بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ ءَايَةً أَن يَعْلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُاْ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ١٩٧

İsrailoğullarının bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir ayet değil midir?

– İbni Kesir

وَلَوْ نَزَّلْنَٰهُ عَلَىٰ بَعْضِ ٱلْأَعْجَمِينَ ١٩٨

Biz, onu arapça bilmeyen kimselerden birine indirseydik.

– İbni Kesir

فَقَرَأَهُۥ عَلَيْهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ مُؤْمِنِينَ ١٩٩

Ve o, bunu onlara okusaydı, yine de ona inananlardan olmazlardı.

– İbni Kesir

كَذَٰلِكَ سَلَكْنَٰهُ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ ٢٠٠

İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız.

– İbni Kesir

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ ٢٠١

Elim azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

– İbni Kesir

فَيَأْتِيَهُم بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ٢٠٢

O da kendilerine apansız, haberleri olmadan geliverir.

– İbni Kesir

فَيَقُولُواْ هَلْ نَحْنُ مُنظَرُونَ ٢٠٣

O zaman derler ki: Acaba bekletilemez miyiz?

– İbni Kesir

أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ ٢٠٤

Bizim azabımızı mı çabucak istiyorlardı.

– İbni Kesir

أَفَرَءَيْتَ إِن مَّتَّعْنَٰهُمْ سِنِينَ ٢٠٥

Gördün mü, şayet Biz onları yıllarca yararlandırsak;

– İbni Kesir

ثُمَّ جَآءَهُم مَّا كَانُواْ يُوعَدُونَ ٢٠٦

Sonra kendilerine vaadolunan şey başlarına gelse,

– İbni Kesir

مَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُواْ يُمَتَّعُونَ ٢٠٧

Eğlendirilmiş olmaları onlara bir fayda sağlamaz.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu