بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

فَمَنِ ٱبْتَغَىٰ وَرَآءَ ذَٰلِكَ فَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْعَادُونَ ﴿٧

Kim de bundan ötesini ararsa işte artık onlar haddi aşanlardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَٱلَّذِينَ هُمْ لِأَمَٰنَٰتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَٰعُونَ ﴿٨

Ve onlar ki emanetlerine ve ahidlerine riayetkârdırlar.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَٱلَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَوَٰتِهِمْ يُحَافِظُونَ ﴿٩

Onlar ki namazlarının üzerine muhafızlık ederler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

أُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْوَٰرِثُونَ ﴿١٠

İşte onlardır o vârisler.

— Elmalılı Hamdi Yazır

ٱلَّذِينَ يَرِثُونَ ٱلْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ ﴿١١

Ki Firdevse vâris olacak, onda muhallad kalacaklardır.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَٰنَ مِن سُلَٰلَةٍ مِّن طِينٍ ﴿١٢

Şanım Hakk’ı için biz insanı çamurdan, bir sülâleden yarattık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

ثُمَّ جَعَلْنَٰهُ نُطْفَةً فِى قَرَارٍ مَّكِينٍ ﴿١٣

Sonra onu oturaklı bir karargâhta bir nufte yaptık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

ثُمَّ خَلَقْنَا ٱلنُّطْفَةَ عَلَقَةً فَخَلَقْنَا ٱلْعَلَقَةَ مُضْغَةً فَخَلَقْنَا ٱلْمُضْغَةَ عِظَٰمًا فَكَسَوْنَا ٱلْعِظَٰمَ لَحْمًا ثُمَّ أَنشَأْنَٰهُ خَلْقًا ءَاخَرَۚ فَتَبَارَكَ ٱللَّهُ أَحْسَنُ ٱلْخَٰلِقِينَ ﴿١٤

Sonra o nufteyi bir aleka yarattık. Derken o alakayı bir mudga yarattık derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra ona diğer bir hılkat neşeti verdik, bak ne şanlı o Allah, yaratanların en güzeli.

— Elmalılı Hamdi Yazır

ثُمَّ إِنَّكُم بَعْدَ ذَٰلِكَ لَمَيِّتُونَ ﴿١٥

Sonra siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz.

— Elmalılı Hamdi Yazır

ثُمَّ إِنَّكُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ تُبْعَثُونَ ﴿١٦

Sonra siz kıyamet günü muhakkak ba'solunacaksınız.

— Elmalılı Hamdi Yazır

وَلَقَدْ خَلَقْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعَ طَرَآئِقَ وَمَا كُنَّا عَنِ ٱلْخَلْقِ غَٰفِلِينَ ﴿١٧

Filhakika biz, sizin fevkınızda yedi tarıyk yarattık ve halktan gafil olmadık.

— Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR