بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

حَتَّىٰٓ إِذَا فَتَحۡنَا عَلَيۡهِم بَابٗا ذَا عَذَابٖ شَدِيدٍ إِذَا هُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ ٧٧

Nihayet üzerlerine şedid azâblı bir kapı açtığımız vakit de onun içinde ye'se düşüvereceklerdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonunda onlara şiddetli bir azab kapısı açtığımızda şaşkına dönüp ümitsiz kalıverdiler

– İbni Kesir

Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir.

– Diyanet İşleri

Nihayet üzerlerine azâbı çetin bir kapı açdığımız vakit (görürsün ki) onlar bunun içinde ümidsizlikle dönüb kalmışlardır.

– Hasan Basri Çantay

Ama ağır bir azabın kapısını yüzlerine açtığımızda kurtuluş ümitlerini yitirerek ne yapacaklarını şaşırırlar.

– Seyyid Kutub

وَهُوَ ٱلَّذِيٓ أَنشَأَ لَكُمُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَٱلۡأَفۡـِٔدَةَۚ قَلِيلٗا مَّا تَشۡكُرُونَ ٧٨

Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri, o gönülleri inşa eden o siz, pek az şükrediyorsunuz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizin için kulaklar, gözler ve kalbler var eden O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz.

– İbni Kesir

Hâlbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

– Diyanet İşleri

O, sizin için o kulakları, o gözleri, o gönülleri yaratandır. (Böyle iken) ne az şükredersiniz!

– Hasan Basri Çantay

Gözü, kulakları ve gönülleri yaratıp size veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

– Seyyid Kutub

وَهُوَ ٱلَّذِي ذَرَأَكُمۡ فِي ٱلۡأَرۡضِ وَإِلَيۡهِ تُحۡشَرُونَ ٧٩

Ve sizi arzda yaratıp yayan O, hep ona haşrolunacaksınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizi yeryüzünde yaratıp türeten O'dur. Ve O'nun huzurunda toplanacaksınız

– İbni Kesir

O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sadece O’nun huzurunda toplanacaksınız.

– Diyanet İşleri

O, sizi yer (yüzün) de yaratıb türetendir. Hepiniz ancak Ona (dönüb) toplanacaksınız.

– Hasan Basri Çantay

Sizi yeryüzüne yerleştiren O'dur ve O'nun huzurunda toplanacaksınız.

– Seyyid Kutub

وَهُوَ ٱلَّذِي يُحۡيِۦ وَيُمِيتُ وَلَهُ ٱخۡتِلَٰفُ ٱلَّيۡلِ وَٱلنَّهَارِۚ أَفَلَا تَعۡقِلُونَ ٨٠

Ve O öldüren ve dirilten O, gece ve gündüzün ihtilâfı da hep onun için, artık akıllanmayacak mısınız.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Dirilten de, öldüren de O'dur. Geceyle gündüzün birbiri ardı sıra gelmesi de O'nun emrine bağlıdır. Hala düşünmez misiniz?

– İbni Kesir

O, diriltendir, öldürendir. Gece ile gündüzün birbirini takib etmesi de O’na aittir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?

– Diyanet İşleri

O, hem dirilten, hem öldürendir. Gece ile gündüzün ihtilâfı da Onun (eseri) dir. Haalâ aklınızı kullanmayacak mısınız?

– Hasan Basri Çantay

Sizi yaratan ve öldüren O'dur. Gecenin ve gündüzün birbirini izlemesi O'nun uygulamasıdır. Hiç düşünmeyecek misiniz?

– Seyyid Kutub

بَلۡ قَالُواْ مِثۡلَ مَا قَالَ ٱلۡأَوَّلُونَ ٨١

Hayır, evvelkilerin dedikleri gibi dediler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Hayır, onlar yine de öncekilerin dediklerini derler.

– İbni Kesir

Hayır onlar, öncekilerin söyledikleri sözler gibi sözler ettiler.

– Diyanet İşleri

Hayır, onlar evvelkilerin dediği gibi dediler.

– Hasan Basri Çantay

Tersine onlar daha önceki sapıkların dediklerini söylediler.

– Seyyid Kutub

قَالُوٓاْ أَءِذَا مِتۡنَا وَكُنَّا تُرَابٗا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبۡعُوثُونَ ٨٢

"öldüğünüz ve bir türab, bir yığın kemik olduğumuz vakit mı, cidden biz mi mutlak ba'solunacağız?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Onlar demişlerdi ki: Ölüp de toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltileceğiz?

– İbni Kesir

Dediler ki: “Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı tekrar diriltileceğiz?”

– Diyanet İşleri

Onlar «Öldüğümüz ve bir toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, hakıykaten biz mi diriltilib kaldırılacakmışız?» demişlerdi.

– Hasan Basri Çantay

Biz ölüp de toprak ve kemik olduktan sonra yeniden mi diriltileceğiz?

– Seyyid Kutub

لَقَدۡ وُعِدۡنَا نَحۡنُ وَءَابَآؤُنَا هَٰذَا مِن قَبۡلُ إِنۡ هَٰذَآ إِلَّآ أَسَٰطِيرُ ٱلۡأَوَّلِينَ ٨٣

Yemîn ederiz ki bize de, atalarımıza da bu, bundan evvel vaadolundu, bu eskilerin masallarından başka bir şey değil" dediler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki biz, ve daha önce de atalarımız bununla tehdit edilmişti. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.

– İbni Kesir

Andolsun, biz de bizden önce atalarımız da bununla tehdit edildik. Bu, öncekilerin uydurduğu masallardan başka bir şey değildir.

– Diyanet İşleri

«Andederiz ki bize de, atalarımıza da daha önce bu va'd olunmuşdur. Bu, evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir».

– Hasan Basri Çantay

Bu tehdit şimdi bize yöneltildiği gibi daha önce atalarımıza da yöneltilmişti. Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir.

– Seyyid Kutub

قُل لِّمَنِ ٱلۡأَرۡضُ وَمَن فِيهَآ إِن كُنتُمۡ تَعۡلَمُونَ ٨٤

Kimin o arz ve ondaki kimseler, eğer biliyorsanız? De.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Yer ve onda bulunanlar kimindir? Biliyorsanız söyleyin.

– İbni Kesir

De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin: Yer ve yerde bulunanlar kime aittir?”

– Diyanet İşleri

(Sen Habîbim, onlara) de ki: «Kimindir o yer ve ondaki (bütün mahlûk) lar, biliyor musunuz»?

– Hasan Basri Çantay

Onlara de ki, «Eğer biliyorsanız, söyleyiniz, yeryüzü ve üzerindeki tüm varlıklar kimindir?»

– Seyyid Kutub

سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ ٨٥

Allah’ın diyecekler, o halde düşünmez misiniz? De.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'ındır, diyecekler. Öyleyse ibret almaz mısınız? de.

– İbni Kesir

“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise siz hiç düşünüp öğüt almaz mısınız?” de.

– Diyanet İşleri

«Allahındır» diyecekler. «O halde iyiden iyi düşünüb de ibret almaz mısınız siz? de.

– Hasan Basri Çantay

Sana «Allah'ındır» diyecekler. De ki; «Siz kafanızı çalıştırmayacak mısınız?»

– Seyyid Kutub

قُلۡ مَن رَّبُّ ٱلسَّمَٰوَٰتِ ٱلسَّبۡعِ وَرَبُّ ٱلۡعَرۡشِ ٱلۡعَظِيمِ ٨٦

Kim o yedi Semânın Rabb’i ve o azametli Arş’ın Rabb’i? De.

– Elmalılı Hamdi Yazır

De ki: Yedi göğün Rabbı ve yüce Arş'ın Rabbı kimdir?

– İbni Kesir

De ki: “Yedi kat göklerin Rabbi, büyük Arş’ın Rabbi kimdir?”

– Diyanet İşleri

(Yine) de ki: «Kim o yedi göğün Rabbi ve o büyük arşın saahibi»?

– Hasan Basri Çantay

Onlara de ki; «Yedi göğün ve yüce Arş'ın Rabb'i kimdir?

– Seyyid Kutub

سَيَقُولُونَ لِلَّهِۚ قُلۡ أَفَلَا تَتَّقُونَ ٨٧

Allah’ın diyecekler, o halde korkmaz mısınız? De.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Allah'tır, diyecekler. Öyleyse sakınmaz mısınız? de.

– İbni Kesir

“Allah’ındır” diyecekler. “Öyle ise O’na karşı gelmekten sakınmaz mısınız?” de.

– Diyanet İşleri

(Yine bunlar) «Allahındır» diyecekler. Sen de (şöyle) de: «Öyledir de (Allahdan başkasına tapmakdan) sakınmaz mısınız»?

– Hasan Basri Çantay

Sana «Bunlar Allah'ındır» diyecekler. De ki; «Siz hiç O'ndan korkmaz mısınız?

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu