بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالَ أَوَلَوۡ جِئۡتُكَ بِشَيۡءٖ مُّبِينٖ ٣٠

Ya, dedi: sana apaçık isbat edecek bir şey getirdimse demi?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sana apaçık bir şeyle gelmişsem de mi? dedi.

– İbni Kesir

Mûsâ, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi.

– Diyanet İşleri

(Muusâ) dedi ki: «Sana apaçık bir şey getirdimse de mi (zindana atacaksın)»?

– Hasan Basri Çantay

Musa «Sana doğru söylediğimi kanıtlayan apaçık bir delil göstersem de mi? dedi.

– Seyyid Kutub

قَالَ فَأۡتِ بِهِۦٓ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ٣١

Haydi, dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun: Eğer doğru söylüyorsan, haydi getir onu, dedi.

– İbni Kesir

Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu,” dedi.

– Diyanet İşleri

(Fir'avn): «Doğru söyleyenlerdensen haydi getir onu» dedi.

– Hasan Basri Çantay

Firavun «Eğer doğru söylüyorsan kanıtını göster bakalım» dedi.

– Seyyid Kutub

فَأَلۡقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعۡبَانٞ مُّبِينٞ ٣٢

Bunun üzerine Asasını bırakıverdi, apaçık bir ejderha kesiliverdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine o asasını attı, bir de ne görsün; apaçık bir ejderhadır.

– İbni Kesir

Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler, asa açıkça kocaman bir yılan olmuş.

– Diyanet İşleri

Bunun üzerine (Muusâ) asaasını bırakıverdi. Birde (ne görsünler) o, apaçık bir ejderha!

– Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine Musa elindeki değneği yere attı, değnek o anda sahici bir yılan oluverdi.

– Seyyid Kutub

وَنَزَعَ يَدَهُۥ فَإِذَا هِيَ بَيۡضَآءُ لِلنَّٰظِرِينَ ٣٣

Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bem beyaz oluverdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Elini çıkardı, bir de ne görsün; bakanlara bembeyazdır.

– İbni Kesir

Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.

– Diyanet İşleri

Elini de çekib çıkardı. Bir de (ne görsünler) bu, temâşâ edenler için bembeyaz (ve nuur saçan bir el) dir.

– Hasan Basri Çantay

Ve elini yeninin altından çıkardı; bakanlar, onun ak bir parıltı saçtığını gördüler.

– Seyyid Kutub

قَالَ لِلۡمَلَإِ حَوۡلَهُۥٓ إِنَّ هَٰذَا لَسَٰحِرٌ عَلِيمٞ ٣٤

Etrafındaki cemiyyete bu, dedi: her halde bilgiç bir sihirbaz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Çevresinde bulunan ileri gelenlere dedi ki: Şüphesiz bu, belletilmiş bir büyücüdür.

– İbni Kesir

Firavun, çevresindeki ileri gelenlere, “Şüphesiz bu, bilgin bir sihirbazdır” dedi.

– Diyanet İşleri

(Fir'avn), çevresindeki ileri gelenlere: «Hiç şübhesiz, dedi, bu mutlak çok bilen bir büyücüdür».

– Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine Firavun, çevresindeki seçkin yakınlarına dedi ki, «bu adam bilgili bir büyücüdür»

– Seyyid Kutub

يُرِيدُ أَن يُخۡرِجَكُم مِّنۡ أَرۡضِكُم بِسِحۡرِهِۦ فَمَاذَا تَأۡمُرُونَ ٣٥

Sihrile sizi yerinizden çıkarmak istiyor, binaenaleyh ne emredersiniz?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi büyüsüyle memleketinizden çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?

– İbni Kesir

“Sizi, yaptığı sihirle, yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne dersiniz?”

– Diyanet İşleri

«Ki sizi büyüsiyle yerinizden (yurdunuzdan sürüb) çıkarmak diliyor. Şimdi (buna) ne buyurursunuz»?

– Hasan Basri Çantay

Sizi büyücülüğü ile yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Peki ne buyuruyorsunuz?»

– Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ أَرۡجِهۡ وَأَخَاهُ وَٱبۡعَثۡ فِي ٱلۡمَدَآئِنِ حَٰشِرِينَ ٣٦

Bunu ve kardeşini dediler; eğle, şehirlere de derleyiciler yolla.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere toplayıcılar gönder.

– İbni Kesir

Dediler ki: "Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere de toplayıcı adamlar gönder."

– Diyanet İşleri

«Bunu ve kardeşini, dediler, gecikdir (eğle), şehirlere toplayıcılar yolla da»,

– Hasan Basri Çantay

Dediler ki; «Onu kardeşi ile birlikte oyala ve adam toplayacak elçilerini bütün kentlere gönder.

– Seyyid Kutub

يَأۡتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٖ ٣٧

Bütün bilgiç sihirbazları getirsinler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Belletilmiş tüm büyücüleri sana getirsinler.

– İbni Kesir

“Sana bütün usta sihirbazları getirsinler.”

– Diyanet İşleri

Çok bilen her büyücüyü sana getirsin (ler)».

– Hasan Basri Çantay

Bütün bilgili büyücüleri bulup sana getirsinler.

– Seyyid Kutub

فَجُمِعَ ٱلسَّحَرَةُ لِمِيقَٰتِ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ ٣٨

Bu suretle malûm bir gün miykat tayin olunarak sihirbazlar cemolundu.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Büyücüler belli bir günün tayin edilen vaktinde toplandılar.

– İbni Kesir

Böylece sihirbazlar, belli bir günün belirlenen bir vaktinde bir araya getirildiler.

– Diyanet İşleri

Bu suretle muayyen bir günün belli bir vaktında bütün sihirbazlar bir araya getirildi.

– Hasan Basri Çantay

Bir süre sonra büyücüler belirli bir günün kararlaştırılan saatinde biraraya geldiler.

– Seyyid Kutub

وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلۡ أَنتُم مُّجۡتَمِعُونَ ٣٩

Ve halka siz toplu musunuz denildi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İnsanlara: Siz de toplanır mısınız? denildi.

– İbni Kesir

İnsanlara da “Siz de toplanır mısınız?” denildi.

– Diyanet İşleri

Ve insanlara da: «Siz de toplamalar mısınız?» denildi.

– Hasan Basri Çantay

Halka da dediler ki, haydi toplanın bakalım.

– Seyyid Kutub

لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ ٱلسَّحَرَةَ إِن كَانُواْ هُمُ ٱلۡغَٰلِبِينَ ٤٠

Sanırız bizler sihirbazlara tabi olacağız şayed onlar olursa galibler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Eğer onlar galip gelirlerse; büyücülere belki biz de tabi oluruz.

– İbni Kesir

“Umarız, üstün gelirlerse sihirbazlara uyarız” (dediler.)

– Diyanet İşleri

«Umarız ki (bizimkiler) gaalib olurlarsa biz de (kendi) büyücüler (imiz) e uyarız».

– Hasan Basri Çantay

Toplanın da eğer büyücüler galip gelirlerse onların peşinden gideriz.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu