بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَلَوْلَآ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُم مَّا يَكُونُ لَنَآ أَن نَّتَكَلَّمَ بِهَٰذَا سُبْحَٰنَكَ هَٰذَا بُهْتَٰنٌ عَظِيمٌ ﴿١٦

Onu duyduğunuz zaman: Bunu söylememiz bize yakışmaz. Haşa bu, büyük bir iftiradır, demeniz gerekmez miydi?

— İbni Kesir

يَعِظُكُمُ ٱللَّهُ أَن تَعُودُواْ لِمِثْلِهِۦٓ أَبَدًا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٧

Eğer mü'min kişilerdenseniz; buna benzer bir şeye bir daha dönmemeniz için Allah, size öğüt veriyor.

— İbni Kesir

وَيُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿١٨

Ve Allah, size ayetlerini açıkça bildiriyor. Allah; Alim'dir, Hakim'dir.

— İbni Kesir

إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحِبُّونَ أَن تَشِيعَ ٱلْفَٰحِشَةُ فِى ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِۚ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿١٩

Mü'minler arasında kötülüğün ve hayasızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve ahirette elim bir azab vardır ve Allah bilir, siz bilmezsiniz.

— İbni Kesir

وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ وَأَنَّ ٱللَّهَ رَءُوفٌ رَّحِيمٌ ﴿٢٠

Ya Allah'ın üzerinizde lutuf ve rahmeti bulunmasaydı? Ya Allah, gerçekten Rauf ve Rahim olmasaydı?

— İbni Kesir

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَتَّبِعُواْ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيْطَٰنِۚ وَمَن يَتَّبِعْ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيْطَٰنِ فَإِنَّهُۥ يَأْمُرُ بِٱلْفَحْشَآءِ وَٱلْمُنكَرِۚ وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ مَا زَكَىٰ مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ أَبَدًا وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يُزَكِّى مَن يَشَآءُۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٢١

Ey iman edenler; şeytanın adımlarına uymayın. Kim, şeytanın adımlarına uyarsa; bilsin ki o, hayasızlığı ve kötülüğü emreder. Şayet Allah'ın sizin üzerinizde lutuf ve rahmeti bulunmasaydı; hiç biriniz ebediyyen temize çıkamazdı. Ancak Allah, dilediğini temize çıkarır ve Allah Semi' dir, Alim'dir.

— İbni Kesir

وَلَا يَأْتَلِ أُوْلُواْ ٱلْفَضْلِ مِنكُمْ وَٱلسَّعَةِ أَن يُؤْتُوٓاْ أُوْلِى ٱلْقُرْبَىٰ وَٱلْمَسَٰكِينَ وَٱلْمُهَٰجِرِينَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِۖ وَلْيَعْفُواْ وَلْيَصْفَحُوٓاْۗ أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ ٱللَّهُ لَكُمْۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٢٢

Sizden faziletli ve varlıklı olanlar; yakınlarına, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte kusur etmesinler, affetsinler, aldırış etmesinler. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Ve Allah; Gafur' dur, Rahim'dir.

— İbni Kesir

إِنَّ ٱلَّذِينَ يَرْمُونَ ٱلْمُحْصَنَٰتِ ٱلْغَٰفِلَٰتِ ٱلْمُؤْمِنَٰتِ لُعِنُواْ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿٢٣

İffetli ve mü'min kadınlara iftira atanlar; dünyada da ahirette de lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azab vardır.

— İbni Kesir

يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿٢٤

O gün; kendi dilleri, elleri ve ayakları yapmış oldukları şeylere şahidlik edecektir.

— İbni Kesir

يَوْمَئِذٍ يُوَفِّيهِمُ ٱللَّهُ دِينَهُمُ ٱلْحَقَّ وَيَعْلَمُونَ أَنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلْحَقُّ ٱلْمُبِينُ ﴿٢٥

O gün; Allah onlara hak olan cezalarını verecektir. Şüphesiz onlar da Allah'ın apaçık hakkın ta kendisi olduğunu bileceklerdir.

— İbni Kesir

ٱلْخَبِيثَٰتُ لِلْخَبِيثِينَ وَٱلْخَبِيثُونَ لِلْخَبِيثَٰتِۖ وَٱلطَّيِّبَٰتُ لِلطَّيِّبِينَ وَٱلطَّيِّبُونَ لِلطَّيِّبَٰتِۚ أُوْلَٰٓئِكَ مُبَرَّءُونَ مِمَّا يَقُولُونَۖ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَرِيمٌ ﴿٢٦

Kötü kadınlar, kötü erkekler için; kötü erkekler de, kötü kadınlar içindir. İyi kadınlar, iyi erkekler için; iyi erkekler de, iyi kadınlar içindir. Bunlar; onların söylediklerinden uzaktırlar. Ve onlar için; mağfiret, cömertçe verilmiş bir rızık vardır.

— İbni Kesir

AYARLAR