بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ ﴿٥٨

Hazinelerden, ve dilrubâ makamlardan çıkardık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hazinelerden ve şerefli makamlardan.

— İbni Kesir

(57-58) Biz de Firavun’un kavmini bahçelerden, pınar başlarından, servetlerden ve iyi bir konumdan çıkardık.

— Diyanet İşleri

(57-58) Bu suretle onları bostanlardan, akar sulardan, hazînelerden ve şerefli makam (lar) dan çıkardık.

— Hasan Basri Çantay

Hazinelerden ve konforlu köşklerden de.

— Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَٰهَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ﴿٥٩

Ve onları Ben-î İsraile miras kıldık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Böylece onlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık.

— İbni Kesir

İşte böyle yaptık ve onlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık.

— Diyanet İşleri

İşte (çıkarışımız) böyle oldu ve onlara İsrâîl oğullarını mîrascı kıldık.

— Hasan Basri Çantay

Böylece bunlara, İsrailoğullarını mirasçı kıldık.

— Seyyid Kutub

فَأَتْبَعُوهُم مُّشْرِقِينَ ﴿٦٠

Derken arkalarına düştüler Güneş doğmuştu.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Güneş üzerlerine doğarken onları izlediler.

— İbni Kesir

Firavun ve adamları gün doğarken onları takibe koyuldular.

— Diyanet İşleri

Derken (Fir'avncular) güneş doğarken onların arkalarına düşdüler.

— Hasan Basri Çantay

Firavun ile soydaşları gün doğar doğmaz İsrailoğullarının ardına düştüler.

— Seyyid Kutub

فَلَمَّا تَرَٰٓءَا ٱلْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَٰبُ مُوسَىٰٓ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ ﴿٦١

Vaktâ ki iki cemiyyet biribirine göründü Musâ’nın eshabı yakalandık dediler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İki topluluk karşı karşıya geldiğinde, Musa'nın arkadaşları dediler ki: Gerçekten biz, yakalandık.

— İbni Kesir

İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler.

— Diyanet İşleri

Vaktaki artık iki ordu birbirini görmüşdü. Muusânın ashaabı dedi ki: «Muhakkak erişilib yakalandık».

— Hasan Basri Çantay

İki topluluk birbirlerini gördüklerinde Musa'nın taraftarları «Eyvah, yakalandık» dediler.

— Seyyid Kutub

قَالَ كَلَّآۖ إِنَّ مَعِىَ رَبِّى سَيَهْدِينِ ﴿٦٢

Hayır asla, dedi: Rabbim muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, dedi. Muhakkak ki Rabbım benimledir. Bana doğru yolu gösterecektir.

— İbni Kesir

Mûsâ, “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir” dedi.

— Diyanet İşleri

(Muusâ) «Hayır, dedi, şübhesiz ki Rabbim benimle beraberdir. O, beni (selâmet) yol (una) iletecekdir».

— Hasan Basri Çantay

Musa «Hayır endişelenmeyin, Rabb'im benimle birliktedir, O bana bir çıkış yolu gösterecektir' dedi.

— Seyyid Kutub

فَأَوْحَيْنَآ إِلَىٰ مُوسَىٰٓ أَنِ ٱضْرِب بِّعَصَاكَ ٱلْبَحْرَۖ فَٱنفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَٱلطَّوْدِ ٱلْعَظِيمِ ﴿٦٣

Bunun üzerine Musâ’ya "vur Asan ile denize " diye vahyeyledik, vurunca bir infilak etti her bölük koca bir dağ gibi oluverdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine Musa'ya vahyettik ki: Asanı denize vur. O, hemen yarıldı ve her parçası yüce bir dağ gibi oldu.

— İbni Kesir

Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asan ile denize vur” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı. Her parçası koca bir dağ gibiydi.

— Diyanet İşleri

Bunun üzerine Muusâya: «Asaanı denize vur» diye vahyetdik. (Vurunca) derhal (deniz) yarıldı, her parça (sı) kocaman dağ gibi oldu.

— Hasan Basri Çantay

O sırada Musa'ya; «Değneğinle denize vur» diye vahyettik. Bunun üzerine deniz yarılarak içinde oniki yol açıldı. Denizin her parçası yüce bir dağ gibi oldu.

— Seyyid Kutub

وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ ٱلْءَاخَرِينَ ﴿٦٤

Ötekileri de buraya yanaştırmıştık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra diğerlerini oraya yaklaştırdık.

— İbni Kesir

Ötekileri de oraya yaklaştırdık.

— Diyanet İşleri

Ötekileri de buraya yanaşdırdık.

— Hasan Basri Çantay

Arkadan gelenleri oraya yaklaştırdık.

— Seyyid Kutub

وَأَنجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَن مَّعَهُۥٓ أَجْمَعِينَ ﴿٦٥

Musâ’yı ve maiyyetindekileri tamamen necata çıkardık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Musa'yı ve beraberindekileri yopluca kurtardık.

— İbni Kesir

Mûsâ’yı ve beraberindekilerin hepsini kurtardık.

— Diyanet İşleri

Muusâ ile maiyyetinde bulunan kimseleri topdan kurtardık.

— Hasan Basri Çantay

Musa ile yanındakilerin tümünü kurtardık.

— Seyyid Kutub

ثُمَّ أَغْرَقْنَا ٱلْءَاخَرِينَ ﴿٦٦

Sonra da ötekileri gark ettik.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra diğerlerini suda boğduk.

— İbni Kesir

Sonra ötekileri suda boğduk.

— Diyanet İşleri

Sonra öbürlerini (suda) boğduk.

— Hasan Basri Çantay

Arkasından öbürlerini suda boğduk.

— Seyyid Kutub

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿٦٧

Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Şüphesiz ki bunda, bir ayet vardır. Ama onların çoğu inananlar değildi.

— İbni Kesir

Bunda şüphesiz bir ibret vardır. Ama pek çokları iman etmiş değillerdi.

— Diyanet İşleri

Bunda elbette bir ibret vardı. (Fakat) onların çoğu îman etmiş değillerdi.

— Hasan Basri Çantay

Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Fakat insanların çoğu buna inanmadı.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿٦٨

Ve şüphesiz ki Rabbin O öyle Aziz öyle Rahim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Rabbın, elbette o; Aziz'dir, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Şüphesiz ki senin Rabbin elbette mutlak güç sahibidir, çok merhametlidir.

— Diyanet İşleri

Şu muhakkak ki senin Rabbin, elbette O, mutlak gaalibdir. (Mü'minleri ise) çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

AYARLAR