بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلۡأَمِينُ ١٩٣

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

– Hasan Basri Çantay

عَلَىٰ قَلۡبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُنذِرِينَ ١٩٤

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

– Hasan Basri Çantay

بِلِسَانٍ عَرَبِيّٖ مُّبِينٖ ١٩٥

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

– Hasan Basri Çantay

وَإِنَّهُۥ لَفِي زُبُرِ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٩٦

Şübhe yok ki o (Kur'an) daha evvelkilerin kitablarında da vardır.

– Hasan Basri Çantay

أَوَلَمۡ يَكُن لَّهُمۡ ءَايَةً أَن يَعۡلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُاْ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ ١٩٧

İsrâîl oğulları bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir âyet (bir delîl) değil miydi?

– Hasan Basri Çantay

وَلَوۡ نَزَّلۡنَٰهُ عَلَىٰ بَعۡضِ ٱلۡأَعۡجَمِينَ ١٩٨

Biz onu Arabca bilmeyenlerden birine indirseydik de,

– Hasan Basri Çantay

فَقَرَأَهُۥ عَلَيۡهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ مُؤۡمِنِينَ ١٩٩

onlara karşı bunu okusaydı yîne buna îman edici kimseler değillerdi onlar.

– Hasan Basri Çantay

كَذَٰلِكَ سَلَكۡنَٰهُ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ٢٠٠

Biz (küfrü) o günahkârların kalbine Öyle bir sokduk ki,

– Hasan Basri Çantay

لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ ٢٠١

o pek çetin azâbı görecekleri (âna) kadar onlar (kaabil değil) bu (Kur'ana) inanmazlar.

– Hasan Basri Çantay

فَيَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ ٢٠٢

İşte bu (azab) onlara, kendileri de farkında olmayarak, ansızın gelecekdir.

– Hasan Basri Çantay

فَيَقُولُواْ هَلۡ نَحۡنُ مُنظَرُونَ ٢٠٣

(Gelecekdir de «Acaba) bize bir mühlet verilir mî?» diyeceklerdir.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu