بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قُلۡ كَفَىٰ بِٱللَّهِ بَيۡنِي وَبَيۡنَكُمۡ شَهِيدٗاۖ يَعۡلَمُ مَا فِي ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضِۗ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ بِٱلۡبَٰطِلِ وَكَفَرُواْ بِٱللَّهِ أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡخَٰسِرُونَ ٥٢

De ki benimle sizin aranızda şâhid, Allah yeter, O, göklerde ve yerde ne varsa bilir, bâtıla iman edip de Allah’a küfredenler, işte onlardır hep husrâna düşenler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Şahid olarak benimle sizin aranızda Allah yeter. O; göklerde ve yerde olanı bilir. Batıla inanıp Allah'a küfredenler, işte onlar hüsrana uğrayanların kendileridir.

– İbni Kesir

De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Batıla inanıp Allah’ı inkâr edenler var ya; işte onlar asıl ziyana uğrayanlardır.”

– Diyanet İşleri

De ki: «Benimle sizin aranızda Allahın hakkıyle şâhid olması yeter. Göklerde, yerde ne varsa O bilir. Baatıla îman ve Allâhı (inkâr ile) kâfir olanlar (Yok mu?) İşte onlar hüsranda kalanların ta kendileridir.

– Hasan Basri Çantay

Onlara de ki; «Benimle sizin aranızda Allah'ın tanıklığı yeterlidir. O göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir. Batıla, eğriye inanıp Allah'ı inkar edenler var ya, onlar hüsrana uğrayacak kimselerdir.»

– Seyyid Kutub

وَيَسۡتَعۡجِلُونَكَ بِٱلۡعَذَابِ وَلَوۡلَآ أَجَلٞ مُّسَمّٗى لَّجَآءَهُمُ ٱلۡعَذَابُۚ وَلَيَأۡتِيَنَّهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ ٥٣

Bir de senden acele azâb istiyorlar, eğer müsemmâ bir ecel olmasa idi o azab onlara muhakkak gelmişti ve elbette o kendilerine gelecek, şuurları olmayarak ansızın gelecek.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Senden azabı çarçabuk isterler. Eğer belirtilmiş bir süre olmasaydı, azab onlara hemen gelirdi. Ama farkına varmadan o, kendilerine ansızın gelecektir.

– İbni Kesir

Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. (Hikmet gereği) belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara mutlaka gelirdi. Onlar farkında değillerken kendilerine ansızın elbette gelecektir.

– Diyanet İşleri

Senden azâbı çarçabuk (getirmeni) isterler. Eğer muayyen bir vakit olmasaydı o, elbette onlara gelib çatmışdı bile. (Bununla beraber) o, kendileri farkında olmayarak, onlara ansızın gelecekdir muhakkak.

– Hasan Basri Çantay

Onlar senden azabımın bir an önce gerçekleşmesini isterler. Eğer azabımın belirli bir vadesi olmasaydı, hemen başlarına gelirdi. Fakat azabım hiç beklemedikleri bir anda, farkında olmadan başlarına gelecektir.

– Seyyid Kutub

يَسۡتَعۡجِلُونَكَ بِٱلۡعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةُۢ بِٱلۡكَٰفِرِينَ ٥٤

Senden acele azab istiyorlar, halbuki cehennem kâfirleri kuşatıp duruyor.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Doğrusu cehennem kafirleri kuşatıp durmaktadır.

– İbni Kesir

(54-55) Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının altından bürüyeceği gün, şüphesiz cehennem onları mutlaka kuşatmış olacaktır. Allah, onlara, “Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın” diyecektir.

– Diyanet İşleri

(Evet) senden azâbı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Halbuki hakıykatde cehennem o kâfirleri kuşatıb durmakdadır (da haberleri yok).

– Hasan Basri Çantay

Onlar senden azabımın bir an önce gerçekleşmesini isterler. Oysa cehennem, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır.

– Seyyid Kutub

يَوۡمَ يَغۡشَىٰهُمُ ٱلۡعَذَابُ مِن فَوۡقِهِمۡ وَمِن تَحۡتِ أَرۡجُلِهِمۡ وَيَقُولُ ذُوقُواْ مَا كُنتُمۡ تَعۡمَلُونَ ٥٥

O gün ki azâb onları hem üstlerinden hem ayakları altından saracak da tadın bakalım neler yapıyordunuz buyuracak.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O günde hem tepelerinden, hem de ayaklarının altından azab kendilerini kaplayacaktır. Ve: Yaptıklarınızın karşılığını tadın, diyecektir.

– İbni Kesir

(54-55) Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının altından bürüyeceği gün, şüphesiz cehennem onları mutlaka kuşatmış olacaktır. Allah, onlara, “Yapmakta olduklarınızın cezasını tadın” diyecektir.

– Diyanet İşleri

O günde azâb onları hem üstlerinden, hem ayakları altından saracak, (Allah): «İşlemekde olduğunuz (günâhlar)ın (cezasını) tadın» diyecek.

– Hasan Basri Çantay

O gün azap, tepelerinden inerek ve ayakları altından çıkarak onları sarar ve kendilerine «yaptığınız kötülüklerin karşılığını tadınız bakalım» denir.

– Seyyid Kutub

يَٰعِبَادِيَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ إِنَّ أَرۡضِي وَٰسِعَةٞ فَإِيَّٰيَ فَٱعۡبُدُونِ ٥٦

Ey benim iman eden kullarım! Haberiniz olsun benim arz’ım geniştir, o halde bana ibadet edin o halde bana.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey iman etmiş olan kullarım; şüphesiz ki Benim yerim geniştir. O halde yalnız Bana ibadet edin.

– İbni Kesir

Ey iman eden kullarım! Şüphesiz ki benim arzım (yeryüzü) geniştir. O hâlde, ancak bana kulluk edin.

– Diyanet İşleri

Ey îman eden kullarım, şübhesiz ki benim arzım genişdir. O halde ancak bana ibâdet edin.

– Hasan Basri Çantay

Ey mü'min kullarım, benim yarattığım bu yeryüzü geniştir. O halde gerektiğinde yurt değiştirmeyi göze alarak sırf bana kulluk ediniz.

– Seyyid Kutub

كُلُّ نَفۡسٖ ذَآئِقَةُ ٱلۡمَوۡتِۖ ثُمَّ إِلَيۡنَا تُرۡجَعُونَ ٥٧

Her nefis, ölümü tadacak, sonra döndürülüp bize getirileceksiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Her nefis ölümü tadacaktır. Sonunda Bize döndürüleceksiniz.

– İbni Kesir

Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.

– Diyanet İşleri

Her can ölümü tadıcıdır. (Ondan) sonra bize döndürü (lüb getiri) leceksiniz.

– Hasan Basri Çantay

Her canlı ölümü tadacak ve sonra hepiniz benim huzuruma döndürüleceksiniz.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ وَعَمِلُواْ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَنُبَوِّئَنَّهُم مِّنَ ٱلۡجَنَّةِ غُرَفٗا تَجۡرِي مِن تَحۡتِهَا ٱلۡأَنۡهَٰرُ خَٰلِدِينَ فِيهَاۚ نِعۡمَ أَجۡرُ ٱلۡعَٰمِلِينَ ٥٨

Ve iman edip salih ameller yapmış olanlar, elbette onları cennetin altlarından ırmaklar akan şehnişînlerine yerleştireceğiz, o halde ki orada ebedî kalacaklar, ne güzeldir ecri o işgörenlerin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İman edip de salih amel işleyenleri altından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetteki köşklere yerleştiririz. Çalışanların mükafatları ne güzeldir.

– İbni Kesir

İman edip salih amel işleyenler var ya, onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. Çalışanların mükâfatı ne güzeldir!

– Diyanet İşleri

İman edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar (var ya) biz onları — kendileri içlerinde ebedî kalıcı olarak — altlarından nehirler akan o cennetin yüksek mevkilerine yerleşdireceğiz. (Öyle) amel (ve hareket) edenlerin mükâfatı ne güzeldir!

– Hasan Basri Çantay

İman edip iyi ameller işleyenleri, altlarından çeşitli ırmaklar akan ve içlerinde sürekli kalacakları yüksek köşklere yerleştiririz. İyi işler yapanların alacakları ödül ne güzeldir!

– Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ صَبَرُواْ وَعَلَىٰ رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُونَ ٥٩

Ki sabretmişlerdir ve yalnız Rab’lerine dayanırlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki; sabrederler ve Rabblarına tevekkül ederler.

– İbni Kesir

Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir.

– Diyanet İşleri

ki onlar sabır (ve sebat) etmişlerdir ve yalınız Rablerine güvenib dayanmakdadırlar.

– Hasan Basri Çantay

Onlar ki, sıkıntılar karşısında sabrederler ve sadece Rabb'lerine güvenirler.

– Seyyid Kutub

وَكَأَيِّن مِّن دَآبَّةٖ لَّا تَحۡمِلُ رِزۡقَهَا ٱللَّهُ يَرۡزُقُهَا وَإِيَّاكُمۡۚ وَهُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلۡعَلِيمُ ٦٠

Öyle ya nice hayvanlar var rızkını taşıyamaz, Allah onlara da rızk veriyor size de, O öyle Semi öyle Alim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Nice canlı vardır ki; rızkını kendi taşımaz. Sizin de, onların da rızkını Allah verir. Ve O; Semi'dir, Alim'dir.

– İbni Kesir

Nice canlılar vardır ki, rızıklarını taşımazlar (yiyecek biriktirmezler). Onları da sizi de Allah rızıklandırır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

– Diyanet İşleri

Nice canlı mahluk vardır ki rızkını kendisi taşımıyor. Onu da, sizi de Allah rızıklandırıyor. O, hakkıyle işiden, kemâliyle bilendir.

– Hasan Basri Çantay

Nice hayvanlar var ki, rızıklarını sağlamaya güçleri yetmez. Onların ve sizin rızkınızı Allah sağlar. O her şeyi işitir, her şeyi bilir.

– Seyyid Kutub

وَلَئِن سَأَلۡتَهُم مَّنۡ خَلَقَ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلۡأَرۡضَ وَسَخَّرَ ٱلشَّمۡسَ وَٱلۡقَمَرَ لَيَقُولُنَّ ٱللَّهُۖ فَأَنَّىٰ يُؤۡفَكُونَ ٦١

Celâlim Hakk’ı için sorsan onlara: kim o gökleri ve yeri yaratıp şems-ü kameri teshir etmiş? Elbette şüphesiz Allah derler, o halde nasıl çevriliyorlar?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onlara: Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı müsahhar kılan kimdir? diye sorsan, elbette; Allah'tır, diyecekler. O halde neye, çevrilip döndürülüyorlar?

– İbni Kesir

Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar?

– Diyanet İşleri

Andolsun ki onlara: «O gökleri, o yeri kim yaratdı? O güneşi, o ayı kim müsehhar kıldı?» diye sorarsan mutlakaa: «Allah» derler. O halde nasıl çevrilib döndürülüyorlar?

– Hasan Basri Çantay

Eğer müşriklere «Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı insanların yararına sunan kimdir?» diye sorarsan kesinlikle «Allah'tır» derler. Öyleyse nasıl gerçekten saptırtıyorlar?

– Seyyid Kutub

ٱللَّهُ يَبۡسُطُ ٱلرِّزۡقَ لِمَن يَشَآءُ مِنۡ عِبَادِهِۦ وَيَقۡدِرُ لَهُۥٓۚ إِنَّ ٱللَّهَ بِكُلِّ شَيۡءٍ عَلِيمٞ ٦٢

Allah, kullarından dilediğine rızkı sererde kısar da ona şüphesiz Allah her şeye Alim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; onlara: Gökten su indirip onunla ölümünden sonra yeri dirilten kimdir? diye sorarsan, elbette; Allah'tır diyecekler. De ki: Hamd Allah'adır. Ama onların çoğu akletmezler.

– İbni Kesir

Allah, kullarından dilediğine bol verir ve (dilediğine) kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.

– Diyanet İşleri

Allah, kullarından kimi dilerse onun rızkını yayar (genişletir). Onu kısar da. Şübhesiz ki Allaha her şey'i hakkıyle bilendir.

– Hasan Basri Çantay

Allah, dilediği kulunun rızkını bol verir, dilediği kulunun rızkını da kısar. Hiç kuşkusuz Allah her şeyi bilir.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu