بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

تِلْكَ ٱلدَّارُ ٱلْءَاخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا فَسَادًاۚ وَٱلْعَٰقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ ﴿٨٣

O Âhiret evi (son yurd) biz onu öyle kimselere veririz ki yer yüzünde ne bir kibir ne de bir fesad istemezler, ve o akibet korunan müttekilerindir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte ahiret yurdu. Biz; onu, yeryüzünde böbürlenmeyen ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. Akıbet muttekilerindir.

— İbni Kesir

İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan ve bozgunculuk çıkarmayanlara has kılarız. Sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanlarındır.

— Diyanet İşleri

İşte âhiret yurdu! Biz onu yer (yüzün) de ne teğallüb, ne fesâd arzusuna düşmeyeceklere veririz. (İyi) sonuç (Allahın ıkaabından) sakınanlarındır.

— Hasan Basri Çantay

İşte ahiret yurdu. Onu yeryüzünde böbürlenmeyen ve bozgunculuk yapmayanlara veririz. Güzel sonuç Allah'a karşı gelmekten sakınanlarındır.

— Seyyid Kutub

مَن جَآءَ بِٱلْحَسَنَةِ فَلَهُۥ خَيْرٌ مِّنْهَاۖ وَمَن جَآءَ بِٱلسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَى ٱلَّذِينَ عَمِلُواْ ٱلسَّيِّـَٔاتِ إِلَّا مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿٨٤

Her kim hasene ile gelirse o vakit ona ondan daha hayırlısı var, her kim de seyyie ile gelirse seyyiat yapanlar hep yaptıklarıyla cezalanırlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kim, bir iyilikle gelirse; ona, daha hayırlısı verilir. Kim de bir kötülükle gelirse; o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.

— İbni Kesir

Kim bir iyilik getirirse, ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar.

— Diyanet İşleri

Kim iyi (haal) ile gelirse onun için bundan daha hayırlısı vardır. Kim de kötü (haal) ile gelirse o kötülükleri işleyenler yapmış olduklarından başkasıyle cezalandırılmaz(lar).

— Hasan Basri Çantay

Kim bir iyilik getirirse, ona ondan daha güzeli vardır. Kim kötülük getirirse, kötülükleri yapanlar, ancak yaptıkları kötülük kadar cezalandırılırlar.

— Seyyid Kutub

إِنَّ ٱلَّذِى فَرَضَ عَلَيْكَ ٱلْقُرْءَانَ لَرَآدُّكَ إِلَىٰ مَعَادٍۚ قُل رَّبِّىٓ أَعْلَمُ مَن جَآءَ بِٱلْهُدَىٰ وَمَنْ هُوَ فِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ ﴿٨٥

Her halde sana o Kur’an’ı farz kılan seni muhakkak bir meâda kadar geri getirecektir, de ki: Rabbim daha iyi bilir! Hidayetle gelen kim? Açık bir dalâl içinde olan kim?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Kur'an'ı senin üzerine farz kılan Allah; elbette seni döneceğin yere döndürecektir. De ki: Kimin doğrulukla geldiğini, kimin apaçık sapıklıkta bulunduğunu en iyi bilen Rabbımdır.

— İbni Kesir

Kur’an’ı sana farz kılan Allah, şüphesiz seni dönülecek bir yere döndürecektir. De ki: “Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir.”

— Diyanet İşleri

Her halde o Kur'ânı (n tilâvetini, teblîğını ve mucibince amel etmeni) senin üzerine farz kılan (Allah) seni (yine) dönülecek yere döndürecekdir. De ki: «Hidâyetle gelen kim, o apaçık bir sapıklık içinde olan kim, Rabbim çok iyi bilendir».

— Hasan Basri Çantay

Ey Muhammed! Kur'an'ı sana indiren ve onu okumayı sana farz kılan Allah, elbette seni dönülecek yere döndürecek. De ki; «Rabbim kimin hidayet getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde bulunduğunu bilir.»

— Seyyid Kutub

وَمَا كُنتَ تَرْجُوٓاْ أَن يُلْقَىٰٓ إِلَيْكَ ٱلْكِتَٰبُ إِلَّا رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَۖ فَلَا تَكُونَنَّ ظَهِيرًا لِّلْكَٰفِرِينَ ﴿٨٦

Sen, sana kitap indirileceğini ümid eder değildin fakat Rabbin’den bir rahmet, o halde sakın kâfirlere zahîr olma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sen; sana bu Kitab'ın verileceğini ummazdın. Bu; ancak Rabbının bir rahmetidir. Öyle ise, sakın kafirlere yardımcı olma.

— İbni Kesir

Sen, bu kitabın sana verileceğini ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmet olarak sana verildi. Öyle ise kâfirlere sakın arka çıkma.

— Diyanet İşleri

Sen (bu) kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. (Bu), ancak Rabbinden bir rahmetdir. O halde kâfirlere arka olma sakın!

— Hasan Basri Çantay

Sen Kitab'ın senin kalbine bırakılacağını ummazdın. O Rabb'inden bir rahmettir. O halde kâfirlere yardımcı olma.

— Seyyid Kutub

وَلَا يَصُدُّنَّكَ عَنْ ءَايَٰتِ ٱللَّهِ بَعْدَ إِذْ أُنزِلَتْ إِلَيْكَۖ وَٱدْعُ إِلَىٰ رَبِّكَۖ وَلَا تَكُونَنَّ مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ ﴿٨٧

Ve sakın sana indirildikten sonra Allah’ın Âyatın’dan seni çevirmesinler, hemen Rabb’ine davet et ve sakın müşriklerden olma.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra, sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbına davet et ve sakın müşriklerden olma.

— İbni Kesir

Allah’ın âyetleri sana indirildikten sonra, sakın seni onlardan çevirmesinler. Rabbine çağır ve sakın Allah’a ortak koşanlardan olma!

— Diyanet İşleri

Allahın âyetlerinden — onların sana indirildiği andan i'tibâren — sakın (müşrikler) seni çevirmesinler! Sen (insanları) Allaha da'vet et. Zinhar müşriklerden olma!

— Hasan Basri Çantay

Ve Allah'ın, ayetleri sana indikten sonra sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabb'ine davet et, ortak koşanlardan olma.

— Seyyid Kutub

وَلَا تَدْعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَۘ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَۚ كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ إِلَّا وَجْهَهُۥۚ لَهُ ٱلْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿٨٨

Allah’ın yanında diğer bir tanrıya daha çağırma, başka tanrı yok ancak O, O’nun vechinden başka her şey helâktedir, hüküm onun ve nihayet döndürülüp ona götürüleceksiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah ile birlikte bir başka tanrıya yalvarma. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O'nun zatından başka her şey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve sadece O'na döndürüleceksiniz.

— İbni Kesir

Sen Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O’nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm yalnızca O’nundur ve kesinlikle O’na döndürüleceksiniz.

— Diyanet İşleri

Allah ile birlikde diğer bir Tanrı daha (edinib) tapma (ona). Ondan başka hiç bir Tanrı yok. Onun zâtinden başka her şey helak olucudur. Hüküm Onundur ve siz ancak Ona döndürül (üb götürül) eceksiniz.

— Hasan Basri Çantay

Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma. O'ndan başka ilah yoktur. O'ndan başka her şey yok olacaktır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

— Seyyid Kutub

AYARLAR