بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَفَلَمۡ يَدَّبَّرُواْ ٱلۡقَوۡلَ أَمۡ جَآءَهُم مَّا لَمۡ يَأۡتِ ءَابَآءَهُمُ ٱلۡأَوَّلِينَ ٦٨

Ya hâlâ o kelâmı tedebbür etmezler mi? Yoksa onlara evvelki atalarına gelmemiş bir şey mi geldi?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Söyleneni düşünmediler mi hiç? Yoksa onlara, daha önce geçen atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?

– İbni Kesir

Onlar bu sözü (Kur’an’ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, önceki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?

– Diyanet İşleri

Bu (hak) sözü iyice düşünmediler mi hiç? Yoksa kendilerine evvelki (atalarına) gelmeyen bir şey (bir kitab ve bir peygamber) mi geldi?

– Hasan Basri Çantay

Acaba onlar Kur'anı incelemediler mi? Yoksa onlara, eski atalarına gelmemiş olan bir mesaj mı geldi?

– Seyyid Kutub

أَمۡ لَمۡ يَعۡرِفُواْ رَسُولَهُمۡ فَهُمۡ لَهُۥ مُنكِرُونَ ٦٩

Yoksa peygamberleri’ni tanımadılar mı da onun için inkâr ediyorlar?

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa peygamberlerini tanımadılar da onun için mi inkar ediyorlar?

– İbni Kesir

Ya da onlar henüz kendi peygamberlerini tanımadılar da o yüzden mi onu inkâr ediyorlar?

– Diyanet İşleri

Yahud kendi peygamberlerini tanımadılar da şimdi onu inkâr mı edicilerdir onlar?

– Hasan Basri Çantay

Yoksa peygamberlerini tanıyamadılar da bu yüzden mi ona karşı çıkıyorlar?

– Seyyid Kutub

أَمۡ يَقُولُونَ بِهِۦ جِنَّةُۢۚ بَلۡ جَآءَهُم بِٱلۡحَقِّ وَأَكۡثَرُهُمۡ لِلۡحَقِّ كَٰرِهُونَ ٧٠

Yoksa onda bir cinnet var, mı diyorlar? Hayır, O onlara hakk ile geldi fakat ekserisi Hakk’ı hoşlanmıyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yahut; onda bir delilik var mı diyorlar? Hayır, o kendilerine hak ile gelmiştir. Ama onların çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.

– İbni Kesir

Yoksa “O cinnet getirmiş” mi diyorlar? Hayır o, onlara hakkı getirdi. Hâlbuki onların pek çoğu haktan hoşlanmamaktadırlar.

– Diyanet İşleri

Yoksa «Onda bir delilik var» mı diyorlar? Bil'akis o (peygamber) onlara hakkı (Kur'ânı) getirmişdir. (Fakat) onların çoğu hakkı çirkin görenlerdir.

– Hasan Basri Çantay

Yoksa onun deli olduğunu mu söylüyorlar. Hayır, O onlara gerçeği getirdi ve onların çoğu gerçekten hoşlanmıyorlar.

– Seyyid Kutub

وَلَوِ ٱتَّبَعَ ٱلۡحَقُّ أَهۡوَآءَهُمۡ لَفَسَدَتِ ٱلسَّمَٰوَٰتُ وَٱلۡأَرۡضُ وَمَن فِيهِنَّۚ بَلۡ أَتَيۡنَٰهُم بِذِكۡرِهِمۡ فَهُمۡ عَن ذِكۡرِهِم مُّعۡرِضُونَ ٧١

Eğer hak onların keyflerine tâbi olsa idi Semavât ve arz ve bunlardaki kimseler katiyyen fâsid olurdu, hayır, biz onlara unutulmaz ders olacak zikirlerini getirdik de onlar zikirlerinden ıraz ediyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet hak, onların heveslerine uysaydı; gökler, yer ve onlarda bulunanlar muhakkak bozulup giderdi. Hayır, Biz onlara kendi zikirlerini getirdik. Ama onlar zikirlerinden yüz çeviriyorlar.

– İbni Kesir

Eğer hak onların arzularına uysaydı, gökler ile yer ve onlarda bulunanlar elbette bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şereflerini (Kur’an’ı) getirdik. Onlar ise bu şereflerinden yüz çeviriyorlar.

– Diyanet İşleri

Eğer Hak onların hevâ (ve heves) lerine tâbi' olsaydı göklerde, yerde ve bunların içinde bulunan kimseler muhakkak ki fesada uğrar (nizaamından çıkar) dı. Hayır, biz onlara (ancak) zikir (ve şeref) lerini getirdik. Onlarsa kendilerinin (bu) zikrinden yüz çeviricidirler.

– Hasan Basri Çantay

Eğer gerçek onların keyfi arzularına uysaydı, göklerin, yerin ve gökler ile yerde bulunan canlı cansız tüm varlıkların düzeni ve dengesi bozulurdu. Aslında onlara nam ve şan bağışladık. Fakat onlar kendi nam ve şanlarına sırt dönüyorlar.

– Seyyid Kutub

أَمۡ تَسۡـَٔلُهُمۡ خَرۡجٗا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيۡرٞۖ وَهُوَ خَيۡرُ ٱلرَّٰزِقِينَ ٧٢

Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbin’in harâcı daha hayırlıdır, hem O, rezzakların en hayırlısıdır.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Yoksa sen, onlardan bir ücret mi istiyorsun? Rabbının ecri daha hayırlıdır. Ve O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

– İbni Kesir

Ey Muhammed! Yoksa sen onlardan bir vergi mi istiyorsun (da inanmıyorlar)? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

– Diyanet İşleri

Yoksa sen onlardan bir hare (ücret) mi istiyorsun?! İşte Rabbinin harcı! (O) daha hayırlıdır. O, rızk verenlerin en hayırlısıdır.

– Hasan Basri Çantay

Yoksa sen onlardan ücret mi istiyorsun ki? Oysa Rabb'inin sana vereceği ücret daha üstündür. O rızık verenlerin en iyisidir.

– Seyyid Kutub

وَإِنَّكَ لَتَدۡعُوهُمۡ إِلَىٰ صِرَٰطٖ مُّسۡتَقِيمٖ ٧٣

Doğrusu sen onları dosdoğru bir caddeye çağırıyorsun.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Aslında sen, onları dosdoğru bir yola çağırıyorsun.

– İbni Kesir

Şüphesiz sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.

– Diyanet İşleri

Hakıykatde sen onları doğru bir yola da'vet ediyorsun.

– Hasan Basri Çantay

Aslında sen onları doğru yola çağırıyorsun.

– Seyyid Kutub

وَإِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤۡمِنُونَ بِٱلۡأٓخِرَةِ عَنِ ٱلصِّرَٰطِ لَنَٰكِبُونَ ٧٤

Fakat Âhirete inanmayanlar caddeden sapmaktadırlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Ama ahirete inanmayanlar, mutlaka bu yoldan sapmaktadırlar.

– İbni Kesir

Fakat ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan çıkmaktadırlar.

– Diyanet İşleri

Âhirete îman etmez olanlar, mutlakaa (doğru) yoldan sapanlardır.

– Hasan Basri Çantay

Ama ahirete inanmıyorlar doğru yolun uzağına düşüyorlar.

– Seyyid Kutub

۞ وَلَوۡ رَحِمۡنَٰهُمۡ وَكَشَفۡنَا مَا بِهِم مِّن ضُرّٖ لَّلَجُّواْ فِي طُغۡيَٰنِهِمۡ يَعۡمَهُونَ ٧٥

Eğer biz onlara acıyıp da baskılarını açıversek mutlaka tuğyanlarında ınad eder hiç bir şey görmezler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Şayet Biz, onlara acısak ve başlarındaki sıkıntıyı gidersek yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlar.

– İbni Kesir

Biz onlara merhamet edip başlarına gelen zararı giderseydik, yine de azgınlıkları içinde bocalayıp kalırlardı.

– Diyanet İşleri

Eğer biz onlara acıyıb da kendilerindeki zararı giderecek olursak yine serseriyâne azgınlıklarında muhakkak devam ve inâd edeceklerdir.

– Hasan Basri Çantay

Eğer biz onlara acısak da başlarındaki sıkıntıyı gidersek yine azgınlıkları içinde debelenmeye ısrar ederler.

– Seyyid Kutub

وَلَقَدۡ أَخَذۡنَٰهُم بِٱلۡعَذَابِ فَمَا ٱسۡتَكَانُواْ لِرَبِّهِمۡ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ ٧٦

Filhakika biz, onları azâba tuttuk da yine Rab’lerine karşı uslanmadılar ve yalvarmıyorlar.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Andolsun ki Biz, onları azabla yakaladık. Ama yine de Rabblarına boyun eğmediler. Onlar yalvarıp yakarmazlar.

– İbni Kesir

Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve O’na yalvarıp yakarmadılar.

– Diyanet İşleri

Andolsun ki biz onları (evvelce de açlık) azâb (ı) ile yakaladık da yine Rablerine baş eğmediler. Onlar yalvarıb yakarmazlar.

– Hasan Basri Çantay

Biz onların yakalarına azapla yapıştık. Fakat ne Rabb'lerine boyun eğdiler ve ne de O'na yalvardılar.

– Seyyid Kutub

حَتَّىٰٓ إِذَا فَتَحۡنَا عَلَيۡهِم بَابٗا ذَا عَذَابٖ شَدِيدٍ إِذَا هُمۡ فِيهِ مُبۡلِسُونَ ٧٧

Nihayet üzerlerine şedid azâblı bir kapı açtığımız vakit de onun içinde ye'se düşüvereceklerdir.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sonunda onlara şiddetli bir azab kapısı açtığımızda şaşkına dönüp ümitsiz kalıverdiler

– İbni Kesir

Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir.

– Diyanet İşleri

Nihayet üzerlerine azâbı çetin bir kapı açdığımız vakit (görürsün ki) onlar bunun içinde ümidsizlikle dönüb kalmışlardır.

– Hasan Basri Çantay

Ama ağır bir azabın kapısını yüzlerine açtığımızda kurtuluş ümitlerini yitirerek ne yapacaklarını şaşırırlar.

– Seyyid Kutub

وَهُوَ ٱلَّذِيٓ أَنشَأَ لَكُمُ ٱلسَّمۡعَ وَٱلۡأَبۡصَٰرَ وَٱلۡأَفۡـِٔدَةَۚ قَلِيلٗا مَّا تَشۡكُرُونَ ٧٨

Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri, o gönülleri inşa eden o siz, pek az şükrediyorsunuz.

– Elmalılı Hamdi Yazır

Sizin için kulaklar, gözler ve kalbler var eden O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz.

– İbni Kesir

Hâlbuki O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

– Diyanet İşleri

O, sizin için o kulakları, o gözleri, o gönülleri yaratandır. (Böyle iken) ne az şükredersiniz!

– Hasan Basri Çantay

Gözü, kulakları ve gönülleri yaratıp size veren O'dur. Ne kadar az şükrediyorsunuz!

– Seyyid Kutub

AYARLAR
Okuyucu