بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٩١

Ve şüphesiz ki Rabbin O, öyle Azîz öyle Rahîm.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Rabbın, elbette O; Aziz'dir, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, senin Rabbin mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O.

— Hasan Basri Çantay

Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٩٢

Ve hakikat bu (kur'an) Rabb-ül’âlemîn’in şüphesiz bir tenkizilidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki o, elbette alemlerin Rabbının indirmesidir.

— İbni Kesir

Şüphesiz bu Kur’an, âlemlerin Rabbi’nin indirmesidir.

— Diyanet İşleri

O (Kur'an) muhakkak ve muhakkak aalemlerin Rabbi (canibinden) indirilmedir.

— Hasan Basri Çantay

Hiç kuşkusuz Kur'an, Rabb'in tarafından indirilmiştir.

— Seyyid Kutub

نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلْأَمِينُ ﴿١٩٣

Onu Ruhi emîn indirdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu Ruh el-Emin indirmiştir.

— İbni Kesir

(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

— Diyanet İşleri

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Onu «güvenilir ruh» (Cebrail) indirdi.

— Seyyid Kutub

عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلْمُنذِرِينَ ﴿١٩٤

Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın.

— İbni Kesir

(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

— Diyanet İşleri

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Senin kalbine; uyarıcılardan biri olasın diye.

— Seyyid Kutub

بِلِسَانٍ عَرَبِىٍّ مُّبِينٍ ﴿١٩٥

Açık parlak bir Arabi lisan ile.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Apaçık arab diliyle.

— İbni Kesir

(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

— Diyanet İşleri

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Açık, yalın bir arapça ile

— Seyyid Kutub

وَإِنَّهُۥ لَفِى زُبُرِ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٩٦

Hem o şüphesiz evvelkilerin kitaplarında da var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, daha öncekilerin kitablarında vardır.

— İbni Kesir

Şüphesiz bu (Kur’an’ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı.

— Diyanet İşleri

Şübhe yok ki o (Kur'an) daha evvelkilerin kitablarında da vardır.

— Hasan Basri Çantay

Kur'an'ın temel ilkeleri, daha önceki ümmetlerin kutsal kitaplarında da yer almıştı.

— Seyyid Kutub

أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ ءَايَةً أَن يَعْلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُاْ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ﴿١٩٧

Onu Ben-î İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İsrailoğullarının bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir ayet değil midir?

— İbni Kesir

İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir?

— Diyanet İşleri

İsrâîl oğulları bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir âyet (bir delîl) değil miydi?

— Hasan Basri Çantay

İsrailoğulları bilginlerinin bu Kur'an'dan haberdar olmaları müşrikler için bir delil değil mi?

— Seyyid Kutub

وَلَوْ نَزَّلْنَٰهُ عَلَىٰ بَعْضِ ٱلْأَعْجَمِينَ ﴿١٩٨

Eğer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, onu arapça bilmeyen kimselerden birine indirseydik.

— İbni Kesir

(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı.

— Diyanet İşleri

Biz onu Arabca bilmeyenlerden birine indirseydik de,

— Hasan Basri Çantay

Eğer biz Kur'an'ı ana dili arapça olmayan birine indirseydik de,

— Seyyid Kutub

فَقَرَأَهُۥ عَلَيْهِم مَّا كَانُواْ بِهِۦ مُؤْمِنِينَ ﴿١٩٩

O kendilerine kıraet etse idi yine iman etmeyeceklerdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Ve o, bunu onlara okusaydı, yine de ona inananlardan olmazlardı.

— İbni Kesir

(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı.

— Diyanet İşleri

onlara karşı bunu okusaydı yîne buna îman edici kimseler değillerdi onlar.

— Hasan Basri Çantay

Onu o müşriklere okusaydı ona yine inanmazlardı.

— Seyyid Kutub

كَذَٰلِكَ سَلَكْنَٰهُ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ ﴿٢٠٠

Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız.

— İbni Kesir

İşte böylece biz onu (Kur’an’ı) suçluların kalbine soktuk.

— Diyanet İşleri

Biz (küfrü) o günahkârların kalbine Öyle bir sokduk ki,

— Hasan Basri Çantay

Böylece inanmamayı ağır suçluların kalplerine aşıladık.

— Seyyid Kutub

لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦ حَتَّىٰ يَرَوُاْ ٱلْعَذَابَ ٱلْأَلِيمَ ﴿٢٠١

İman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Elim azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

— İbni Kesir

(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.

— Diyanet İşleri

o pek çetin azâbı görecekleri (âna) kadar onlar (kaabil değil) bu (Kur'ana) inanmazlar.

— Hasan Basri Çantay

Onlar acıklı azabı görmedikçe ona inanmazlar.

— Seyyid Kutub

AYARLAR