بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قَالَ رَبِّىٓ أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿١٨٨

Rabbim alemdir, dedi: yaptıklarınıza.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: Rabbım; yaptıklarınızı en iyi bilendir.

— İbni Kesir

Şu’ayb, “Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir” dedi.

— Diyanet İşleri

(Şuayb) dedi: «Ne yapıyorsanız Rabbim daha iyi bilicidir».

— Hasan Basri Çantay

Şuayb «Rabbim neler yaptığınızı herkesten iyi bilir.»

— Seyyid Kutub

فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ ٱلظُّلَّةِۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿١٨٩

Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azâbı idi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu da yalanladılar ve onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Doğrusu o, büyük bir günün azabı idi.

— İbni Kesir

Onlar Şu’ayb’ı yalanladılar. Derken gölge gününün azabı onları yakaladı. Şüphesiz o, büyük bir günün azabı idi.

— Diyanet İşleri

Hulâsa: Onu tekzîb etdiler de kendilerini o gölge gününün azâbı yakalayıverdi. Hakıykat bu, o günün büyük azâbı idi.

— Hasan Basri Çantay

Eykeliler, Şuayb'i yalanladılar. Bunun üzerine «Yakar bulut günü» nün azabı yakalarına yapıştı. O gerçekten müthiş bir günün azabı idi.

— Seyyid Kutub

إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٩٠

Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı.

— İbni Kesir

Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

— Diyanet İşleri

Şübhesiz bunda mutlak bir âyet vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.

— Hasan Basri Çantay

Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٩١

Ve şüphesiz ki Rabbin O, öyle Azîz öyle Rahîm.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Rabbın, elbette O; Aziz'dir, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, senin Rabbin mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O.

— Hasan Basri Çantay

Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّهُۥ لَتَنزِيلُ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ ﴿١٩٢

Ve hakikat bu (kur'an) Rabb-ül’âlemîn’in şüphesiz bir tenkizilidir.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki o, elbette alemlerin Rabbının indirmesidir.

— İbni Kesir

Şüphesiz bu Kur’an, âlemlerin Rabbi’nin indirmesidir.

— Diyanet İşleri

O (Kur'an) muhakkak ve muhakkak aalemlerin Rabbi (canibinden) indirilmedir.

— Hasan Basri Çantay

Hiç kuşkusuz Kur'an, Rabb'in tarafından indirilmiştir.

— Seyyid Kutub

نَزَلَ بِهِ ٱلرُّوحُ ٱلْأَمِينُ ﴿١٩٣

Onu Ruhi emîn indirdi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onu Ruh el-Emin indirmiştir.

— İbni Kesir

(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

— Diyanet İşleri

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Onu «güvenilir ruh» (Cebrail) indirdi.

— Seyyid Kutub

عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ ٱلْمُنذِرِينَ ﴿١٩٤

Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın.

— İbni Kesir

(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

— Diyanet İşleri

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Senin kalbine; uyarıcılardan biri olasın diye.

— Seyyid Kutub

بِلِسَانٍ عَرَبِىٍّ مُّبِينٍ ﴿١٩٥

Açık parlak bir Arabi lisan ile.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Apaçık arab diliyle.

— İbni Kesir

(193-195) Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir.

— Diyanet İşleri

(193-194-195) Onu Ruuh-ul Emîn, inzâr edicilerden olasın diye, senin kalbine ma'nâsı açık Arabca bir dil ile indirmişdir.

— Hasan Basri Çantay

Açık, yalın bir arapça ile

— Seyyid Kutub

وَإِنَّهُۥ لَفِى زُبُرِ ٱلْأَوَّلِينَ ﴿١٩٦

Hem o şüphesiz evvelkilerin kitaplarında da var.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, daha öncekilerin kitablarında vardır.

— İbni Kesir

Şüphesiz bu (Kur’an’ın indirileceği) öncekilerin kitaplarında da vardı.

— Diyanet İşleri

Şübhe yok ki o (Kur'an) daha evvelkilerin kitablarında da vardır.

— Hasan Basri Çantay

Kur'an'ın temel ilkeleri, daha önceki ümmetlerin kutsal kitaplarında da yer almıştı.

— Seyyid Kutub

أَوَلَمْ يَكُن لَّهُمْ ءَايَةً أَن يَعْلَمَهُۥ عُلَمَٰٓؤُاْ بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ﴿١٩٧

Onu Ben-î İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi.

— Elmalılı Hamdi Yazır

İsrailoğullarının bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir ayet değil midir?

— İbni Kesir

İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar (Mekke müşrikleri) için bir delil değil midir?

— Diyanet İşleri

İsrâîl oğulları bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir âyet (bir delîl) değil miydi?

— Hasan Basri Çantay

İsrailoğulları bilginlerinin bu Kur'an'dan haberdar olmaları müşrikler için bir delil değil mi?

— Seyyid Kutub

وَلَوْ نَزَّلْنَٰهُ عَلَىٰ بَعْضِ ٱلْأَعْجَمِينَ ﴿١٩٨

Eğer onu Arapça bilmeyenlerin birine indirseydik de.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, onu arapça bilmeyen kimselerden birine indirseydik.

— İbni Kesir

(198-199) Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik ve o da bunu kendilerine okusaydı, yine buna inanmazlardı.

— Diyanet İşleri

Biz onu Arabca bilmeyenlerden birine indirseydik de,

— Hasan Basri Çantay

Eğer biz Kur'an'ı ana dili arapça olmayan birine indirseydik de,

— Seyyid Kutub

AYARLAR