لِيَظْلِمَهُمْ وَلَٰكِن كَانُوٓاْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ ﴿٩

Onlar; yeryüzünde dolaşıp gezmezler mi ki, kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nasıl olduğunu görsünler. Onlat, kendilerinden daha kuvvetliydiler. Toprağı altüst etmişler ve onu kendilerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri onlara nice açık deliller getirmişti. Demek Allah onlara zulmetmiyordu. Ama onlar kendilerine zulmediyorlardı.

— İbni Kesir

ثُمَّ كَانَ عَٰقِبَةَ ٱلَّذِينَ أَسَٰٓـُٔواْ ٱلسُّوٓأَىٰٓ أَن كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَكَانُواْ بِهَا يَسْتَهْزِءُونَ ﴿١٠

Nihayet Allah'ın ayetlerini tekzib edip onları alaya alarak kötülük edenlerin akıbeti çok kötü oldu.

— İbni Kesir

ٱللَّهُ يَبْدَؤُاْ ٱلْخَلْقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥ ثُمَّ إِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿١١

Allah; ilkin yaratır, sonra onu iade eder. En sonunda hepiniz O'na döndürüleceksiniz.

— İbni Kesir

وَيَوْمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يُبْلِسُ ٱلْمُجْرِمُونَ ﴿١٢

Kıyametin kopacağı gün, suçlular susacaklardır.

— İbni Kesir

AYARLAR