بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ
قَالَ هَٰذِهِۦ نَاقَةٞ لَّهَا شِرۡبٞ وَلَكُمۡ شِرۡبُ يَوۡمٖ مَّعۡلُومٖ ١٥٥
Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb Hakk’ı' size de malûm bir günün şirb Hakk’ı.
Dedi ki: İşte şu devedir. Su içme hakkı; belirli bir gün onun ve belirli bir gün sizindir.
Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.”
(Saalih) dedi: «İşte bu dişi deve. Su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin».
İstediğiniz mucize işte şu dişi devedir. Su içme sırası bir gün onun ve belli bir günde sizindir.
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٖ فَيَأۡخُذَكُمۡ عَذَابُ يَوۡمٍ عَظِيمٖ ١٥٦
Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar.
Sakın ona bir kötülük yapmayın. Yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir.
“Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”
«Ona bir kötülükle ilişmeyin. Sonra sizi büyük bir günün azâbı yakalar».
Ona bir kötülük dokundurmayınız. Yoksa Büyük Gün'ün azabına çarpılırsınız.'
فَعَقَرُوهَا فَأَصۡبَحُواْ نَٰدِمِينَ ١٥٧
Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular.
Onlar ise onu kestiler de pişman oldular.
Derken onu kestiler, fakat pişman oldular.
Derken onu kesdiler. Fakat peşîman oldular.
Buna rağmen devenin ayaklarını keserek onu cansız yere devirdiler. Fakat hemen pişman oldular.
فَأَخَذَهُمُ ٱلۡعَذَابُۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ ١٥٨
Çünkü kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı.
Bunun üzerine azab onları yakaladı. Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı.
Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.
Çünkü kendilerini o azâb yakalayıverdi. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet (ibret) vardır. Böyle iken onların çoğu îman ediciler değildir.
Arkasından azab, yakalarına yapıştı. Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ١٥٩
Ve şüphesiz Rabbin O, öyle Azîz öyle Rahîm.
Muhakkak ki Rabbın, elbette O; Aziz'dir, Rahim'dir.
Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.
Hakıykat, senin Rabbin, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O.
Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.
كَذَّبَتۡ قَوۡمُ لُوطٍ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ١٦٠
Lût kavmi gönderilen Resuller’i tekzib etti.
Lut kavmi de peygamberleri yalanladı.
Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı.
Luut (kavmi de gönderilen) peygamberleri tekzîb etdi.
Lut'un soydaşları da peygamberlerini yalanladılar.
إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ ١٦١
O vakit ki kadeşleri Lût onlara demişti: siz Allah’dan korkmaz mısınız?
Hani onlara kardeşleri Lut demişti ki: Siz, sakınmaz mısınız?
Hani kardeşleri Lût, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”
Hani biraderleri Luut onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi.
Hani kardeşleri Lut, onlara dedi ki; «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?
إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ ١٦٢
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim.
Muhakkak ki ben, size emin bir peygamberim.
“Şüphesiz ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”
«Şübhesiz ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim».
Gerçekten ben, size gönderilen güvenilir bir peygamberim.
فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ١٦٣
Gelin Allah’dan korkun da bana itaat edin.
Artık Allah'tan korkun da bana itaat edin.
“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”
«Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin».
Öyleyse Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.
وَمَآ أَسۡـَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ مِنۡ أَجۡرٍۖ إِنۡ أَجۡرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ ٱلۡعَٰلَمِينَ ١٦٤
Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak Rabb-ül’âlemîn’e aiddir.
Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak alemlerin Rabbına aittir.
“Buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi olan Allah’a aittir.”
«Ben buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükâfatım aalemlerin Rabbinden başkasına aaid değildir».
Ben bu çağrı hizmetime karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, benim çabalarımın karşılığını verecek olan alemlerin Rabb'idir.
أَتَأۡتُونَ ٱلذُّكۡرَانَ مِنَ ٱلۡعَٰلَمِينَ ١٦٥
Âlemîn içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?
İnsanlar arasında erkeklere mi yaklaşıyorsunuz?
(165-166) “Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor da insanlar arasından erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Siz gerçekten haddi aşan bir topluluksunuz.”
(165-166) «Siz, Rabbinizin sizin için yaratdığı zevcelerinizi bırakıb da insanların içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? Hayır, (siz halâlden harama) tecâvüz eden bir kavmsiniz».
Sizler erkekler ile cinsel ilişki kuruyorsunuz, öyle mi?