بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ ٢٠١

İman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Elim azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

– İbni Kesir

(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.

– Diyanet İşleri

o pek çetin azâbı görecekleri (âna) kadar onlar (kaabil değil) bu (Kur'ana) inanmazlar.

– Hasan Basri Çantay

Onlar acıklı azabı görmedikçe ona inanmazlar.

– Seyyid Kutub

فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ٢٠٢

Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O da kendilerine apansız, haberleri olmadan geliverir.

– İbni Kesir

(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.

– Diyanet İşleri

İşte bu (azab) onlara, kendileri de farkında olmayarak, ansızın gelecekdir.

– Hasan Basri Çantay

O azapla hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın yüzyüze gelirler.

– Seyyid Kutub

فَيَقُولُواْ هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ ٢٠٣

Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi?

– Elmalılı Hamdi Yazır

O zaman derler ki: Acaba bekletilemez miyiz?

– İbni Kesir

(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.

– Diyanet İşleri

(Gelecekdir de «Acaba) bize bir mühlet verilir mî?» diyeceklerdir.

– Hasan Basri Çantay

O zaman «Acaba bize mühlet verilir mi?» derler.

– Seyyid Kutub

أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ٢٠٤

Ya şimdi azâbımızı iviyorlar mı?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bizim azabımızı mı çabucak istiyorlardı.

– İbni Kesir

Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar?

– Diyanet İşleri

Onlar haalâ azabımızı çabuklatdırmak mı istiyorlar?

– Hasan Basri Çantay

Onlar azabımızın bir an önce gerçekleşmesini mi istiyorlar?

– Seyyid Kutub

أَفَرَءَيْتَ إِن مَّتَّعْنَٰهُمْ سِنِينَ ٢٠٥

Gördün a artık onlara senelerce zevk ettirsek.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Gördün mü, şayet Biz onları yıllarca yararlandırsak;

– İbni Kesir

Ey Muhammed! Ne dersin; biz onları yıllarca (dünya nimetlerinden) yararlandırsak,

– Diyanet İşleri

(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi?

– Hasan Basri Çantay

Baksana, eğer onları yıllarca refah içinde yaşatsak da,

– Seyyid Kutub

ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُواْ يُوعَدُونَ ٢٠٦

Sonra kendilerine edilen vaid gelip çatarsa.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra kendilerine vaadolunan şey başlarına gelse,

– İbni Kesir

Sonra da kendilerine tehdit edildikleri şey gelse, (hâlleri nice olurdu?)

– Diyanet İşleri

(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi?

– Hasan Basri Çantay

Sonra tehdit edildikleri azap başlarına gelse;

– Seyyid Kutub

مَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يُمَتَّعُونَ ٢٠٧

O yaşatıldıkları zevkin kendilerine hiç faidesi olmayacaktır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Eğlendirilmiş olmaları onlara bir fayda sağlamaz.

– İbni Kesir

(Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı.

– Diyanet İşleri

(205-206-207) Şimdi sen bana haber ver: Biz onları senelerce yaşatıb fâidelendirsek de sonra kendilerine tehdîd olunageldikleri (azâb gelib) çatıverse o yaşayıb fâidelenmiş oldukları (yıllar) kendilerini kurtarabilir mi?

– Hasan Basri Çantay

Vaktiyle refah içinde geçirdikleri hayat kendilerine hiçbir fayda sağlamaz.

– Seyyid Kutub

وَمَآ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنذِرُونَ ٢٠٨

Maamafih biz hangi memleketi helâk ettikse her halde onu inzar edenler olmuştur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Uyarıcılar olmaksızın Biz, hiç bir kasabayı helak etmedik.

– İbni Kesir

Biz, hiçbir memleketi uyarıcıları olmadıkça helâk etmedik.

– Diyanet İşleri

(208-209) Biz hiçbir memleketi, ona (halkına) öğüd vermek üzere inzâr edici (peygamber) ler (göndermiş) olmadıkça helak etmedik. Biz zulmedenler değiliz.

– Hasan Basri Çantay

Yok ettiğimiz her ülkeye mutlaka uyarıcılar gönderdik.

– Seyyid Kutub

ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَٰلِمِينَ ٢٠٩

İhtar edilmiştir, ve biz zulmetmiş değilizdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Öğüt olarak. Ve Biz, zalimler olmadık

– İbni Kesir

Bu, bir hatırlatmadır. Biz zalim değiliz.

– Diyanet İşleri

(208-209) Biz hiçbir memleketi, ona (halkına) öğüd vermek üzere inzâr edici (peygamber) ler (göndermiş) olmadıkça helak etmedik. Biz zulmedenler değiliz.

– Hasan Basri Çantay

Amaç başlarına gelecekleri kendilerine önceden haber vermektir. Biz zalim değiliz.

– Seyyid Kutub

وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ ٱلشَّيَٰطِينُ ٢١٠

Ve bunu Şeytanlar indirmedi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onu şeytanlar indirmemiştir.

– İbni Kesir

O Kur’an’ı şeytanlar indirmemiştir.

– Diyanet İşleri

Onu (Kur'ânı) şeytanlar indirmedi.

– Hasan Basri Çantay

Kur'an, şeytanlar tarafından indirilmiş değildir.

– Seyyid Kutub

وَمَا يَنۢبَغِى لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ ٢١١

Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bu, onlara düşmez de, buna güçleri de yetmez.

– İbni Kesir

Zaten bu onların harcı değildir, buna güçleri de yetmez.

– Diyanet İşleri

Bu, onlara hem yakışmaz, hem onlar (buna esasen) güc yetiremezler.

– Hasan Basri Çantay

Bu onların sıfatları ile bağdaşmaz. Zaten onlar bunu yapamazlar da.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu