بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ لَن تُغْنِىَ عَنْهُمْ أَمْوَٰلُهُمْ وَلَآ أَوْلَٰدُهُم مِّنَ ٱللَّهِ شَيْـًٔاۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ ٱلنَّارِ ﴿١٠

O küfredenler (yok mu?), ne malları, ne evlâdları Allah yanında onları hiç bir şeyden asla kurtaramaz, işte onlar, (evet) onlar ateşin yakacağıdır.

— Hasan Basri Çantay

كَدَأْبِ ءَالِ فِرْعَوْنَ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْۚ كَذَّبُواْ بِـَٔايَٰتِنَا فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمْۗ وَٱللَّهُ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ ﴿١١

(Onların gidişi) tıbkı Fir'avn haanedânının ve onlardan evvel gelenlerin gidişi gibidir. Onlar bizim âyetlerimizi yalanladılar da Allah da kendilerini günâhları yüzünden yakalayıverdi. Allah, cezası pek çetin olandır.

— Hasan Basri Çantay

قُل لِّلَّذِينَ كَفَرُواْ سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَىٰ جَهَنَّمَۚ وَبِئْسَ ٱلْمِهَادُ ﴿١٢

(Habîbim) o küfreden (Yahûdî) lere de ki: «Yakında mağlûb olacaksınız ve (topdan) cehenneme sürüleceksiniz». O, ne kötü yatakdır!

— Hasan Basri Çantay

قَدْ كَانَ لَكُمْ ءَايَةٌ فِى فِئَتَيْنِ ٱلْتَقَتَاۖ فِئَةٌ تُقَٰتِلُ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُم مِّثْلَيْهِمْ رَأْىَ ٱلْعَيْنِۚ وَٱللَّهُ يُؤَيِّدُ بِنَصْرِهِۦ مَن يَشَآءُۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَعِبْرَةً لِّأُوْلِى ٱلْأَبْصَٰرِ ﴿١٣

(Bedir muhaarebesinde) karşılaşan iki cem'iyyet hakkında sizin için muhakkak bir ibret vardı. (Onlardan) bir cem'iyyet Allah yolunda döğüşüyordu, diğeri ise kâfirdi. Onlar öbürlerini (müslümanları) dış gözleriyle kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Allah, kimi dilerse onu yardımıyle destekler. Şübhesiz bunda kalb gözleri açık olanlar için kat'i bir ibret vardır.

— Hasan Basri Çantay

زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ ٱلشَّهَوَٰتِ مِنَ ٱلنِّسَآءِ وَٱلْبَنِينَ وَٱلْقَنَٰطِيرِ ٱلْمُقَنطَرَةِ مِنَ ٱلذَّهَبِ وَٱلْفِضَّةِ وَٱلْخَيْلِ ٱلْمُسَوَّمَةِ وَٱلْأَنْعَٰمِ وَٱلْحَرْثِۗ ذَٰلِكَ مَتَٰعُ ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَاۖ وَٱللَّهُ عِندَهُۥ حُسْنُ ٱلْمَـَٔابِ ﴿١٤

Kadınlara, oğullara, yığın yığın birikdirilmiş altın ve gümüşe, salma güzel atlara, (deve, sığır, koyun, keçi gibi) hayvanlara, ekinlere olan ihtiraskârâne sevgi insanlar için bezenib süslenmişdir. Bunlar, dünyâ hayaatının (geçici) birer fâidesidir. Allah (a gelince) nihayet dönüb varılacak yerin bütün güzelliği Onun nezdindedir.

— Hasan Basri Çantay

قُلْ أَؤُنَبِّئُكُم بِخَيْرٍ مِّن ذَٰلِكُمْۚ لِلَّذِينَ ٱتَّقَوْاْ عِندَ رَبِّهِمْ جَنَّٰتٌ تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَٰجٌ مُّطَهَّرَةٌ وَرِضْوَٰنٌ مِّنَ ٱللَّهِۗ وَٱللَّهُ بَصِيرٌۢ بِٱلْعِبَادِ ﴿١٥

(Habîbim) de ki: «Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Takvaaya erenler için Rableri katında altlarından ırmaklar akan cennetler — ki orada ebedî kalıcıdırlar —, (her şeyden) temizlenmiş zevceler, Allahdan da bir rızaa vardır. Allah kullarını hakkıyle görücüdür.

— Hasan Basri Çantay

ٱلَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَآ إِنَّنَآ ءَامَنَّا فَٱغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ ٱلنَّارِ ﴿١٦

(16-17) (O takvaaya erenler): «Ey Rabbimiz, biz îman etdik. Artık bizim günâhlarımızı yarlığa ve bizi o ateşin azabından koru» diyenler, sabredenler, (imanlarında) gerçek olanlar, (Allaha) itaatle boyun eğenler, infaak edenler, seharlarda Allahdan mağfiret isteyenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

ٱلصَّٰبِرِينَ وَٱلصَّٰدِقِينَ وَٱلْقَٰنِتِينَ وَٱلْمُنفِقِينَ وَٱلْمُسْتَغْفِرِينَ بِٱلْأَسْحَارِ ﴿١٧

(16-17) (O takvaaya erenler): «Ey Rabbimiz, biz îman etdik. Artık bizim günâhlarımızı yarlığa ve bizi o ateşin azabından koru» diyenler, sabredenler, (imanlarında) gerçek olanlar, (Allaha) itaatle boyun eğenler, infaak edenler, seharlarda Allahdan mağfiret isteyenlerdir.

— Hasan Basri Çantay

شَهِدَ ٱللَّهُ أَنَّهُۥ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَٱلْمَلَٰٓئِكَةُ وَأُوْلُواْ ٱلْعِلْمِ قَآئِمًۢا بِٱلْقِسْطِۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿١٨

Allah, şu hakıykatı: Kendinden başka hiç bir Tanrı olmadığını, adaleti ayakda tutarak (delilleriyle, âyetleriyle) açıkladı. Melekler (bunu ikrar etdi, hakıykî) ilim saahibleri (nebiler, âlimler) de (böylece inandı). Ondan başka hiç bir Tanrı yokdur. (O), mutlak gaalibdir, yegâne hüküm ve hikmet saahibidîr.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّ ٱلدِّينَ عِندَ ٱللَّهِ ٱلْإِسْلَٰمُۗ وَمَا ٱخْتَلَفَ ٱلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ إِلَّا مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلْعِلْمُ بَغْيًۢا بَيْنَهُمْۗ وَمَن يَكْفُرْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ فَإِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلْحِسَابِ ﴿١٩

Hak dîn, Allah indinde İslâmdır (müslümanlıkdır). Kitab verilenler (başka suretle değil) ancak kendilerine ilim geldikden sonra, aralarındaki ihtirasdan dolayı, ihtilâfa düşdü. Kim Allanın âyetlerini inkârederse şübhesiz ki Allah hesabı pek çabuk görendir.

— Hasan Basri Çantay

فَإِنْ حَآجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِىَ لِلَّهِ وَمَنِ ٱتَّبَعَنِۗ وَقُل لِّلَّذِينَ أُوتُواْ ٱلْكِتَٰبَ وَٱلْأُمِّيِّۦنَ ءَأَسْلَمْتُمْۚ فَإِنْ أَسْلَمُواْ فَقَدِ ٱهْتَدَواْۖ وَّإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا عَلَيْكَ ٱلْبَلَٰغُۗ وَٱللَّهُ بَصِيرٌۢ بِٱلْعِبَادِ ﴿٢٠

(Habîbim) seninle mücâdele ederlerse (şöyle) de: «Ben, bana tâbi olanlarla birlikde, kendimî Allaha teslîm etmişimdir», Kendilerine Kitab verilenlerle ümmîlere (Arab müşriklerine) de deki: «Siz de İslâmı (Allaha teslîm olmayı) kabul etdiniz mi»? Eğer İslama girerlerse muhakkak doğru yolu bulurlar. Eğer yüz çevirirlerse artık sana düşen (vâzîfe) ancak tebliğdir. Allah kulları (nı) lâyıkıyle görücüdür.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR