بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِى فِى ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ ٩٤

Beni o zalimler güruhunda bulundurma Rabbim!

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbım, o zaman beni zalimler güruhunun içinde bulundurma.

– İbni Kesir

(93-94) De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.”

– Diyanet İşleri

«O halde, Rabbim, beni zaalimler güruhunun içinde bırakma».

– Hasan Basri Çantay

Ya Rabb'i, beni zalimler arasında bırakma.

– Seyyid Kutub

وَإِنَّا عَلَىٰٓ أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَٰدِرُونَ ٩٥

Şüphesiz ki siz, onlara yaptığımız vaîdi sana göstermeğe elbette kadiriz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, onlara vaad ettiğimizi sana göstermeye elbette kadiriz.

– İbni Kesir

Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter.

– Diyanet İşleri

Hakîkat, biz onlara va'd (ve tehdîd) etdiğimizi sana göstermiye de elbette kaadiriz.

– Hasan Basri Çantay

Onlara yönelttiğimiz tehdidin gerçekleştiğini sana göstermeye elbette gücümüz yeter.

– Seyyid Kutub

ٱدْفَعْ بِٱلَّتِى هِىَ أَحْسَنُ ٱلسَّيِّئَةَۚ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ ٩٦

Sen o kötülüğü en güzel olan hasletle def'et, biz, onların ne halt edeceklerini daha iyi biliriz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sen, kötülüğü en güzel ile sav. Onların nitelendirmekte olduklarını Biz, çok daha iyi biliriz.

– İbni Kesir

Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz.

– Diyanet İşleri

Sen kötülüğü en güzel (haslet) le defet. Biz onların neler vasf etmekde olduklarını çok iyi bileniz.

– Hasan Basri Çantay

Sana yaptıkları kötülüğü en iyi davranışla karşıla. Biz onların asılsız yakıştırmalarını herkesten iyi biliyoruz.

– Seyyid Kutub

وَقُل رَّبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَٰتِ ٱلشَّيَٰطِينِ ٩٧

Ve de ki: sana sığınırım Rabbim! O şeytanların dürtüşmelerinden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ve de ki: Rabbım, şeytanların kışkırtmalarından Sana sığınırım.

– İbni Kesir

De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.”

– Diyanet İşleri

Ve de ki: «Rabbim, şeytanların dürtüşdürmelerinden (vesveselerinden) sana sığınırım».

– Hasan Basri Çantay

De ki; «Ya Rabb'i, şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım.»

– Seyyid Kutub

وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَن يَحْضُرُونِ ٩٨

Ve sana sığınırım Rabbim! huzuruma gelmelerinden.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbım, onların huzurumda bulunmalarından Sana sığınırım.

– İbni Kesir

“Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”

– Diyanet İşleri

«Rabbim, onların huzuurumda bulunmalarından sana sığınırım».

– Hasan Basri Çantay

Onların yanımda olmalarından da sana sığınırım, ya Rabb'i.

– Seyyid Kutub

حَتَّىٰٓ إِذَا جَآءَ أَحَدَهُمُ ٱلْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ٱرْجِعُونِ ٩٩

Nihayet Her birine ölüm geldiği vakit diyecek ki: Rabbim! döndür, döndür beni döndür.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlardan birine ölüm geldiği vakit der ki: Rabbım, beni geri döndür.

– İbni Kesir

(99-100) Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.

– Diyanet İşleri

Nihayet onlardan her birine ölüm gelib çatınca (tekrar tekrar şöyle) diyecekdir: «Rabbim, beni (dünyâye) geri gönder».

– Hasan Basri Çantay

Sonunda onlardan biri ölümün eşiğine geldiğinde der ki; «Ya Rabb'i, beni geri çeviriniz.»

– Seyyid Kutub

لَعَلِّىٓ أَعْمَلُ صَٰلِحًا فِيمَا تَرَكْتُۚ كَلَّآۚ إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَآئِلُهَاۖ وَمِن وَرَآئِهِم بَرْزَخٌ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ ١٠٠

Belki ben o baktığımda salih bir amel işlerim, hayır hayır ! O bir kelimedir ki onu o söyler, ötelerinden ise bir berzah vardır, tâ ba's olunacakları güne kadar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Belki yapmadan bıraktığımı tamamlar ve salih amel işlerim. Hayır, bu söylediği, sadece kendi lafıdır. Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında onları geriye dönmekten alıkoyan bir berzah vardır.

– İbni Kesir

(99-100) Nihayet onlardan birine ölüm gelince, “Rabbim! Beni dünyaya geri gönderiniz ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım” der. Hayır! Bu, sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. Onların arkasında, tekrar dirilecekleri güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah) vardır.

– Diyanet İşleri

Tâki ben zaayi' etdiğim (ömrüm) mukaabilinde iyi amel (ve hareket) de bulunayım». Hayır, onun söylediği bu söz (hakıykatde) boş lâfdan ibâretdir, önlerinde ise diriltilib kaldırılacakları güne kadar (kalmalarına mâni) bir engel vardır.

– Hasan Basri Çantay

Ki, ihmalkâr davrandığım konularda iyi ameller işleyeyim. Asla. Bu söz, boş yere söylenmiş yararsız bir lâftır. Yeniden dirilecekleri güne kadar onların önünde geçit vermez bir engel vardır.

– Seyyid Kutub

فَإِذَا نُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَلَآ أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَآءَلُونَ ١٠١

O vakit Sûr üfürüldü mü artık beyinlerinde o gün ne ensab vardır ne de soruşurlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sur'a üflendiği zaman; o gün, artık aralarındaki soy yakınlığı fayda vermez. Birbirlerine bir şey de soramazlar.

– İbni Kesir

Sûr’a üfürüldüğü zaman, (işte) o gün ne aralarında soy sop yakınlığı kalacak, ne de birbirlerini arayıp soracaklardır.

– Diyanet İşleri

Suur'a üfürüldüğü zaman da artık aralarında o gün (böbürlenecekleri) soyları soplar (ı) olmadığı gibi (birbirinin haalini) de soruşmazlar onlar.

– Hasan Basri Çantay

Sura üflendiği zaman, o gün artık aralarında soy bağı kalmaz ve birbirlerine hal hatır sormazlar.

– Seyyid Kutub

فَمَن ثَقُلَتْ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ ١٠٢

O zaman her kimin tartıları ağır gelirse işte onlar o felâh bulanlardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Tartıları ağır gelenler; işte onlar, felaha ermiş olanların kendileridir.

– İbni Kesir

Artık kimin tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

– Diyanet İşleri

Artık kimin (sevab) tartıları ağır gelirse onlar korkduklarından emîn, umduklarına nail olanların ta kendileridir.

– Hasan Basri Çantay

Kimlerin tartıları ağır gelirse onlar kurtuluşa ermişlerdir.

– Seyyid Kutub

وَمَنْ خَفَّتْ مَوَٰزِينُهُۥ فَأُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ خَسِرُوٓاْ أَنفُسَهُمْ فِى جَهَنَّمَ خَٰلِدُونَ ١٠٣

Her kimin de tartıları yeğni gelirse işte onlar kendilerine yazık edenler, cehennemde kalanlardır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Kimin de tartıları hafif gelirse; işte onlar, kendilerine yazık edenlerdir, cehennemde ebedi kalırlar.

– İbni Kesir

Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedî kalacaklardır.

– Diyanet İşleri

Kimin de tartıları hafîf gelirse onlar kendilerine yazık edenlerdir. (Onlar) cehennemde ebedî kalıcıdırlar.

– Hasan Basri Çantay

Kimlerin tartıları hafif kalırsa onlar kendilerini mahvetmişlerdir, çünkü sonsuza dek cehennemde kalacaklardır.

– Seyyid Kutub

تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ ٱلنَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَٰلِحُونَ ١٠٤

Ateş yüzlerini yalar, o halde ki içinde dişleri sırıtır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ateş onların yüzlerini yalar, dişleri sırıtıp kalır.

– İbni Kesir

Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar.

– Diyanet İşleri

(Cehennemin) ateş (i) yüzlerine vurub yakacak, orada onlar, dişleri sırıtıb, kalacakdır.

– Hasan Basri Çantay

Orada ateş yüzlerini yalar, bu yüzden dudakları kasılacağı için dişleri sırıtır.

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu