بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ﴿١٥٠

Gelin Allah’dan korkun da bana itaat eyleyin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O halde Allah'tan korkun da bana itaat edin.

— İbni Kesir

“Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

— Diyanet İşleri

«Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin».

— Hasan Basri Çantay

Allah'tan korkunuz da çağrıma uyunuz.

— Seyyid Kutub

وَلَا تُطِيعُوٓاْ أَمْرَ ٱلْمُسْرِفِينَ ﴿١٥١

İtaat etmeyin o kimselere ki.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Müsriflerin emrine itaat etmeyin.

— İbni Kesir

(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”

— Diyanet İşleri

«Müfritlerin emrine boyun eğmeyin».

— Hasan Basri Çantay

Aranızdaki azıtmışların emirlerine uymayınız.

— Seyyid Kutub

ٱلَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ ﴿١٥٢

Yer yüzünü fesada verirler de islâh etmezler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ki yeryüzünde bozgunculuk yaparlar da ıslah etmezler.

— İbni Kesir

(151-152) “Yeryüzünde ıslaha çalışmayıp fesat çıkaran haddi aşmışların emrine itaat etmeyin.”

— Diyanet İşleri

«Ki onlar yer (yüzün) de fesâd yapar, ıslah etmez kimselerdir».

— Hasan Basri Çantay

Onlar yeryüzünde kargaşa çıkarırlar, hiçbir bozukluğu düzeltmezler.

— Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ إِنَّمَآ أَنتَ مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ ﴿١٥٣

Sen dediler: çok büyülenmişlerdensin.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dediler ki: Şüphesiz sen, ancak büyülenmişlerdensin.

— İbni Kesir

Dediler ki: “Sen ancak büyülenmişlerdensin.”

— Diyanet İşleri

«Sen, dediler, ancak (hızlı) büyülenmişlerdensin»!

— Hasan Basri Çantay

Semudoğulları dediler ki; «Sen büyüye çarpılmış birisin.»

— Seyyid Kutub

مَآ أَنتَ إِلَّا بَشَرٌ مِّثْلُنَا فَأْتِ بِـَٔايَةٍ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ ﴿١٥٤

Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sadıklardan isen.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hem sen, bizim gibi insandan başka bir şey değilsin. Şayet sadıklardan isen o zaman bir ayet getir.

— İbni Kesir

“Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir.”

— Diyanet İşleri

«Sen bizim gibi bir beşerden başkası değilsin. Bununla beraber eğer (peygamberlik da'vaasında) doğruculardan isen haydi bir âyet (mu'cize) getir».

— Hasan Basri Çantay

Sen sadece bizler gibi bir insansın. Eğer doğru söylüyorsan bize bir mucize göster.

— Seyyid Kutub

قَالَ هَٰذِهِۦ نَاقَةٌ لَّهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ ﴿١٥٥

Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb Hakk’ı' size de malûm bir günün şirb Hakk’ı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Dedi ki: İşte şu devedir. Su içme hakkı; belirli bir gün onun ve belirli bir gün sizindir.

— İbni Kesir

Salih, şöyle dedi: “İşte bir dişi deve! Onun (belli bir gün) su içme hakkı var, sizin de belli bir gün su içme hakkınız vardır.”

— Diyanet İşleri

(Saalih) dedi: «İşte bu dişi deve. Su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin».

— Hasan Basri Çantay

İstediğiniz mucize işte şu dişi devedir. Su içme sırası bir gün onun ve belli bir günde sizindir.

— Seyyid Kutub

وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوٓءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ ﴿١٥٦

Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sakın ona bir kötülük yapmayın. Yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir.

— İbni Kesir

“Sakın ona bir kötülük dokundurmayın. Yoksa büyük bir günün azabı sizi yakalar.”

— Diyanet İşleri

«Ona bir kötülükle ilişmeyin. Sonra sizi büyük bir günün azâbı yakalar».

— Hasan Basri Çantay

Ona bir kötülük dokundurmayınız. Yoksa Büyük Gün'ün azabına çarpılırsınız.'

— Seyyid Kutub

فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُواْ نَٰدِمِينَ ﴿١٥٧

Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar ise onu kestiler de pişman oldular.

— İbni Kesir

Derken onu kestiler, fakat pişman oldular.

— Diyanet İşleri

Derken onu kesdiler. Fakat peşîman oldular.

— Hasan Basri Çantay

Buna rağmen devenin ayaklarını keserek onu cansız yere devirdiler. Fakat hemen pişman oldular.

— Seyyid Kutub

فَأَخَذَهُمُ ٱلْعَذَابُۗ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَءَايَةًۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٥٨

Çünkü kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine azab onları yakaladı. Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı.

— İbni Kesir

Böylece onları azap yakaladı. Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

— Diyanet İşleri

Çünkü kendilerini o azâb yakalayıverdi. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet (ibret) vardır. Böyle iken onların çoğu îman ediciler değildir.

— Hasan Basri Çantay

Arkasından azab, yakalarına yapıştı. Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ﴿١٥٩

Ve şüphesiz Rabbin O, öyle Azîz öyle Rahîm.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki Rabbın, elbette O; Aziz'dir, Rahim'dir.

— İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin, mutlak güç sahibi ve çok merhametli olandır.

— Diyanet İşleri

Hakıykat, senin Rabbin, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir O.

— Hasan Basri Çantay

Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.

— Seyyid Kutub

كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ ٱلْمُرْسَلِينَ ﴿١٦٠

Lût kavmi gönderilen Resuller’i tekzib etti.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Lut kavmi de peygamberleri yalanladı.

— İbni Kesir

Lût’un kavmi de peygamberleri yalanladı.

— Diyanet İşleri

Luut (kavmi de gönderilen) peygamberleri tekzîb etdi.

— Hasan Basri Çantay

Lut'un soydaşları da peygamberlerini yalanladılar.

— Seyyid Kutub

AYARLAR