بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَفَرَرْتُ مِنكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِى رَبِّى حُكْمًا وَجَعَلَنِى مِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿٢١

Onun üzerine vaktâki sizden korktum, içinizden kaçtım, derken Rabbim bana hüküm ihsan buyurdu ve Ben-î mürselinden kıldı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bu yüzden sizden korktuğum için kaçtım. Sonra Rabbım bana hüküm ihsan etti ve beni peygamberlerden kıldı.

— İbni Kesir

“Sizden korktuğum için de hemen aranızdan kaçtım. Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.”

— Diyanet İşleri

«Sizden korkunca da hemen içinizden (bırakıb) kaçdım. Nihayet Rabbim bana bir hüküm verdi ve beni peygamberlerden yapdı».

— Hasan Basri Çantay

Bu yüzden sizden korkunca yanınızdan kaçtım. Sonra Rabb'im bana hikmet bağışlayarak beni peygamberlerinden biri yaptı.

— Seyyid Kutub

وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَىَّ أَنْ عَبَّدتَّ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ﴿٢٢

O başıma kakdığın bir nimet de Ben-î İsraili kul, köle edinmiş olmandır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte, başıma kaktığın o nimet, İsrailoğullarını köle ettiğin içindir.

— İbni Kesir

“Senin başıma kaktığın bu nimet (gerçekte) İsrailoğullarını köleleştirmen(in neticesi)dir.”

— Diyanet İşleri

«Bana karşı imtinân etdiğin (başıma kakdığın) o ni'met, Isrâîl oğullarını kendine kul (köle) edindiğin içindi».

— Hasan Basri Çantay

O nimet diye başıma kaktığın şey israiloğullarını köleleştirmenin sonucudur.»

— Seyyid Kutub

قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿٢٣

Firavun, Rabb’ül-âlemin de nedir? dedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun: Alemlerin Rabbı da nedir? dedi.

— İbni Kesir

Firavun, “Âlemlerin Rabbi de nedir?” dedi.

— Diyanet İşleri

Fir'avn dedi ki: «Aalemlerin Rabbi (dediğin) nedir»?

— Hasan Basri Çantay

Firavun, «alemlerin Rabb'i dediğin nedir?» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ رَبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَآۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ ﴿٢٤

Göklerin ve yerin ve bütün aralarındakilerin Rabb’i, eğer ehli yakîn iseniz dedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbıdır. Eğer siz yakin getirenlerden iseniz.

— İbni Kesir

Mûsâ, “O, göklerin ve yerin ve her ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir. Eğer gerçekten inanırsanız bu böyledir.”

— Diyanet İşleri

(Muusâ): «Göklerin, yerin ve bunların arasında bulunan şeylerin Rabbidir. Eğer hakıykatı yakıynen bilmiye ehil kimselerseniz (Onun birliğine îman edin)» dedi.

— Hasan Basri Çantay

Musa «Eğer kesin gerçeği öğrenmek istiyorsanız, O göklerin, yerin ve bu ikisi arasındaki bütün varlıkların Rabbidir» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُۥٓ أَلَا تَسْتَمِعُونَ ﴿٢٥

Etrafındakilere dinlemez misiniz? dedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Yanında bulunanlara: İşitmiyor musunuz? dedi.

— İbni Kesir

Firavun, etrafındakilere (alaycı bir ifade ile) “dinlemez misiniz?” dedi.

— Diyanet İşleri

(Fir'avn) etrafında bulunan kimselere dedi ki: «İşitmiyor musunuz»?

— Hasan Basri Çantay

Firavun çevresindekilere «dediklerini duyuyor musunuz?» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿٢٦

Rabbiniz’in ve evvelki atalarınızın Rabb’i dedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O da: Sizin de Rabbınız ve önce geçmiş atalarınızın da Rabbıdır, dedi.

— İbni Kesir

Mûsâ, “O, sizin de Rabbiniz, geçmiş atalarınızın da Rabbidir” dedi.

— Diyanet İşleri

(Muusâ sözüne devamla:) «(O) sizin de, evvelki atalarınızın da Rabbidir» dedi.

— Hasan Basri Çantay

Musa: «O hem sizin hem de sizden önceki atalarınızın Rabbidir» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ ٱلَّذِىٓ أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ ﴿٢٧

Her halde size gönderilmiş olan resulünüz mutlak mecnun dedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun dedi ki: Size gönderilen peygamberiniz şüphesiz delidir.

— İbni Kesir

Firavun, “Bu size gönderilen peygamberiniz, şüphesiz delidir” dedi.

— Diyanet İşleri

(Fir'avn) «Her halde size gönderilen (bu) peygamberiniz, dedi, mutlak delidir».

— Hasan Basri Çantay

Firavun çevresindekilere: «Size peygamber olarak gönderilen bu adam kesinlikle bir delidir» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ رَبُّ ٱلْمَشْرِقِ وَٱلْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَآۖ إِن كُنتُمْ تَعْقِلُونَ ﴿٢٨

Meşrik ve Mağribin ve bütün aralarındakilerin Rabb’i, eğer siz âkıl iseniz dedi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O da: Eğer aklınızı başınıza alırsanız; doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbıdır, dedi.

— İbni Kesir

Mûsâ, “O, doğunun da batının da ve ikisi arasındaki her şeyin de Rabbidir. Eğer düşünüyorsanız bu, böyledir” dedi.

— Diyanet İşleri

(Muusâ yine devamla) dedi ki: «(O) Meşrıkla mağribin ve ikisi arasında bulunan her şeylerin Rabbidir. Eğer aklınızı kullanırsanız (idrâk edersiniz)».

— Hasan Basri Çantay

Musa, «Eğer düşünme yeteneğiniz varsa anlarsınız ki, O doğunun, batının ve bu ikisi arasındaki bütün varlıkların Rabbidir.» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ لَئِنِ ٱتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِى لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ ٱلْمَسْجُونِينَ ﴿٢٩

Yemin ederim ki dedi: eğer benden başka bir ilâh tutarsan seni mutlak ve muhakkak zindandakilerden ederim.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun dedi ki: Benden başka bir tanrı edinirsen; şüphesiz seni hapse atılanlardan kılarım.

— İbni Kesir

Firavun, “Eğer benden başka bir ilâh edinirsen, andolsun seni zindana atılanlardan ederim.”

— Diyanet İşleri

(Fir'avn): «Andolsun, dedi, eğer benden başka bir Tanrı edinirsen seni muhakkak ve muhakkak zindana girenlerden ederim».

— Hasan Basri Çantay

Firavun «Eğer benden başka bir ilah edinirsen yemin ederim ki, seni hapse attırırım» dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَىْءٍ مُّبِينٍ ﴿٣٠

Ya, dedi: sana apaçık isbat edecek bir şey getirdimse demi?

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sana apaçık bir şeyle gelmişsem de mi? dedi.

— İbni Kesir

Mûsâ, “Sana apaçık bir delil getirmiş olsam da mı?” dedi.

— Diyanet İşleri

(Muusâ) dedi ki: «Sana apaçık bir şey getirdimse de mi (zindana atacaksın)»?

— Hasan Basri Çantay

Musa «Sana doğru söylediğimi kanıtlayan apaçık bir delil göstersem de mi? dedi.

— Seyyid Kutub

قَالَ فَأْتِ بِهِۦٓ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿٣١

Haydi, dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Firavun: Eğer doğru söylüyorsan, haydi getir onu, dedi.

— İbni Kesir

Firavun, “Doğru söyleyenlerden isen haydi getir onu,” dedi.

— Diyanet İşleri

(Fir'avn): «Doğru söyleyenlerdensen haydi getir onu» dedi.

— Hasan Basri Çantay

Firavun «Eğer doğru söylüyorsan kanıtını göster bakalım» dedi.

— Seyyid Kutub

AYARLAR