بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
وَلَا تُخْزِنِى يَوْمَ يُبْعَثُونَ ٨٧
Ve utandırma beni ba's olunacakları gün.
Diriltilecekleri günde beni rezil etme.
“(Kulların) diriltilecekleri gün beni utandırma!”
«(Kulların) kabirlerinden kaldırılacakları gün beni rüsvay etme».
İnsanların yeniden dirilecekleri gün beni mahcup etme.
يَوْمَ لَا يَنفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ ٨٨
O gün ki ne mal faide verir ne oğulları.
O gün ki mal da fayda vermez, çocuklar da.
“O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!”
«O günde ki ne mal fâide eder, ne de oğullar».
Ki, o gün, insana ne malı ve ne de evlatları yarar sağlamaz.
إِلَّا مَنْ أَتَى ٱللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ ٨٩
Ancak Allah’a selim bir kalb ile varan başka.
Ancak Allah'a kalb-i selimle gelmiş olan başka.
“Allah’a arınmış bir kalp ile gelen başka.”
«Meğer ki Allaha (küfr-ü nifakdan) tamamen salim bir kalb ile gelenler ola».
Yalnız temiz kalple Allah'ın huzuruna gelen kurtulur.
وَأُزْلِفَتِ ٱلْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ ٩٠
Hem müttekiler için cennet yaklaştırılmış.
Cennet, muttakiler için hazırlanmıştır.
Cennet, Allah’a karşı gelmekten sakınanlara yaklaştırılacak.
(O günde ki) cennet takva saahiblerine yaklaşdırılmışdır.
O gün, cennet, kötülüklerden sakınanların yakınına getirilir.
وَبُرِّزَتِ ٱلْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ ٩١
Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır.
Cehennem de azgınlara gösterilir.
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek.
Cehennem de azgınlara açılıb gösterilmişdir.
Cehennem de sapıkların gözleri önünde dikilir.
وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تَعْبُدُونَ ٩٢
Ve bunlara hani nerede o Allah’ın gayrıdan taptıklarınız ? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı ? denilmekte.
Ve onlara denilir ki: Nerededir taptıklarınız?
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek.
(92-93) Ve anlara: «Allâhı bırakıb da tapdıklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı, yahud kendi başlarına yardımları dokunuyor mu?» denilmişdir.
Sapıklara denir ki; «Hani vaktiyle taptığınız sözde ilahlar.
مِن دُونِ ٱللَّهِ هَلْ يَنصُرُونَكُمْ أَوْ يَنتَصِرُونَ ٩٣
Ve bunlara hani nerede o Allah’ın gayrıdan taptıklarınız ? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı ? denilmekte.
Allah'tan başka? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?
(91-93) Cehennem de azgınlara gösterilecek ve onlara, “Allah’ı bırakıp da tapmakta olduklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilecek.
(92-93) Ve anlara: «Allâhı bırakıb da tapdıklarınız nerede? Size yardım ediyorlar mı, yahud kendi başlarına yardımları dokunuyor mu?» denilmişdir.
Allah'ı bir yana bırakarak ilah edindiğiniz putlar? Şimdi size yardım edebiliyorlar ya da kendilerini kurtarabiliyorlar mı?
فَكُبْكِبُواْ فِيهَا هُمْ وَٱلْغَاوُۥنَ ٩٤
Ve arkasından hep onlar o cehennemin içine fırlatılmaktadır.
Oraya; onlar ve azgınlar atılırlar.
(94-95) Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.
(94-95) Artık onlar da, o azgınlar da, İblîs orduları da topdan yüzleri koyun, (cehennemin) içerisine atılmışlardır.
Düzmece ilahlar ile sapıklar başaşağı cehenneme atılırlar.
وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ ٩٥
Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler.
İblis'in askerleri de topluca.
(94-95) Artık onlar ve o azgınlar ile İblis’in askerleri hepsi birden tepetakla oraya atılırlar.
(94-95) Artık onlar da, o azgınlar da, İblîs orduları da topdan yüzleri koyun, (cehennemin) içerisine atılmışlardır.
Şeytanın bütün askerleri de.
قَالُواْ وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ ٩٦
Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler.
Orada birbirleriyle çekişerek derler ki:
Orada onlar taptıklarıyla çekişerek şöyle derler:
Orada birbiriyle çekişerek şöyle dediler:
Orada birbirleri ile tartışmaya tutuşarak derler ki,
تَٱللَّهِ إِن كُنَّا لَفِى ضَلَٰلٍ مُّبِينٍ ٩٧
Tallahi biz doğrusu açık bir dalâl içinde imişiz.
Andolsun Allah'a ki; biz, apaçık sapıklıkta idik.
“Allah’a andolsun! Biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.”
«Allaha andolsun, hakıykat biz apaçık bir sapıklık içinde idik».
Vallahi bizler apaçık bir sapıklığa saplanmıştık.