بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

قُلْ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلسَّبْعِ وَرَبُّ ٱلْعَرْشِ ٱلْعَظِيمِ ﴿٨٦

Kim o yedi Semânın Rabb’i ve o azametli Arş’ın Rabb’i? De.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Yedi göğün Rabbı ve yüce Arş'ın Rabbı kimdir?

— İbni Kesir

De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?”

— Diyanet İşleri

(Yine) de ki: «Kim o yedi göğün Rabbi ve o büyük arşın saahibi»?

— Hasan Basri Çantay

Onlara de ki; «Yedi göğün ve yüce Arş'ın Rabb'i kimdir?

— Seyyid Kutub

سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ ﴿٨٧

Allah’ın diyecekler, o halde korkmaz mısınız? De.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'tır, diyecekler. Öyleyse sakınmaz mısınız? de.

— İbni Kesir

“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” de.

— Diyanet İşleri

(Yine bunlar) «Allahındır» diyecekler. Sen de (şöyle) de: «Öyledir de (Allahdan başkasına tapmakdan) sakınmaz mısınız»?

— Hasan Basri Çantay

Sana «Bunlar Allah'ındır» diyecekler. De ki; «Siz hiç O'ndan korkmaz mısınız?

— Seyyid Kutub

قُلْ مَنۢ بِيَدِهِۦ مَلَكُوتُ كُلِّ شَىْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿٨٨

Kim o her şeyin melekûtü yedinde ve o kayırır da ona karşı kayırilmaz olan eğer ilminiz varsa? de.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Her şeyin hükümranlığı elinde olan, barındıran, ama barındırılmaya asla muhtaç olmayan kimdir?

— İbni Kesir

De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Her şeyin hükümranlığı elinde olan, kendisi koruyan, kendisine karşı korunulamaz olan kimdir?”

— Diyanet İşleri

De ki: «Her şey'in mülk (-ü tasarruf) u elinde bulunan kimdir, ki dâima O himaaye ediyor, kendisi asla himayeye muhtâc olmuyor? (Haydi söyleyin) biliyorsanız».

— Hasan Basri Çantay

Onlara de ki; «Eğer biliyorsanız, söyleyiniz; tüm varlıkların egemenliği, elinde olan, her şeyi koruyup gözeten, Fakat koruyanı ve işine karışanı olmayan kimdir?»

— Seyyid Kutub

سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلْ فَأَنَّىٰ تُسْحَرُونَ ﴿٨٩

Allah’ın diyecekler, o halde nereden büyüleniyorsunuz? De.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'tır, diyecekler. Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz? de.

— İbni Kesir

“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise nasıl aldanıyorsunuz?” de.

— Diyanet İşleri

(Buna karşı da yine «Hepsi) Allahındır» diyecekler. De ki: «O halde nasıl olub da böyle büyüleniyorsunuz»?

— Hasan Basri Çantay

Sana «Bu yetki Allah'a aittir» diyecekler. De ki; «O halde nasıl oluyor da yanıltılıyorsunuz?»

— Seyyid Kutub

بَلْ أَتَيْنَٰهُم بِٱلْحَقِّ وَإِنَّهُمْ لَكَٰذِبُونَ ﴿٩٠

Doğrusu biz onlara Hakk’ı getirdik ve şüphesiz onlar yalancılar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, Biz, onlara gerçeği getirdik. Ama onlar muhakkak yalancılardır.

— İbni Kesir

Hayır, biz onlara gerçeği getirdik, fakat onlar kesinlikle yalancıdırlar.

— Diyanet İşleri

Hayır, biz onlara hakıykatı getirdik. Onlarsa muhakkak yalancıdırlar.

— Hasan Basri Çantay

Aslında biz onlara gerçeği sunduk, fakat onlar yalan söylüyorlar.

— Seyyid Kutub

مَا ٱتَّخَذَ ٱللَّهُ مِن وَلَدٍ وَمَا كَانَ مَعَهُۥ مِنْ إِلَٰهٍۚ إِذًا لَّذَهَبَ كُلُّ إِلَٰهٍۭ بِمَا خَلَقَ وَلَعَلَا بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍۚ سُبْحَٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ ﴿٩١

Allah, hiç veled ittihaz etmedi, beraberinde bir tanrı da yok O surette her tanrı kendi yarattığı ile giderdi ve elbette biri diğerine kibrederdi, o isnad ettikleri vasıflardan sübhan o Allah.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Allah, hiç bir çocuk edinmemiştir ve O'nunla birlikte hiç bir ilah da yoktur. Olsaydı; o zaman, her ilah, kendi yarattığını alıp götürür ve birbirinden üstün çıkmaya çalışırlardı. Allah, onların nitelendirdiklerinden mğünezzehtir.

— İbni Kesir

(91-92) Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir.

— Diyanet İşleri

Allah hiçbir evlâd edinmemişdir. Onunla birlikde hiçbir Tanrı da yokdur. (Öyle olsaydı) bu takdîrde elbette her Tanrı kendi yaratdığını (sürükler) götürür ve elbette kimi kiminin üstüne çıkıb (galebe edib) yükselirdi. Allah, onların bütün vasf (-u isnâd) etdiklerinden münezzehdir.

— Hasan Basri Çantay

Allah evlat edinmemiştir ve O'nun yanısıra bir başka ilah yoktur. Yoksa her ilah, kendi yaratıklarını otoritesi altına alıp bir yana gider ve biri öbürüne karşı üstünlük kurmaya çalışırdı. Allah onların bu asılsız yakıştırmalarından münezzehtir.

— Seyyid Kutub

عَٰلِمِ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَتَعَٰلَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ ﴿٩٢

O gayb-ü şehadetin âlimi, binaenaleyh onların koştukları çok yüksek.

— Elmalılı Hamdi Yazır

O, görüleni de, görülmeyeni de bilir. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir.

— İbni Kesir

(91-92) Allah, hiçbir çocuk edinmemiştir. O’nunla birlikte başka hiçbir ilâh yoktur. Öyle olsaydı, her ilâh kendi yarattığını alır götürür ve mutlaka birbirlerine üstün gelmeye çalışırlardı. Gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah, onların yakıştırdığı nitelemelerden uzaktır. Onların koştukları ortaklardan çok yücedir.

— Diyanet İşleri

(Öyle Allah ki) gizliyi de, aşikârı da bilendir O. İşte O, (kâfirlerin kendisine) katdıkları eşlerden (münezzehdir), çok yücedir.

— Hasan Basri Çantay

O görünmeyeni de görüneni de bilir. O onların koştukları ortaklardan münezzehtir.

— Seyyid Kutub

قُل رَّبِّ إِمَّا تُرِيَنِّى مَا يُوعَدُونَ ﴿٩٣

De ki: Rabbim! eğer onlara edilen vaîdi bana behemehal göstereceksen.

— Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Rabbım, onların tehdit olundukları şeyi bana mutlaka göstereceksen,

— İbni Kesir

(93-94) De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.”

— Diyanet İşleri

De ki: «Rabbim, eğer onların tehdîd edilmekde oldukları (azâbı) herhalde bana göstereceksen»,

— Hasan Basri Çantay

De ki; «Ya Rabb'i, eğer onların tehdit edildikleri azabı eğer mutlaka bana göstereceksen.»

— Seyyid Kutub

رَبِّ فَلَا تَجْعَلْنِى فِى ٱلْقَوْمِ ٱلظَّٰلِمِينَ ﴿٩٤

Beni o zalimler güruhunda bulundurma Rabbim!

— Elmalılı Hamdi Yazır

Rabbım, o zaman beni zalimler güruhunun içinde bulundurma.

— İbni Kesir

(93-94) De ki: “Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma.”

— Diyanet İşleri

«O halde, Rabbim, beni zaalimler güruhunun içinde bırakma».

— Hasan Basri Çantay

Ya Rabb'i, beni zalimler arasında bırakma.

— Seyyid Kutub

وَإِنَّا عَلَىٰٓ أَن نُّرِيَكَ مَا نَعِدُهُمْ لَقَٰدِرُونَ ﴿٩٥

Şüphesiz ki siz, onlara yaptığımız vaîdi sana göstermeğe elbette kadiriz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Biz, onlara vaad ettiğimizi sana göstermeye elbette kadiriz.

— İbni Kesir

Bizim onlara yönelttiğimiz tehditleri sana göstermeye elbette gücümüz yeter.

— Diyanet İşleri

Hakîkat, biz onlara va'd (ve tehdîd) etdiğimizi sana göstermiye de elbette kaadiriz.

— Hasan Basri Çantay

Onlara yönelttiğimiz tehdidin gerçekleştiğini sana göstermeye elbette gücümüz yeter.

— Seyyid Kutub

ٱدْفَعْ بِٱلَّتِى هِىَ أَحْسَنُ ٱلسَّيِّئَةَۚ نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَصِفُونَ ﴿٩٦

Sen o kötülüğü en güzel olan hasletle def'et, biz, onların ne halt edeceklerini daha iyi biliriz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

Sen, kötülüğü en güzel ile sav. Onların nitelendirmekte olduklarını Biz, çok daha iyi biliriz.

— İbni Kesir

Kötülüğü, en güzel olan şeyle uzaklaştır. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyleri daha iyi biliriz.

— Diyanet İşleri

Sen kötülüğü en güzel (haslet) le defet. Biz onların neler vasf etmekde olduklarını çok iyi bileniz.

— Hasan Basri Çantay

Sana yaptıkları kötülüğü en iyi davranışla karşıla. Biz onların asılsız yakıştırmalarını herkesten iyi biliyoruz.

— Seyyid Kutub

AYARLAR