بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

قَالُواْ لَئِن لَّمۡ تَنتَهِ يَٰنُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ ٱلۡمَرۡجُومِينَ ١١٦

And ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm edilenlerden olacaksın.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ey Nuh, eğer son vermezsen, sen muhakkak taşlananlardan olursun, dediler

– İbni Kesir

Dediler ki: “Ey Nûh! (Bu işten) vazgeçmezsen mutlaka taşlananlardan olacaksın!”

– Diyanet İşleri

Dediler ki: «Ey Nuuh, sen (bu dediğinden) vaz geçmezsen muhakkak ki taşlanmışlardan olacaksın».

– Hasan Basri Çantay

Soydaşları; «Ey Nuh, eğer bu dediklerinden vazgeçmezsen taşa tutulup öldürülenlerden olacaksın» dediler.

– Seyyid Kutub

قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوۡمِي كَذَّبُونِ ١١٧

Yâ Rab! dedi: anlaşıldı ki kavmim beni tekzib ettiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

O da dedi ki: Rabbım, doğrusu kavmim beni yalanladı.

– İbni Kesir

Nûh, şöyle dedi: “Ey Rabbim! Kavmim beni yalanladı.”

– Diyanet İşleri

(Nuuh): «Rabbim, dedi, hakıykat kavmim beni tekzîb etdi».

– Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine Nuh dedi ki: «Ya Rabbi, soydaşlarım beni yalanladılar.

– Seyyid Kutub

فَٱفۡتَحۡ بَيۡنِي وَبَيۡنَهُمۡ فَتۡحٗا وَنَجِّنِي وَمَن مَّعِيَ مِنَ ٱلۡمُؤۡمِنِينَ ١١٨

Artık benimle onların arasını nasıl ayırt edeceksen et de bana ve beraberimdeki mü'minlere necat ver.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Artık benimle onların arasında Sen, bir hüküm ver. Beni ve beraberimdeki mü'minleri kurtar.

– İbni Kesir

“Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.”

– Diyanet İşleri

«Binâen'aleyh benimle onların arasındaki hükmü Sen ver de beni ve berâberimdeki mü'minleri kurtar».

– Hasan Basri Çantay

Onlar ile aramdaki meseleyi sen kesin çözüme bağla; beni ve yanımdaki mü'minleri kurtar.»

– Seyyid Kutub

فَأَنجَيۡنَٰهُ وَمَن مَّعَهُۥ فِي ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ ١١٩

Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu gemide necata çıkardık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Bunun üzerine Biz de, onu ve beraberindekileri, dolu bir gemi içinde kurtardık.

– İbni Kesir

Derken biz onu ve beraberindekileri dolu geminin içinde (taşıyıp) kurtardık.

– Diyanet İşleri

Bunun üzerine biz onu da, beraberinde olanları da o dolu (yüklü) geminin içinde selâmete erdirdik.

– Hasan Basri Çantay

Bunun üzerine Nuh'u ve yanındakileri dolu bir gemiye bindirerek kurtardık.

– Seyyid Kutub

ثُمَّ أَغۡرَقۡنَا بَعۡدُ ٱلۡبَاقِينَ ١٢٠

Sonra da arkasından kalanları garkettik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonra geride kalanları suda boğduk.

– İbni Kesir

Sonra da geride kalanları suda boğduk.

– Diyanet İşleri

Sonra arkalarından arta kalanları da (suda) boğduk.

– Hasan Basri Çantay

Bunun arkasından dışarda kalanları suda boğduk.

– Seyyid Kutub

إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَأٓيَةٗۖ وَمَا كَانَ أَكۡثَرُهُم مُّؤۡمِنِينَ ١٢١

Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki bunda, bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı.

– İbni Kesir

Şüphesiz bunda bir ibret vardır. Onların çoğu ise iman etmiş değillerdir.

– Diyanet İşleri

Şübhe yok ki bunda mutlak bir ibret vardır. (Fakat) onların çoğu îman ediciler değildir.

– Hasan Basri Çantay

Kuşku yok ki, bu olaydan alınacak dersler vardır. Onların çoğunluğu inanmamış kimselerdi.

– Seyyid Kutub

وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ ٱلۡعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ ١٢٢

Ve şüphesiz ki Rabbin, O öyle Azîz, öyle Rahîm.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve muhakkak ki Rabbın, elbette o; Aziz'dir, Rahim'dir.

– İbni Kesir

Şüphesiz senin Rabbin mutlak güç sahibi olandır, çok merhametli olandır.

– Diyanet İşleri

Şübhesiz ki senin Rabbin, elbette O, mutlak gaalibdir, çok esirgeyicidir.

– Hasan Basri Çantay

Ve yine kuşku yok ki, senin Rabb'in üstün iradeli ve merhametlidir.

– Seyyid Kutub

كَذَّبَتۡ عَادٌ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ١٢٣

Âd, gönderilen Resuller’i tekzib etti.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ad da peygamberleri yalanladı.

– İbni Kesir

Âd kavmi de peygamberleri yalanladı.

– Diyanet İşleri

Aad (kavmi de kendilerine) gönderilen (peygamber) leri tekzîbetdi.

– Hasan Basri Çantay

Adoğulları da peygamberlerini yalanladılar.

– Seyyid Kutub

إِذۡ قَالَ لَهُمۡ أَخُوهُمۡ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ ١٢٤

O vakit ki kardeşleri Hûd onlara demişti: siz Allah’dan korkmaz mısınız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hani onlara kardeşleri Hud demişti ki: Siz, sakınmaz mısınız?

– İbni Kesir

Hani kardeşleri Hûd, onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız?”

– Diyanet İşleri

Hani biraderleri Hûd onlara: «(Allahdan) korkmaz mısınız?» demişdi,

– Hasan Basri Çantay

Hani kardeşleri Hud, onlara dedi ki, «Siz hiç Allah'tan korkmaz mısınız?»

– Seyyid Kutub

إِنِّي لَكُمۡ رَسُولٌ أَمِينٞ ١٢٥

Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm emînim.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Muhakkak ki ben, size emin bir peygamberim.

– İbni Kesir

“Şüphesiz ben, size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.”

– Diyanet İşleri

«Şübhesiz, ben size (gönderilmiş) emîn bir peygamberim».

– Hasan Basri Çantay

Ben size gönderilmiş, güvenilir bir Allah elçisiyim.

– Seyyid Kutub

فَٱتَّقُواْ ٱللَّهَ وَأَطِيعُونِ ١٢٦

Gelin Allah’dan korkun ve bana itaat edin.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Artık Allah'tan korkun da bana itaat edin.

– İbni Kesir

“Öyle ise Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

– Diyanet İşleri

«Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin».

– Hasan Basri Çantay

Öyleyse Allah'tan korkunuz da, çağrıma uyunuz.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu