بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قُلْ سِيرُواْ فِى ٱلْأَرْضِ فَٱنظُرُواْ كَيْفَ بَدَأَ ٱلْخَلْقَۚ ثُمَّ ٱللَّهُ يُنشِئُ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْءَاخِرَةَۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ ﴿٢٠

De ki: arzda bir gezinin de bakın, halkı iptida nasıl yapmış, sonra da Allah "neş'eti uhra" inşa edecek şüphesiz Allah her şeye kadir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün. İşte Allah; yeni bir ahiret hayatını da tekrar yaratacaktır. Muhakkak ki Allah; her şeye kadirdir.

— İbni Kesir

De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”

— Diyanet İşleri

De ki: «Yer yüzünde gezib dolaşın da (Allahın) hilkate nasıl başladığını görün. Allah yeni bir âhiret hayaatını da tekrar yaratacakdır. Çünkü Allah her şey'e hakkıyle kaadirdir.

— Hasan Basri Çantay

Onlara de ki; «Yeryüzünde geziniz de Allah'ın canlıları ilk kez nasıl yarattığını görünüz.» Allah bu yaratma işlemini ilerde bir kere daha tekrarlayacaktır. Hiç kuşkusuz Allah'ın her şeye gücü yeter.

— Seyyid Kutub

يُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ وَيَرْحَمُ مَن يَشَآءُۖ وَإِلَيْهِ تُقْلَبُونَ ﴿٢١

Dilediğine azâb eder, dilediğine de rahmet ve hep ona çevirileceksiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dilediğine azab eder, dilediğine merhamet eder. Ve ona çevrileceksiniz.

— İbni Kesir

O, dilediğine azap eder, dilediğine de merhamet eder. Ancak O’na döndürüleceksiniz.

— Diyanet İşleri

Kimi dilerse azâblandırır, kimi dilerse esirger O. (Hepiniz) ancak ona döndürü (lüp götürü) leceksiniz.

— Hasan Basri Çantay

Allah dilediğini azaba çarptırır ve dilediğine merhamet eder. Hepiniz O'nun huzuruna döndürüleceksiniz.

— Seyyid Kutub

وَمَآ أَنتُم بِمُعْجِزِينَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا فِى ٱلسَّمَآءِۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِىٍّ وَلَا نَصِيرٍ ﴿٢٢

Siz de âciz bırakacak değilsiniz size de ne yerde ne gökte, Allah’dan başka ne bir veliy ne de bir nâsir yoktur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Siz ne yerde, ne gökte O'nu aciz bırakabilirsiniz. Allah'tan başka sizin hiç bir dostunuz ve yardımcınız da yoktur.

— İbni Kesir

Siz, yerde de gökte de (Allah’ı) âciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır.

— Diyanet İşleri

Siz ne yerde, ne gökde (Onu) aaciz bırakıcı değilsiniz. Allahdan başka sizin hiçbir velîniz ye yardımcınız da yokdur».

— Hasan Basri Çantay

Ne yerde ve ne gökte Allah'ın yapacaklarına engel olamazsınız. Allah'dan başka hiçbir koruyucu dostunuz, hiçbir destekçiniz yoktur.

— Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَلِقَآئِهِۦٓ أُوْلَٰٓئِكَ يَئِسُواْ مِن رَّحْمَتِى وَأُوْلَٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ ﴿٢٣

Allah’ın âyâtına ve likasına inanmayanlar ise hep onlar onun rahmetinden ümidi kesmiş olanlardır ve onlar için elîm bir azâb vardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler; işte onlar, Benim rahmetimden ümitlerini kesmiş olanlardır. Ve işte elem verici azab onlaradır.

— İbni Kesir

Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır.

— Diyanet İşleri

Allahın âyetlerini ve Ona kavuşmayı (inkâr ile) kâfir olanlar (yok mu?) işte benim rahmetimden (ancak) onlar ümîdlerini kesdiler. İşte pek acıklı azâb da onlarındır.

— Hasan Basri Çantay

Allah'ın ayetlerini ve O'nun karşısına çıkacaklarını yalanlayanlar var ya, onlar rahmetimden ümitlerini kesmiş kimselerdir. Onları acıklı bir azap beklemektedir.

— Seyyid Kutub

فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُواْ ٱقْتُلُوهُ أَوْ حَرِّقُوهُ فَأَنجَىٰهُ ٱللَّهُ مِنَ ٱلنَّارِۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَٰتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿٢٤

Onun için ona kavminin cevabı sâde şu oldu: öldürün onu veya yakın dediler, Allah da onu o ateşten kurtardı, elbette bunda iman edecek bir kavim için şüphesiz âyetler var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine kavminin ona cevabı sadece: Onu öldürün veya yakın, demek oldu. Ama Allah onu ateşten korudu. Doğrusu bunda, inananlar için ayetler vardır.

— İbni Kesir

(İbrahim’in) kavminin cevabı, “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.

— Diyanet İşleri

Bundan dolayı kavminin cevâbı: «Öldürün onu, yahud yakın onu» demelerinden başka (bir şey) olmadı. Aliah da onu ateşden kurtardı. Şübhe yok ki bunda îman edecek zümreler için her halde ibretler vardır.

— Hasan Basri Çantay

Soydaşlarının İbrahim'e verdikleri cevap sadece «Bu adamı öldürünüz, ya da yakınız» biçiminde oldu. Fakat Allah onu ateşte yanmaktan kurtardı. Hiç kuşkusuz bu olayda mü'minlerin alacakları birçok ders vardır.

— Seyyid Kutub

وَقَالَ إِنَّمَا ٱتَّخَذْتُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ أَوْثَٰنًا مَّوَدَّةَ بَيْنِكُمْ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَاۖ ثُمَّ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ يَكْفُرُ بَعْضُكُم بِبَعْضٍ وَيَلْعَنُ بَعْضُكُم بَعْضًا وَمَأْوَىٰكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّٰصِرِينَ ﴿٢٥

Ve dedi ki: siz sâde dünya hayatta aranızda sevişmek için Allah’ı bırakıp bir takım evsâna tutulmuşsunuz amma sonra kıyamet günü bazınız bazınıza küfredecek ve bazınız bazınızı lânetliyecek varacağınız yer ateştir, sizin için yardımcılardan eser de yoktur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve o: Dünya hayatında Allah'ı bırakıp aranızda putları dostluk vesilesi kıldınız. Sonra da kıyamet gününde birbirinize küfreder ve karşılıklı la'net okursunuz. Varacağınız yer, ateştir. Sizin yardımcılarınız da yoktur, dedi.

— İbni Kesir

İbrahim, onlara dedi ki: “Sırf aranızda dünya hayatına mahsus bir sevgi (ve çıkar) uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet gününde kiminiz kiminizi inkâr edip tanımayacak; kiminiz kiminize lânet edecektir. Barınağınız cehennem olacaktır. Yardımcılarınız da olmayacaktır.”

— Diyanet İşleri

Dedi ki: «Siz dünyâ hayaatında birbirinizle (müşrikler hususunda) dost olduğunuz için Allâhı bırakıb ancak putlara tutundunuz. (Fakat) bil'âhare kıyamet gününde kiminiz kiminize küfür, kiminiz kiminize lâ'net edecekdir. Barınacağınız yer ise ateşdir. Sizin (o vakit) hiçbir yardımcınız da yokdur».

— Hasan Basri Çantay

İbrahim soydaşlarına dedi ki; «Sizler dünya hayatında birbirinizin hatırı için Allah'ı bir yana bırakarak putları ilah edindiniz. Ama ilerde kıyamet günü birbirinizi tanımazlıktan gelecek, birbirinize lânet okuyacaksınız. Varacağınız yer cehennemdir. Orada size yardım elini uzatan hiçbir kimse olmayacaktır.»

— Seyyid Kutub

فَـَٔامَنَ لَهُۥ لُوطٌۘ وَقَالَ إِنِّى مُهَاجِرٌ إِلَىٰ رَبِّىٓۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ ﴿٢٦

Bunun üzerine ona bir Lût iman etti hem ben, dedi: Rabb’ime bir muhacirim (hicr edeceğim), hakikat bu: Aziz O, Hakim O.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine Lut ona inandı ve: Doğrusu ben, Rabbıma hicret edeceğim. Muhakkak ki O; Aziz ve Hakim olanın kendisidir, dedi.

— İbni Kesir

Bunun üzerine Lût, ona (İbrahim’e) iman etti. İbrahim, “Ben, Rabbime (gitmemi emrettiği yere) hicret edeceğim. Şüphesiz O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.

— Diyanet İşleri

Bunun üzerine kendisine bir Luut îman etdi. (İbrâhîm) dedi ki: «Hakıykat, ben Rabbime hicret edeceğim. Şübhe yok ki mutlak gaalib, tam hüküm ve hikmet saahibi Odur, O».

— Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine Lût ona inandı ve soydaşlarına «Ben sizden uzaklaşıp Rabb'ime gidiyorum. Hiç kuşkusuz O üstün iradelidir ve her yaptığı yerindedir» dedi.

— Seyyid Kutub

وَوَهَبْنَا لَهُۥٓ إِسْحَٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِى ذُرِّيَّتِهِ ٱلنُّبُوَّةَ وَٱلْكِتَٰبَ وَءَاتَيْنَٰهُ أَجْرَهُۥ فِى ٱلدُّنْيَاۖ وَإِنَّهُۥ فِى ٱلْءَاخِرَةِ لَمِنَ ٱلصَّٰلِحِينَ ﴿٢٧

Ve biz ona İshak ile Yakub’u da ihsan ettik, ve nübüvveti, kitabı zürriyyetinde kıldık, ve kendisine hem dünyada ecrini verdik hem âhirette O şüphesiz salihînden.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve ona İshak ve Ya'kub'u ihsan ettik. Soyundan gelenlere kitab ve peygamberlik verdik. Ona dünyada mükafatını verdik. Doğrusu ahirette de o, salihlerdendir.

— İbni Kesir

Ona (İbrahim’e) İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik. Ayrıca ona dünyada mükâfatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir.

— Diyanet İşleri

Biz ona ishak ile Ya'kubu da ihsan etdik. Peygamberliği ve kitabları onun zürriyetine tahsis etdik. Dünyâda ona mükâfatını verdik. Hakıykat o, âhiretde de her halde saalih insanlardandır.

— Hasan Basri Çantay

İbrahim'e İshak'ı ve Yakub'u armağan ettik. O'nun soyuna peygamberlik ve kitap sunduk. O'nu dünyada ödüllendirdiğimiz gibi hiç kuşkusuz ahirette de iyi kullarımız arasındadır.

— Seyyid Kutub

وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ ٱلْفَٰحِشَةَ مَا سَبَقَكُم بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِّنَ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٨

Lût Peygamber’i de, hani kavmine dediği vakit: "siz cidden o şeni' fiîli yapıyorsunuz ha! sizden evvel âlemînden hiç biri bu haltı etmedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Lut'u da. Hani o, kavmine demişti ki: Gerçekten siz; dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz.

— İbni Kesir

Lût’u da peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayâsızlığı işliyorsunuz.”

— Diyanet İşleri

Luutu da (hatırla). Hani o, kavmine (şöyle) demişdi: «Siz hakıykat öyle hayâsızlığı (meydana) getiriyorsunuz ki sizden evvel aalemlerden hiçbiri bunu yapmamışdık.

— Hasan Basri Çantay

Lût'u da peygamber olarak gönderdik. Hani o soydaşlarına şöyle demişti: «Sizler kesinlikle şimdiye kadar hiç kimsenin işlemediği, iğrenç bir eylemi yapıyorsunuz.»

— Seyyid Kutub

أَئِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ ٱلرِّجَالَ وَتَقْطَعُونَ ٱلسَّبِيلَ وَتَأْتُونَ فِى نَادِيكُمُ ٱلْمُنكَرَۖ فَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِۦٓ إِلَّآ أَن قَالُواْ ٱئْتِنَا بِعَذَابِ ٱللَّهِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿٢٩

Cidden siz hâlâ erkeklere gidecek ve yolu kesecek ve meclisinizde edebsizlik yapıp duracak mısınız? Buna kavminin cevabı ancak şöyle demeleri oldu: "haydi getir bize Allah’ın azâbını sadıklardan isen".

— Elmalılı Hamdi Yazır

Siz; erkeklere yaklaşıyor, yol kesiyor ve toplantılarınızda fena şeyler yapmıyor musunuz? Kavminin ona cevabı: Doğru sözlü isen, bize Allah'ın azabını getir, demek oldu.

— İbni Kesir

“Siz hâlâ erkeklere yanaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?” Kavminin cevabı, “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi Allah’ın azabını getir bize” demeden ibaret oldu.

— Diyanet İşleri

«Siz her halde erkeklere gidecek, yol kesecek, toplantı yerinizde meşru olmayanı yapacak mısınız»? Kavminin cevâbı: «Eğer doğru söyleyenlerdensen Allahın azabını getir bize» demelerinden başkası olmadı.

— Hasan Basri Çantay

Sizler, kadınları bırakıp erkek erkeğe cinsel ilişkide bulunuyor, kervanların yolunu kesiyor ve aranızda düzenlediğiniz toplantılarda o çirkin eylemi işliyorsunuz. Öyle mi? Soydaşlarının tek cevabı «Eğer doğru söylüyorsan, Allah'ın azabını başımıza getir bakalım» demeleri oldu.

— Seyyid Kutub

قَالَ رَبِّ ٱنصُرْنِى عَلَى ٱلْقَوْمِ ٱلْمُفْسِدِينَ ﴿٣٠

Ya Rab! dedi: ortalığı fesada veren bu kavme karşı bana nusrat ver.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Rabbım; bozgunculara karşı bana yardım et.

— İbni Kesir

(Lût) “Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” dedi.

— Diyanet İşleri

De ki: «Yârab, o fesadcılar güruhuna karşı buna nusret et».

— Hasan Basri Çantay

Lut dedi ki; «Rabb'im, şu bozgunculara karşı bana yardım et.»

— Seyyid Kutub

AYARLAR