بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ١٩٢

Ve hakikat bu (kur'an) Rabb-ül’âlemîn’in şüphesiz bir tenkizilidir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki o, elbette alemlerin Rabbının indirmesidir.

– İbni Kesir

Şüphesiz bu Kur’an, âlemlerin Rabbi’nin indirmesidir.

– Diyanet İşleri

O (Kur'an) muhakkak ve muhakkak aalemlerin Rabbi (canibinden) indirilmedir.

– Hasan Basri Çantay

Hiç kuşkusuz Kur'an, Rabb'in tarafından indirilmiştir.

– Seyyid Kutub

نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلۡأَمِينُ ١٩٣

Onu Ruhi emîn indirdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onu Ruh el-Emin indirmiştir.

– İbni Kesir

(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

– Diyanet İşleri

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

– Hasan Basri Çantay

Onu «güvenilir ruh» (Cebrail) indirdi.

– Seyyid Kutub

عَلَىٰ قَلۡبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلۡمُنذِرِينَ ١٩٤

Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın.

– İbni Kesir

(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

– Diyanet İşleri

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

– Hasan Basri Çantay

Senin kalbine; uyarıcılardan biri olasın diye.

– Seyyid Kutub

بِلِسَانٍ عَرَبِيّٖ مُّبِينٖ ١٩٥

Açık parlak bir Arabi lisan ile.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Apaçık arab diliyle.

– İbni Kesir

(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

– Diyanet İşleri

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

– Hasan Basri Çantay

Açık, yalın bir arapça ile

– Seyyid Kutub

وَإِنَّهُۥ لَفِي زُبُرِ ٱلۡأَوَّلِينَ ١٩٦

Hem o şüphesiz evvelkilerin kitaplarında da var.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O, daha öncekilerin kitablarında vardır.

– İbni Kesir

Şüphesiz bu (Kur’an’ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı.

– Diyanet İşleri

Şübhe yok ki o (Kur'an) daha evvelkilerin kitablarında da vardır.

– Hasan Basri Çantay

Kur'an'ın temel ilkeleri, daha önceki ümmetlerin kutsal kitaplarında da yer almıştı.

– Seyyid Kutub

أَوَلَمۡ يَكُن لَّهُمۡ ءَايَةً أَن يَعۡلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُاْ بَنِيٓ إِسۡرَٰٓءِيلَ ١٩٧

Onu Ben-î İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İsrailoğullarının bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir ayet değil midir?

– İbni Kesir

İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir?

– Diyanet İşleri

İsrâîl oğulları bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir âyet (bir delîl) değil miydi?

– Hasan Basri Çantay

İsrailoğulları bilginlerinin bu Kur'an'dan haberdar olmaları müşrikler için bir delil değil mi?

– Seyyid Kutub

وَلَوۡ نَزَّلۡنَٰهُ عَلَىٰ بَعۡضِ ٱلۡأَعۡجَمِينَ ١٩٨

Eğer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, onu arapça bilmeyen kimselerden birine indirseydik.

– İbni Kesir

(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı.

– Diyanet İşleri

Biz onu Arabca bilmeyenlerden birine indirseydik de,

– Hasan Basri Çantay

Eğer biz Kur'an'ı ana dili arapça olmayan birine indirseydik de,

– Seyyid Kutub

فَقَرَأَهُۥ عَلَيۡهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ مُؤۡمِنِينَ ١٩٩

O kendilerine kıraet etse idi yine iman etmeyeceklerdi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve o, bunu onlara okusaydı, yine de ona inananlardan olmazlardı.

– İbni Kesir

(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı.

– Diyanet İşleri

onlara karşı bunu okusaydı yîne buna îman edici kimseler değillerdi onlar.

– Hasan Basri Çantay

Onu o müşriklere okusaydı ona yine inanmazlardı.

– Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ سَلَكۡنَٰهُ فِي قُلُوبِ ٱلۡمُجۡرِمِينَ ٢٠٠

Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur.

– Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız.

– İbni Kesir

İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine soktuk.

– Diyanet İşleri

Biz (küfrü) o günahkârların kalbine Öyle bir sokduk ki,

– Hasan Basri Çantay

Böylece inanmamayı ağır suçluların kalplerine aşıladık.

– Seyyid Kutub

لَا يُؤۡمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلۡعَذَابَ ٱلۡأَلِيمَ ٢٠١

İman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Elim azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

– İbni Kesir

(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.

– Diyanet İşleri

o pek çetin azâbı görecekleri (âna) kadar onlar (kaabil değil) bu (Kur'ana) inanmazlar.

– Hasan Basri Çantay

Onlar acıklı azabı görmedikçe ona inanmazlar.

– Seyyid Kutub

فَيَأۡتِيَهُم بَغۡتَةٗ وَهُمۡ لَا يَشۡعُرُونَ ٢٠٢

Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O da kendilerine apansız, haberleri olmadan geliverir.

– İbni Kesir

(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.

– Diyanet İşleri

İşte bu (azab) onlara, kendileri de farkında olmayarak, ansızın gelecekdir.

– Hasan Basri Çantay

O azapla hiç farkında olmadıkları bir sırada, ansızın yüzyüze gelirler.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu