بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَلَيَحۡمِلُنَّ أَثۡقَالَهُمۡ وَأَثۡقَالٗا مَّعَ أَثۡقَالِهِمۡۖ وَلَيُسۡـَٔلُنَّ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ عَمَّا كَانُواْ يَفۡتَرُونَ ١٣

Maamafih kendi ağırlıklarını ve o ağırlıklarla beraber daha bir çok ağırlıkları yüklenecekler bu şüphesiz ve her halde o ettikleri iftiralardan suâl olunacaklar bu da şüphesiz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gerçekten onlar; hem kendi yüklerini, hem de kendi yükleriyle beraber daha nice yükleri yüklenecekler ve uydurup durdukları şeylerden dolayı kıyamet günü elbette sorguya çekileceklerdir.

– İbni Kesir

Andolsun, onlar mutlaka kendi yüklerini ve kendi yükleriyle beraber nice ağır yükleri yükleneceklerdir. Uydurmakta oldukları şeylerden de kıyamet günü şüphesiz, sorguya çekileceklerdir.

– Diyanet İşleri

Onlar her halde kendi yüklerini de, o yükleriyle beraber daha nice yükleri de bizzat yüklenecekler ve düzmekde oldukları şeylerden kıyamet günü mes'ûl olacaklardır.

– Hasan Basri Çantay

Kafirler, hem kendi günah yüklerini ve hem de bu yüklerin yanında başka birçok günah yüklerini taşıyacaklar ve kıyamet günü düzmece iddiaları konusunda kesinlikle sorguya çekileceklerdir.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ أَرۡسَلۡنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوۡمِهِۦ فَلَبِثَ فِيهِمۡ أَلۡفَ سَنَةٍ إِلَّا خَمۡسِينَ عَامٗا فَأَخَذَهُمُ ٱلطُّوفَانُ وَهُمۡ ظَٰلِمُونَ ١٤

Ve Celâlim Hakk’ı için Nuh’u kavmine gönderdik de içlerinde elli yılı müstesna bin sene durdu derken onları tufan yakalayıverdi hep zulmediyorlardı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki; Biz, Nuh'u, kavmine gönderdik. Aralarında elli yılı müstesna olmak üzere bin yıl kaldı. Sonunda onlar, zulme devam edip dururken kendilerini tufan yakalayıverdi.

– İbni Kesir

Andolsun, biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki biz Nuuhu kavmine (peygamber olarak) göndermişizdir de o, aralarında, elli yılı müstesna olmak üzere, bin sene kalmışdır. Nihayet onlar zulümde devam edib dururlarken kendilerini tuufan yakalayıvermişdir.

– Hasan Basri Çantay

Biz Nuh'u, soydaşlarına peygamber olarak gönderdik. Dokuzyüzelli yıllık bir süre boyunca aralarında kaldı. Sonunda zalimliklerini inatla sürdürürlerken, Tufan'a yakalandılar.

– Seyyid Kutub

فَأَنجَيۡنَٰهُ وَأَصۡحَٰبَ ٱلسَّفِينَةِ وَجَعَلۡنَٰهَآ ءَايَةٗ لِّلۡعَٰلَمِينَ ١٥

Binnetice onu ve gemi arkadaşlarını netâca çıkardık ve o gemiyi âlemlere bir âyet kıldık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ama Biz; onu da, gemi arkadaşlarını da kurtardık ve bunu alemlere bir ayet yaptık.

– İbni Kesir

Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık.

– Diyanet İşleri

Fakat biz onu da, gemi arkadaşlarını da selâmete erdirmiş ve bunu aalemlere bir ibret yapmışızdır.

– Hasan Basri Çantay

Buna karşılık Nuh'u ve gemidekileri kurtararak bu olayı bütün insanların ders alacakları bir mucize yaptık.

– Seyyid Kutub

وَإِبۡرَٰهِيمَ إِذۡ قَالَ لِقَوۡمِهِ ٱعۡبُدُواْ ٱللَّهَ وَٱتَّقُوهُۖ ذَٰلِكُمۡ خَيۡرٞ لَّكُمۡ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ ١٦

İbrahim’i de, kavmine dediği vakit: hep Allah’a ibadet edin ve ona korunun, bu sizin için daha hayırlıdır eğer bilirseniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İbrahim'i de. Hani kavmine demişti ki: Allah'a ibadet edin ve O'ndan sakının. Bilirseniz bu; sizin için daha hayırlıdır.

– İbni Kesir

İbrahim’i de peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”

– Diyanet İşleri

İbrâhîmi de (hatırla). Hani O, kavmine (şöyle) demişdi: «Allaha ibâdet edin, On (un ikaabın) dan korkun. Bu, eğer bilirseniz, sizin için çok hayırlıdır».

– Hasan Basri Çantay

İbrahim'i de peygamber olarak gönderdik. Hani o soydaşlarına dedi ki; «Allah'a kulluk ediniz, O'ndan korkunuz. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.»

– Seyyid Kutub

إِنَّمَا تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوۡثَٰنٗا وَتَخۡلُقُونَ إِفۡكًاۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ تَعۡبُدُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَا يَمۡلِكُونَ لَكُمۡ رِزۡقٗا فَٱبۡتَغُواْ عِندَ ٱللَّهِ ٱلرِّزۡقَ وَٱعۡبُدُوهُ وَٱشۡكُرُواْ لَهُۥٓۖ إِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ ١٧

Siz, Allah’ı bırakıp da sâde bir takım evsâna tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz haberiniz olsun ki o sizin Allah’dan beride mabud diye taptıklarınız sizin için bir rızka malik olamazlar, onun için rızkı Allah yanında arayın ve ona kulluk edip ona şükreyleyin, hep döndürülüp ona götürüleceksiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Siz; sadece Allah'ı bırakıp putlara tapıyor, aslı astarı olmayan sözler uyduruyorsunuz. Doğrusu Allah'tan başka taptıklarınızın size rızık vermeye güçleri yetmez. Öyleyse, rızkı Allah katında arayın, sadece O'na kulluk edin, O'na şükredin. Siz; ancak O'na döndürüleceksiniz.

– İbni Kesir

“Siz, Allah’ı bırakarak ancak putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz. Allah’ı bırakarak taptıklarınızın size hiçbir rızık vermeye güçleri yetmez. Öyle ise rızkı Allah’ın katında arayın. O’na kulluk edin ve O’na şükredin. Siz yalnız O’na döndürüleceksiniz.”

– Diyanet İşleri

«Siz ancak Allâhı bırakıb putlara tapıyor, yalan uydurub düzüyorsunuz. Hakıykat, sizin Allâhı bırakıb tapdıklarınız size bir rızık vermiye muktedir olamazlar. O halde rızkı Allah katında arayın. Ona ibâdet edin. Ona şükredin. Siz ancak Ona döndürü (lüb götürü) leceksiniz».

– Hasan Basri Çantay

Sizler Allah'ı bir yana bırakarak birtakım putlara tapıyor, düzmece iddialar ortaya atıyorsunuz. Allah'ı bir yana bırakarak taptığınız putlar size rızık veremezler. Rızkınızı Allah katında arayınız, O'na kulluk ediniz, O'na şükrediniz, O'nun huzuruna döndürüleceksiniz.

– Seyyid Kutub

وَإِن تُكَذِّبُواْ فَقَدۡ كَذَّبَ أُمَمٞ مِّن قَبۡلِكُمۡۖ وَمَا عَلَى ٱلرَّسُولِ إِلَّا ٱلۡبَلَٰغُ ٱلۡمُبِينُ ١٨

Ve eğer tekzib ederseniz sizden evvel bir takım ümmetler de tekzib etmişlerdi, Resul’ün vazifesi ise açık bir tebliğden ibarettir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer siz, yalanlıyorsanız, bilin ki; sizden önceki ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen, sadece apaçık tebliğden ibarettir.

– İbni Kesir

“Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. Peygambere düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.”

– Diyanet İşleri

«Eğer siz (beni) tekzîb ederseniz sizden evvelki ümmetler de (peygamberlerini) tekzîb etmişizdir. Peygamberin üzerine (düşen vazîfe) ise apaçık tebliğden başkası değildir».

– Hasan Basri Çantay

Eğer peygamberinizi yalanlıyorsanız, biliniz ki, sizden önceki milletler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Peygamberin görevi, ilahi mesajı açıkça duyurmaktan ibarettir.

– Seyyid Kutub

أَوَلَمۡ يَرَوۡاْ كَيۡفَ يُبۡدِئُ ٱللَّهُ ٱلۡخَلۡقَ ثُمَّ يُعِيدُهُۥٓۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٞ ١٩

Ya görmediler mi de: Allah halkı ibtida nasıl yapıyor? Sonra onu iade de eder, şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Görmediler mi ki; Allah yaratmayı nasıl başlatıyor sonra da onu iade ediyor? Şüphesiz bu, Allah'a pek kolaydır.

– İbni Kesir

Onlar, Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığını, sonra onu nasıl tekrarladığını görmüyorlar mı? Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır.

– Diyanet İşleri

Allah hilkate nasıl başlıyor, sonra onu (nasıl ölümünden sonra) geri çeviriyor, görmediler mi? Şübhesiz bu (nlar) Allaha göre kolaydır.

– Hasan Basri Çantay

Kâfirler, Allah'ın, canlıları ilk kez nasıl yarattığını ve ölüleri nasıl yeniden dirilteceğini görmüyorlar mı? Bu işlem Allah için kolaydır.

– Seyyid Kutub

قُلۡ سِيرُواْ فِي ٱلۡأَرۡضِ فَٱنظُرُواْ كَيۡفَ بَدَأَ ٱلۡخَلۡقَۚ ثُمَّ ٱللَّهُ يُنشِئُ ٱلنَّشۡأَةَ ٱلۡأٓخِرَةَۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيۡءٖ قَدِيرٞ ٢٠

De ki: arzda bir gezinin de bakın, halkı iptida nasıl yapmış, sonra da Allah "neş'eti uhra" inşa edecek şüphesiz Allah her şeye kadir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da Allah'ın yaratmaya nasıl başladığını bir görün. İşte Allah; yeni bir ahiret hayatını da tekrar yaratacaktır. Muhakkak ki Allah; her şeye kadirdir.

– İbni Kesir

De ki: “Yeryüzünde dolaşın da Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına bakın. Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır. (Kıyametten sonra her şeyi tekrar yaratacaktır) Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.”

– Diyanet İşleri

De ki: «Yer yüzünde gezib dolaşın da (Allahın) hilkate nasıl başladığını görün. Allah yeni bir âhiret hayaatını da tekrar yaratacakdır. Çünkü Allah her şey'e hakkıyle kaadirdir.

– Hasan Basri Çantay

Onlara de ki; «Yeryüzünde geziniz de Allah'ın canlıları ilk kez nasıl yarattığını görünüz.» Allah bu yaratma işlemini ilerde bir kere daha tekrarlayacaktır. Hiç kuşkusuz Allah'ın her şeye gücü yeter.

– Seyyid Kutub

يُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ وَيَرۡحَمُ مَن يَشَآءُۖ وَإِلَيۡهِ تُقۡلَبُونَ ٢١

Dilediğine azâb eder, dilediğine de rahmet ve hep ona çevirileceksiniz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dilediğine azab eder, dilediğine merhamet eder. Ve ona çevrileceksiniz.

– İbni Kesir

O, dilediğine azap eder, dilediğine de merhamet eder. Ancak O’na döndürüleceksiniz.

– Diyanet İşleri

Kimi dilerse azâblandırır, kimi dilerse esirger O. (Hepiniz) ancak ona döndürü (lüp götürü) leceksiniz.

– Hasan Basri Çantay

Allah dilediğini azaba çarptırır ve dilediğine merhamet eder. Hepiniz O'nun huzuruna döndürüleceksiniz.

– Seyyid Kutub

وَمَآ أَنتُم بِمُعۡجِزِينَ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَلَا فِي ٱلسَّمَآءِۖ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ ٱللَّهِ مِن وَلِيّٖ وَلَا نَصِيرٖ ٢٢

Siz de âciz bırakacak değilsiniz size de ne yerde ne gökte, Allah’dan başka ne bir veliy ne de bir nâsir yoktur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Siz ne yerde, ne gökte O'nu aciz bırakabilirsiniz. Allah'tan başka sizin hiç bir dostunuz ve yardımcınız da yoktur.

– İbni Kesir

Siz, yerde de gökte de (Allah’ı) âciz bırakacak değilsiniz. Sizin Allah’tan başka ne bir dostunuz, ne de bir yardımcınız vardır.

– Diyanet İşleri

Siz ne yerde, ne gökde (Onu) aaciz bırakıcı değilsiniz. Allahdan başka sizin hiçbir velîniz ye yardımcınız da yokdur».

– Hasan Basri Çantay

Ne yerde ve ne gökte Allah'ın yapacaklarına engel olamazsınız. Allah'dan başka hiçbir koruyucu dostunuz, hiçbir destekçiniz yoktur.

– Seyyid Kutub

وَٱلَّذِينَ كَفَرُواْ بِـَٔايَٰتِ ٱللَّهِ وَلِقَآئِهِۦٓ أُوْلَٰٓئِكَ يَئِسُواْ مِن رَّحۡمَتِي وَأُوْلَٰٓئِكَ لَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٞ ٢٣

Allah’ın âyâtına ve likasına inanmayanlar ise hep onlar onun rahmetinden ümidi kesmiş olanlardır ve onlar için elîm bir azâb vardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkar edenler; işte onlar, Benim rahmetimden ümitlerini kesmiş olanlardır. Ve işte elem verici azab onlaradır.

– İbni Kesir

Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. İşte onlar için elem dolu bir azap vardır.

– Diyanet İşleri

Allahın âyetlerini ve Ona kavuşmayı (inkâr ile) kâfir olanlar (yok mu?) işte benim rahmetimden (ancak) onlar ümîdlerini kesdiler. İşte pek acıklı azâb da onlarındır.

– Hasan Basri Çantay

Allah'ın ayetlerini ve O'nun karşısına çıkacaklarını yalanlayanlar var ya, onlar rahmetimden ümitlerini kesmiş kimselerdir. Onları acıklı bir azap beklemektedir.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu