بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ لَمَسَّكُمْ فِى مَآ أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿١٤

Eğer dünyâda ve âhiretde Allahın fazl-u rahmeti üstünüzde olmasaydı içine daldığınız (bu) yaygaradan dolayı sizi her halde büyük bir azâb çarpardı.

— Hasan Basri Çantay

إِذْ تَلَقَّوْنَهُۥ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُم مَّا لَيْسَ لَكُم بِهِۦ عِلْمٌ وَتَحْسَبُونَهُۥ هَيِّنًا وَهُوَ عِندَ ٱللَّهِ عَظِيمٌ ﴿١٥

O zaman siz o (iftirâyi) dillerinizle (birbirinize) yetişdiriyordunuz, (hakkında) hiç bir bilginiz olmayan şey'i ağızlarınızla söylüyordunuz, ve bunu kolay sanıyordunuz. Halbuki o (nun günâhı) Allah indinde büyükdür.

— Hasan Basri Çantay

وَلَوْلَآ إِذْ سَمِعْتُمُوهُ قُلْتُم مَّا يَكُونُ لَنَآ أَن نَّتَكَلَّمَ بِهَٰذَا سُبْحَٰنَكَ هَٰذَا بُهْتَٰنٌ عَظِيمٌ ﴿١٦

Onu duyduğunuz zaman: «Bunu söylememiz bize yakışmaz. Haaşâ. Bu, büyük bir iftiradır» demeniz (lâzım) değil miydi?

— Hasan Basri Çantay

يَعِظُكُمُ ٱللَّهُ أَن تَعُودُواْ لِمِثْلِهِۦٓ أَبَدًا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ ﴿١٧

Eğer siz îman eden (kimse) lerseniz böyle bir şey'e hayatda bulunduğunuz müddetçe bir daha dönmenizi Allah haraam kılıyor.

— Hasan Basri Çantay

وَيُبَيِّنُ ٱللَّهُ لَكُمُ ٱلْءَايَٰتِۚ وَٱللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ ﴿١٨

Ve (işte) size âyetlerini açık açık bildiriyor. Allah (her şey'i) hakkıyle bilendir, tam bir hüküm ve hikmet saahibidir.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّ ٱلَّذِينَ يُحِبُّونَ أَن تَشِيعَ ٱلْفَٰحِشَةُ فِى ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِۚ وَٱللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿١٩

Kötü sözlerin îman edenlerin içinde yayılıb duyulmasını arzu edenler (yok mu?) Dünyâda da, âhiretde de onlar için pek acıklı bir azâb vardır. (Onları) Allah bilir, siz bilmezsiniz.

— Hasan Basri Çantay

وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ وَأَنَّ ٱللَّهَ رَءُوفٌ رَّحِيمٌ ﴿٢٠

Ya üzerinizde Allahın fazl-u rahmeti olmasaydı, ya hakıykat Allah çok esirgeyici, çok merhametli olmasaydı (haaliniz neye varırdı)?

— Hasan Basri Çantay

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ لَا تَتَّبِعُواْ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيْطَٰنِۚ وَمَن يَتَّبِعْ خُطُوَٰتِ ٱلشَّيْطَٰنِ فَإِنَّهُۥ يَأْمُرُ بِٱلْفَحْشَآءِ وَٱلْمُنكَرِۚ وَلَوْلَا فَضْلُ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُۥ مَا زَكَىٰ مِنكُم مِّنْ أَحَدٍ أَبَدًا وَلَٰكِنَّ ٱللَّهَ يُزَكِّى مَن يَشَآءُۗ وَٱللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ ﴿٢١

Ey îman edenler, şeytanın adımları ardınca gitmeyin. Kim şeytanın adımlarına uyarsa şübhesiz ki o, kötülüğü ve gayr-i meşruu emreder. Eğer üzerinizde Allahın fazl-u rahmeti olmasaydı içinizden hiçbiri (niz) ebedî temize çıkmazdı. Ancak Allahdır ki kimi dilerse temize çıkarır. Allah hakkıyle işiden, (her şey'i) kemâliyle bilendir.

— Hasan Basri Çantay

وَلَا يَأْتَلِ أُوْلُواْ ٱلْفَضْلِ مِنكُمْ وَٱلسَّعَةِ أَن يُؤْتُوٓاْ أُوْلِى ٱلْقُرْبَىٰ وَٱلْمَسَٰكِينَ وَٱلْمُهَٰجِرِينَ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِۖ وَلْيَعْفُواْ وَلْيَصْفَحُوٓاْۗ أَلَا تُحِبُّونَ أَن يَغْفِرَ ٱللَّهُ لَكُمْۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ﴿٢٢

Sizden (dînde) fazıylet ve (dünyâda) servet saahibi olanlar, akrabaasına, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere vermelerinde kusur etmesin, afvetsin, aldırış etmesin. Allahın sizi yarlığamasını sevmez misiniz? Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.

— Hasan Basri Çantay

إِنَّ ٱلَّذِينَ يَرْمُونَ ٱلْمُحْصَنَٰتِ ٱلْغَٰفِلَٰتِ ٱلْمُؤْمِنَٰتِ لُعِنُواْ فِى ٱلدُّنْيَا وَٱلْءَاخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ ﴿٢٣

Namuslu, (kötülüklerden) habersiz mü'min kadınlara (iftira) atanlar dünyâda da, âhiretde de lâ'netlendiler. Onlar için büyük de bir azâb var,

— Hasan Basri Çantay

يَوْمَ تَشْهَدُ عَلَيْهِمْ أَلْسِنَتُهُمْ وَأَيْدِيهِمْ وَأَرْجُلُهُم بِمَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ ﴿٢٤

O günde ki aleyhlerinde kendi dilleri, kendi elleri, kendi ayakları onların neler yapıyor idiklerine şâhidlik edecekdir.

— Hasan Basri Çantay

AYARLAR