بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ ٱلْمَوْتِۖ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ ﴿٥٧

Her nefis, ölümü tadacak, sonra döndürülüp bize getirileceksiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Her nefis ölümü tadacaktır. Sonunda Bize döndürüleceksiniz.

— İbni Kesir

Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

— Diyanet İşleri

Her can ölümü tadıcıdır. (Ondan) sonra bize döndürü (lüb getiri) leceksiniz.

— Hasan Basri Çantay

Her canlı ölümü tadacak ve sonra hepiniz benim huzuruma döndürüleceksiniz.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَنُبَوِّئَنَّهُم مِّنَ ٱلْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرِى مِن تَحْتِهَا ٱلْأَنْهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ نِعْمَ أَجْرُ ٱلْعَٰمِلِينَ ﴿٥٨

Ve iman edip salih ameller yapmış olanlar, elbette onları cennetin altlarından ırmaklar akan şehnişînlerine yerleştireceğiz, o halde ki orada ebedî kalacaklar, ne güzeldir ecri o işgörenlerin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İman edip de salih amel işleyenleri altından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetteki köşklere yerleştiririz. Çalışanların mükafatları ne güzeldir.

— İbni Kesir

İman edip salih amel işleyenler var ya, onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir!

— Diyanet İşleri

İman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (var ya) biz onları — kendileri içlerinde ebedî kalıcı olarak — altlarından nehirler akan o cennetin yüksek mevkilerine yerleşdireceğiz. (Öyle) amel (ve hareket) edenlerin mükâfatı ne güzeldir!

— Hasan Basri Çantay

İman edip iyi ameller işleyenleri, altlarından çeşitli ırmaklar akan ve içlerinde sürekli kalacakları yüksek köşklere yerleştiririz. İyi işler yapanların alacakları ödül ne güzeldir!

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ ﴿٥٩

Ki sabretmişlerdir ve yalnız Rab’lerine dayanırlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; sabrederler ve Rabblarına tevekkül ederler.

— İbni Kesir

Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir.

— Diyanet İşleri

ki onlar sabır (ve sebat) etmişlerdir ve yalınız Rablerine güvenib dayanmakdadırlar.

— Hasan Basri Çantay

Onlar ki, sıkıntılar karşısında sabrederler ve sadece Rabb'lerine güvenirler.

— Seyyid Kutub

وَكَأَيِّن مِّن دَآبَّةٍ لَّا تَحْمِلُ رِزْقَهَا ٱللَّهُ يَرْزُقُهَا وَإِيَّاكُمْۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ ﴿٦٠

Öyle ya nice hayvanlar var rızkını taşıyamaz, Allah onlara da rızk veriyor size de, O öyle Semi öyle Alim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Nice canlı vardır ki; rızkını kendi taşımaz. Sizin de, onların da rızkını Allah verir. Ve O; Semi'dir, Alim'dir.

— İbni Kesir

Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

Nice canlı mahluk vardır ki rızkını kendisi taşımıyor. Onu da, sizi de Allah rızıklandırıyor. O, hakkıyle işiden, kemâliyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

Nice hayvanlar var ki, rızıklarını sağlamaya güçleri yetmez. Onların ve sizin rızkınızı Allah sağlar. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.

— Seyyid Kutub

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ ﴿٦١

Celâlim Hakk’ı için sorsan onlara: kim o gökleri ve yeri yaratıp şems-ü kameri teshir etmiş? Elbette şüphesiz Allah derler, o halde nasıl çevriliyorlar?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onlara: Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı müsahhar kılan kimdir? diye sorsan, elbette; Allah'tır, diyecekler. O halde neye, çevrilip döndürülüyorlar?

— İbni Kesir

Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar?

— Diyanet İşleri

Andolsun ki onlara: «O gökleri, o yeri kim yaratdı? O güneşi, o ayı kim müsehhar kıldı?» diye sorarsan mutlakaa: «Allah» derler. O halde nasıl çevrilib döndürülüyorlar?

— Hasan Basri Çantay

Eğer müşriklere «Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı insanların yararına sunan kimdir?» diye sorarsan kesinlikle «Allah'tır» derler. Öyleyse nasıl gerçekten saptırtıyorlar?

— Seyyid Kutub

ٱللَّهُ يَبْسُطُ ٱلرِّزْقَ لِمَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ وَيَقْدِرُ لَهُۥٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ ﴿٦٢

Allah, kullarından dilediğine rızkı sererde kısar da ona şüphesiz Allah her şeye Alim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onlara: Gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeri dirilten kimdir? diye sorarsan, elbette; Allah'tır diyecekler. De ki: Hamd Allah'adır. Ama onların çoğu akletmezler.

— İbni Kesir

Allah, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

— Diyanet İşleri

Allah, kullarından kimi dilerse onun rızkını yayar (genişletir). Onu kısar da. Şübhesiz ki Allaha her şey'i hakkıyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

Allah, dilediği kulunun rızkını bol verir, dilediği kulunun rızkını da kısar. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir.

— Seyyid Kutub

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّن نَّزَّلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ مِنۢ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۚ قُلِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ ﴿٦٣

Celâlim Hakk’ı için yine sorsan onlara: kim o Semâ’dan peyderpey bir su indirip de arz’a ölümünden sonra onunla hayat vermekte? Elbette şüphesiz Allah diyecekler, (Öyleyse) hamd de Allah'a mahsustur de, fakat onların ekserisi aklı ermezlerdir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onlara: Gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeri dirilten kimdir? diye sorarsan, elbette; Allah'tır diyecekler. De ki: Hamd Allah'adır. Ama onların çoğu akletmezler.

— İbni Kesir

Andolsun, eğer onlara, “Gökten yağmuru kim indirip de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti?” diye soracak olsan, mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. De ki: “Hamd Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu akıllarını kullanmazlar.

— Diyanet İşleri

Andolsun ki onlara: «Gökden su indirib onunla yeri, ölümünün ardından, canlandıran kimdir?» diye sorarsan «Elbette Allah» derler. De ki: «Hamd Allahındır». Fakat onların çoğu aklını kullanmazlar.

— Hasan Basri Çantay

Eğer müşriklere «Gökten yere su indirerek onun aracılığı ile ölmüş toprağı canlandıran kimdir?» diye sorarsan kesinlikle «Allah'dır» derler. De ki, «Hamd olsun Allah'a». Aslında onların çoğu düşünme yeteneğinden yoksun kimselerdir.

— Seyyid Kutub

وَمَا هَٰذِهِ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَآ إِلَّا لَهْوٌ وَلَعِبٌۚ وَإِنَّ ٱلدَّارَ ٱلْءَاخِرَةَ لَهِىَ ٱلْحَيَوَانُۚ لَوْ كَانُواْ يَعْلَمُونَ ﴿٦٤

Bu dünya hayat bir eğlence ve oyundan ibaret ve hakikaten son yurd (dâr-ı Âhiret) işte halîs hayat o amma bilselerdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu dünya hayatı; yalnızca bir oyun ve oyalanmadır. Asıl hayat, ahiret yurdundaki hayattır. Keşki bilseler.

— İbni Kesir

Bu dünya hayatı ancak bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!

— Diyanet İşleri

Bu dünyâ hayâtı bir eğlenceden, bir oyundan başka (şey) değildir. Âhiret yurdu (na gelince:) Şübhe yok ki o, (asıl) hayâtın tâ kendisidir, (bunu) bilmiş olsalardı...

— Hasan Basri Çantay

Bu dünya hayatı oyundan ve eğlenceden başka bir şey değildir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Kâfirler keşki bunun bilincine varsalardı.

— Seyyid Kutub

فَإِذَا رَكِبُواْ فِى ٱلْفُلْكِ دَعَوُاْ ٱللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ فَلَمَّا نَجَّىٰهُمْ إِلَى ٱلْبَرِّ إِذَا هُمْ يُشْرِكُونَ ﴿٦٥

Baksana gemiye bindiklerinde dini Allah’a halîs kılarak ona muhlisâne duâ ederler de derken kendilerini karaya çıkardı mı derhal şirke koyulurlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Gemiye bindiklerinde; dini yalnız Allah'a tahsis ederek O'na yalvarırlar. Ama onları karaya çıkararak kurtarınca, hemen Allah'a şirk koşarlar.

— İbni Kesir

Gemiye bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler. Onları kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah’a ortak koşuyorlar.

— Diyanet İşleri

(Baksan a) gemiye bindikleri zaman — dîn (i) yalınız Kendisine (ya'nî Allaha) tahsıys etmek suretiyle ve (haalis ve) muhlis (insan) lar olarak — Allâhı (nasıl) çağırırlar! Fakat biz onları selâmetle karaya çıkarınca da hemen Allaha eş katanlar onlardır.

— Hasan Basri Çantay

Onlar gemiye bindikleri zaman sırf Allah'a yönelik bir inançla O'na yalvarırlar. Fakat Allah onları denizin tehlikelerinden kurtararak karaya çıkarınca hemen eski puta tapan inançlarına dönerler.

— Seyyid Kutub

لِيَكْفُرُواْ بِمَآ ءَاتَيْنَٰهُمْ وَلِيَتَمَتَّعُواْۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿٦٦

Ki kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etsinler ve hayattan zevk alsınlar diye, fakat ileride bilirler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kendilerine verdiğimize küfretsinler, eğlensinler bakalım. Yakında bileceklerdir.

— İbni Kesir

Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve bir süre daha faydalansınlar bakalım! İleride bilecekler.

— Diyanet İşleri

Ki (bu suretle) kendilerine verdiğimiz (ni'metler) e nankörlük etsinler ve (hayâtdan) zevk alsınlar diye. Fakat onlar yakında bileceklerdir.

— Hasan Basri Çantay

Böylece kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler ve dünyada zevkleri ile oyalansınlar bakalım! Nasıl olsa ilerde gerçeği öğreneceklerdir.!

— Seyyid Kutub

أَوَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّا جَعَلْنَا حَرَمًا ءَامِنًا وَيُتَخَطَّفُ ٱلنَّاسُ مِنْ حَوْلِهِمْۚ أَفَبِٱلْبَٰطِلِ يُؤْمِنُونَ وَبِنِعْمَةِ ٱللَّهِ يَكْفُرُونَ ﴿٦٧

Ya görmedilerde mi biz bir Harem yapmışız, emniyyet içinde, halbuki etraflarında nas çarpılıp kapılıyor, artık bâtıla inanıyorlar da Allah’ın nimetine küfran mı ediyorlar?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Çevrelerinde insanların zorla kapılıp götürülmesine rağmen orayı emin bir harem yaptığımızı onlar görmediler mi? Yoksa batıla inanıp da Allah'ın nimetine küfür mü ediyorlar?

— İbni Kesir

Çevrelerindeki insanlar kapılıp götürülürken, bizim, onların yurtlarını saygın ve güvenlikli bir yer kıldığımızı görmediler mi? Onlar hâlâ batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?

— Diyanet İşleri

Çevrelerinde insanların zorla (yakalanıb) kapılmakda olmasına rağmen (Mekkeyi) korkusuz (ve emîn bir yer) yapdığımızı onlar görmediler mi? Haalâ baatıla inanıyorlar da Allahın ni'metine nankörlük mü ediyorlar?

— Hasan Basri Çantay

Çevrelerindeki beldelerde oturan insanlar kaçırılırken, can güvenliğinden yoksun bir hayat yaşarken onların kentini dokunulmaz ve güvenli bir belde yaptığımızı görmüyorlar mı? Buna rağmen hâlâ asılsız ilahlara inanıp Allah'ın nimetlerini inkâr mı ediyorlar?

— Seyyid Kutub

AYARLAR