بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
أَفَبِعَذَابِنَا يَسۡتَعۡجِلُونَ ٢٠٤
Ya şimdi azâbımızı iviyorlar mı?
Bizim azabımızı mı çabucak istiyorlardı.
Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar?
Onlar haalâ azabımızı çabuklatdırmak mı istiyorlar?
Onlar azabımızın bir an önce gerçekleşmesini mi istiyorlar?
أَفَرَءَيۡتَ إِن مَّتَّعۡنَٰهُمۡ سِنِينَ ٢٠٥
Gördün a artık onlara senelerce zevk ettirsek.
Gördün mü, şayet Biz onları yıllarca yararlandırsak;
Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak,
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi?
Baksana, eğer onları yıllarca refah içinde yaşatsak da,
ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُواْ يُوعَدُونَ ٢٠٦
Sonra kendilerine edilen vaid gelip çatarsa.
Sonra kendilerine vaadolunan şey başlarına gelse,
Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (hâlleri nice olurdu?)
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi?
Sonra tehdit edildikleri azap başlarına gelse;
مَآ أَغۡنَىٰ عَنۡهُم مَّا كَانُواْ يُمَتَّعُونَ ٢٠٧
O yaşatıldıkları zevkin kendilerine hiç faidesi olmayacaktır.
Eğlendirilmiş olmaları onlara bir fayda sağlamaz.
(Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı.
(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi?
Vaktiyle refah içinde geçirdikleri hayat kendilerine hiçbir fayda sağlamaz.
وَمَآ أَهۡلَكۡنَا مِن قَرۡيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ ٢٠٨
Maamafih biz hangi memleketi helâk ettikse her halde onu inzar edenler olmuştur.
Uyarıcılar olmaksızın Biz, hiç bir kasabayı helak etmedik.
Biz, hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik.
(208-209) Biz hiçbir memleketi, ona (halkına) öğüd vermek üzere inzâr edici (peygamber) ler (göndermiş) olmadıkça helak etmedik. Biz zulmedenler değiliz.
Yok ettiğimiz her ülkeye mutlaka uyarıcılar gönderdik.
ذِكۡرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَٰلِمِينَ ٢٠٩
İhtar edilmiştir, ve biz zulmetmiş değilizdir.
Öğüt olarak. Ve Biz, zalimler olmadık
Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.
(208-209) Biz hiçbir memleketi, ona (halkına) öğüd vermek üzere inzâr edici (peygamber) ler (göndermiş) olmadıkça helak etmedik. Biz zulmedenler değiliz.
Amaç başlarına gelecekleri kendilerine önceden haber vermektir. Biz zalim değiliz.
وَمَا تَنَزَّلَتۡ بِهِ ٱلشَّيَٰطِينُ ٢١٠
Ve bunu Şeytanlar indirmedi.
Onu şeytanlar indirmemiştir.
O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir.
Onu (Kur'ânı) şeytanlar indirmedi.
Kur'an, şeytanlar tarafından indirilmiş değildir.
وَمَا يَنۢبَغِي لَهُمۡ وَمَا يَسۡتَطِيعُونَ ٢١١
Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez?
Bu, onlara düşmez de, buna güçleri de yetmez.
Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.
Bu, onlara hem yakışmaz, hem onlar (buna esasen) güc yetiremezler.
Bu onların sıfatları ile bağdaşmaz. Zaten onlar bunu yapamazlar da.
إِنَّهُمۡ عَنِ ٱلسَّمۡعِ لَمَعۡزُولُونَ ٢١٢
Onlar işitmekten sureti katiyyede azledilmişlerdir.
Onlar, gerçekten işitmekten uzak tutuldular.
Çünkü onlar (vahyi) işitmekten uzaklaştırılmışlardır.
Şübhe yok ki onlar (meleklerin sözünü) işitmekden kat'î surerde azledilmişlerdir.
Çünkü onların vahyi işitmeleri engellenmiştir.
فَلَا تَدۡعُ مَعَ ٱللَّهِ إِلَٰهًا ءَاخَرَ فَتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُعَذَّبِينَ ٢١٣
Binaenaleyh sakın Allah ile beraber diğer bir ilâha çağırma ki o tazib edileceklerden olmayasın.
O halde Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarma. Yoksa azablandırılanlardan olursun.
Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun!
Sakın Allah ile beraber diğer bir Tanrı daha çağırma. (Sonra) azâblandırılanlardan olursun.
Sakın Allah'ın yanısıra başka bir ilaha yalvarma; yoksa azaba çarpılanlardan olursun.
وَأَنذِرۡ عَشِيرَتَكَ ٱلۡأَقۡرَبِينَ ٢١٤
Hem en yakın hısımlarını inzar et.
Ve yakın akrabalarını uyar.
(Önce) en yakın akrabanı uyar.
Sen (ilkin) en yakın hısımlarını inzâr et.
Öncelikle en yakın akrabalarını uyar.